Hayat nedir? ‘Hayat, doğum ile ölüm arasında geçen süredir.’ diyebiliriz.
Böyle söyleyince ne kadar basit, kısa ve kolay.
Türkiye’de ortalama yaşam ömrü 75 yıl, tabii ki daha uzun ya da daha kısa ömürler de var. Bu yaşanılan hayatlarda geçen süre bazıları için akıp giderken bazıları için ise bitmek bilmeyen bir yol gibidir. Birisi çok iyi durumda bir ailenin evinde dünyaya gelmiş, en iyi okullarda okumuş, en iyi tatillere gitmiş, istediği her şeyi yiyebilmişken, birisi ortalama bir ailenin evinde dünyaya gelmiş, en azından okula gidebilmiş, en iyisi olmasa da karnını doyurabilmiş, hiç olmasa birkaç defa tatile gitmiştir. Ama birisi doğduğu an soğuk duvarlara bakmış, ilkokulu zar zor bitirmiş ve kalan hayatını; başka bir ülke görmeden, başka bir ülke görmeyi bırak başka bir şehir görmeden, bir denize girmeden, bir müze gezmeden bitirmiştir ömrünü. Ve hayatın içinde yaşam: Doğumla ölüm arasında geçen sürede yaşadıklarındır.
İnsanın yaşamını şekillendirmesi kendi elindedir; şartlar izin verdiği kadar. Ancak şartları değiştirmek kişinin elindedir. Şartlar çoğu zaman maddiyattan çok maneviyatla ilgilidir. Maddiyat önemsizdir demiyorum tabii ki ama bir şekilde değiştirilebilir bir koşuldur. Ve değişmesi en zor olanlar; yetiştirilme tarzı, büyürken bilinçaltına ilmek ilmek işlenen doğrular, doğru olduğu düşünülen yargılar..
Çok ortalama ve Türk aile yapısına göre daha anlayışlı, ırkçı olsalar bile asla baskılanmayan bir ailede büyüyen ben; tam tersi değer yargılarına sahip ve bunun baskısı ile büyümüş biri ile denk geldim. Ve asla ayrım yapmayan ben, onun kendini benden ayırdığını gördüğümde benim de kendimi ayırmam gerektiğini öğrendim. Bazen konunun yetiştirilme tarzıyla alakası yoktur. Bir noktadan sonra senin kendini yetiştirmen gerekir. Bazı değer yargılarının aslında ne kadar doğru olduğuna ya da olmadığına, başkalarının düşünceleri ile değil kendi fikirlerinle karar vermen gerektiğini anlayabileceğin döneme kesinlikle geleceksin. Mesele kırmızının mı mavinin mi güzel olduğunu tartışılırken değil; kalabalık içinde kahkaha atmanın mı yoksa gülümsemenin mi ahlaka daha uygun olduğu tartışılırken kendine ait fikirlerini öne koyabilmen.
Uyulması gereken, genel, yazılı ve yazılı olmayan kurallar toplum düzenini sağlamak için kesinlikle gereklidir. Bilinçli bir insan ne yapması gerektiğini bilse de sınırlarını bilmeyen birinin gazabına uğrayabilme ihtimali, nüfus da arttıkça, oldukça fazladır. İşte bu kurallar bu yüzden iyi ki var. Ancak sosyal hayatta kişi kendi kurallarını kendi belirlemeli. Sınırlarını çizmeli ve başkalarının sınırlarına saygı göstermeli. Devam etmek istediğin yolda; yorulan, ilerlemek istemeyen, seni yavaşlatan kimseyi zorlamamalısın. Geriye dönmemeli ve bakmamalısın. Bazen bazı şeylerin bitmesi gerekir evet ama bitmesi gereken senin yolculuğun değil, onunla olan yolculuğun. Bütün taşların yanından geçilebilir, bütün duvarlara kapı açılabilir. Yol, sen gidebildiğin kadar senindir.