?>

TAHLİYE EDİLEN ŞİDDET

Serpil İLHAN

11 saat önce

Beyoğlu’nun karanlığında bir çığlık yükseldi. Göğe değil, duvara çarptı.

Çünkü bu ülkede çığlıkların kaderi göğe karışmak değil, failin özgürlüğünde boğulmak.

Biri 9 yıl, biri 7 yıl 6 ay ceza aldı.

Sonra?

“Yeterince kaldılar” denilerek kapılar açıldı. Kâğıt üzerinde adalet, sokakta dolaşan bir karanlığa dönüştü.

Adaletin adı kaldı, bedeli yine kadına yazıldı.

Duruşmada genç kadın, “şikâyetçi değilim” dedi.

O cümle, mahkeme salonuna ağır bir sessizlik bıraktı.

Kimse sormadı:

Bu söz özgür iradenin mi?

Korkudan mı sustu, baskıdan mı, yoksa yıllardır kadınların kulağına fısıldanan o kaderci cümleden mi?

“Uğraşma… Değişen bir şey olmaz.”

Mahkeme, cinsel saldırıdan ceza verdi ama “hürriyetten yoksun kılmadan beraate karar kıldı.

Ardından tahliye…

Ve geriye şu kaldı:

Çünkü biz bu ülkede biliyoruz:

Kadınlara adalet, çoğu zaman dosyada değil,

Kadının gözündeki korkuda ölçülüyor.

Kendini yeniden güvende hissedebiliyor mu?

Yoksa suçun gölgesi hâlâ adımlarının peşinde mi?

Gerçek tehlike işte bu gölgede büyüyor. Cezanın olduğu ama caydırıcılığın olmadığı yerde, suç her gece yeniden doğuyor. 

Bu dava sadece bir tahliye değil kadınlara verilen bir işaret:

“Seni korumuyoruz. Kendini koru.”

Ve işin trajikomik kısmı tam burada başlıyor. Zira adliyeden çıkan dosyanın devamında,

Emniyet fotoğraflarında yan yana dizilen iki şahıs görüyoruz.

Üzerlerinde aynı marka tişört, yüzlerinde aynı özgüvensiz özgüven…

Sanki ifade vermeye değil, katalog çekimine gelmiş gibiler. Tek eksikleri ‘story’e gözaltına alınıyoruz, sonra görüşürüz by’ yazmak.

Biri sosyal medya hesabına şöyle yazmış: “İtibarınıza iyi bakın.”

Oysa kendi itibarını yere bırakıp üstünde zıplamış gibi duruyor. Karakter olmayınca, nasihat de havada asılı kalıyor.

Diğeri sıkışınca “Amcamın kızı!” diye bağırmış.

Belli ki bazı insanların IQ’su acil durumda yanlarına gelmiyor.

Bluetooth bağlantısı gibi: En fazla üç metre çekiyor.

Ama toplumun cevabı onlardan daha zekiydi:

“Amcanın kızı olsa ne olur?”

Çünkü tacizin bahanesi olmaz. Akrabalık hikâyesi, yapılan rezilliğin üzerini örtemez.

‘‘Amcamın kızı masalını’’ bir de amcasından dinlemek isterdim.

Yeğeninizin böyle bir durumda ilk aklına gelen şey neden ‘’akrabam deyip kurtulayım oldu?

Ailede böyle bir gelenek mi var, yoksa sadece kendisinin mi kafası dönemsel çalışıyor?

Biz bu sahneleri izlerken bir gerçeği daha görüyoruz:

Bazı erkekler sadece suçu işlerken değil, yakalanırken bile komik olmayı başarabiliyor.

Ama biz gülmeyi bitirdiğimizde karanlık yine yerini alıyor:

Mizah bile bu ülkede kadınların yaşadığı gerçeği perdeleyemiyor.

Bu yüzden sustuğumuzda kehanet tamamlanır, konuştuğumuzda kader kırılır.

Artık bir seçim var önümüzde:

Bu ülkede kadınlar mı korkacak, yoksa kadınlara korku salanlar mı?

 

Sistem cevap vermiyorsa, cevabı biz vereceğiz.

YAZARIN DİĞER YAZILARI