?>

Toprak Terk Ediliyor, Türkiye'de Tarımın Çöküşü ve Umut Arayışı

Aydın BENLİ

23 saat önce

Türkiye, yüzyıllardır tarım toplumu olarak tanımlanagelmiş bir ülke. Bu topraklar, Hititlerden Osmanlı’ya, Cumhuriyet’in ilk yıllarından bugüne kadar milyonlarca insanı besleyen, geçindiren ve ayakta tutan bir üretim kültürüne sahipti. Ancak 2025’e geldiğimizde tarım sektörü hem ekonomik göstergelerle hem de sahadaki gerçeklerle alarm veriyor. Üretici, tarladan umudunu kesmiş durumda. Tüketici ise yüksek gıda fiyatlarının pençesinde.

Peki Türkiye tarımda nasıl bu noktaya geldi? Sorunlar nerede düğümlendi, çözüm için ne yapılmalı?

 

I. Geri Çekilen Üretici: Kapanan Tarlalar ve Terk Edilen Köyler

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 2003 yılında 2.8 milyon olan çiftçi sayısı, 2024 yılı sonu itibariyle 493 bine kadar düştü. Aynı dönemde tarım yapılan arazi miktarında da yaklaşık 3.5 milyon hektarlık bir azalma yaşandı.

Bu dramatik düşüşün başlıca nedenleri şöyle sıralanıyor:

Artan Girdi Maliyetleri: Gübre, mazot, ilaç ve tohum fiyatları son 5 yılda ortalama %300-500 oranında arttı. Tarla sürmek dahi birçok çiftçi için artık bir lüks.

Borç Sarmalı: Tarım Kredi Kooperatifleri ve bankalara olan borçlar nedeniyle birçok üretici icra kıskacında.

Gençlerin Kırsaldan Kaçışı: Tarım, gençler için artık bir gelecek vaat etmiyor. 18-35 yaş arası çiftçi oranı %8’in altına düşmüş durumda.

 

II. Tersine Dönmüş Terazi: Üretici Kazanmıyor, Aracı Büyüyor

Türkiye’de gıda fiyatları rekor kırarken, bu artış çiftçiye yansımıyor. Örneğin, 2024’te tarlada kilosu 4 liraya satılan domatesin marketteki fiyatı 20 lirayı geçti. Bu fark, üreticiyle tüketici arasındaki derin yapısal sorunu gözler önüne seriyor.

Plansız Üretim: Tarım politikaları, uzun vadeli bir planlamaya dayanmıyor. Hangi üründen ne kadar üretileceği bilinmediğinden arz fazlası veya eksikliği fiyat istikrarsızlığı yaratıyor.

Depolama ve Lojistik Eksikliği: Modern depoların yetersizliği nedeniyle milyonlarca ton ürün tarlada çürürken, büyükşehirlerde gıda fiyatları uçuyor.

Aracılık Sistemi: Ürünler hal sistemine girene kadar çok sayıda aracıdan geçiyor, bu da maliyetleri katlıyor.

 

III. İklim Krizi: Kuruyan Nehirler, Kavrulan Topraklar

Tarım sadece ekonomiyle değil, doğayla da ilgilidir. İklim değişikliği, Türkiye’nin tarımsal üretim potansiyelini doğrudan etkiliyor:

Kuraklık: Son 10 yılın 7’si “kurak yıl” olarak kaydedildi. Özellikle İç Anadolu, Ege ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde barajlar kritik seviyelere indi.

Mevsim Dengesizliği: Mart ayında don vuran meyve ağaçları, Temmuz’da doluya yakalanan ekinler… Doğa artık alışıldık takvimine göre hareket etmiyor.

Toprak Erozyonu: Yanlış sulama teknikleri ve kontrolsüz yapılaşma, tarım arazilerinin kalitesini düşürüyor.

 

IV. İthalat Paradoksu: Kendi Tarlamızda Aç Kalmak

Türkiye, artık temel tarım ürünlerini bile dışarıdan alıyor:

Buğday: 2024 yılında 9.7 milyon ton buğday ithalatı yapıldı. Ülke nüfusuna yetecek kadar ekilebilir arazimiz olmasına rağmen, fırındaki ekmeğin ham maddesi artık Rusya’dan geliyor.

Ayçiçeği ve Mısır: Yağ ve yem sektörlerinin ham maddeleri artık büyük ölçüde ithalata bağımlı.

Hayvancılıkta Yem Krizi: Hayvancılığın temel girdisi olan yem fiyatları, ithalata dayalı olduğu için sürekli artış gösteriyor.

 

V. Ne Yapılmalı? Çözüme Dair 5 Temel Adım

Destekleme Politikaları Yeniden Yapılandırılmalı: Çiftçilere verilen teşvikler üretime göre, uzun vadeli ve şeffaf olmalı.

Girdi Maliyetleri Düşürülmeli: Mazot, gübre ve yemde vergi indirimi, yerli üretim desteği sağlanmalı.

Tarımsal Eğitim ve Genç Çiftçi Programları Başlatılmalı: Tarım liseleri ve kooperatif temelli girişimcilik desteklenmeli.

Tarımsal Planlama ve Strateji Kurulu Kurulmalı: Ne, nerede, ne kadar üretileceğine dair merkezi bir planlama yapılmalı.

Kooperatifçilik ve Yerel Üretim Zinciri Geliştirilmeli: Aracılar azaltılmalı, üretici doğrudan tüketiciyle buluşturulmalı.

Üreten Türkiye Mümkün mü?

Türkiye tarımdan vazgeçtiğinde sadece ekonomik değil, toplumsal ve kültürel bir kopuş da yaşanır. Kırsal boşaldığında şehirler büyür, işsizlik artar, gıda güvenliği riske girer. Ama tam tersine, toprağına dönen, üretime sarılan bir Türkiye hem kendi halkını doyurabilir hem de bölgesel bir tarım gücü haline gelebilir.

Bunun için önce şu soruya yanıt vermeliyiz: Biz tarımı gerçekten istiyor muyuz, yoksa yalnızca krizde hatırlayıp sonra unuttuğumuz bir nostalji olarak mı görüyoruz? Allah’a ısmarladık hoşça kalın.

YAZARIN DİĞER YAZILARI