
Cumhuriyet Halk Partisi’nin son dönemde attığı adımlar, köklerinden ne kadar koptuğunu, Atatürk çizgisinden ne kadar uzaklaştığını açıkça göstermektedir. DEM Parti’nin dayattığı, AKP ve MHP’nin de nedense bu kez birdenbire destek verdiği "sözde çözüm komisyonu"na CHP'nin katılması, sadece politik bir hata değil, aynı zamanda tarihî bir kırılmadır.
Soruyorum: Bu ülkede “Kürt sorunu” nedir? Milyonlarca Kürt vatandaşımız hangi haklardan mahrum bırakılmıştır? İsmet İnönü Kürt kökenliydi, Türkiye Cumhuriyeti’nin 2. Cumhurbaşkanı oldu. Turgut Özal Kürttü, Başbakan ve Cumhurbaşkanı oldu. Bugün siyaset, akademi, bürokrasi ve özel sektörde binlerce Kürt kökenli insan görev yapıyor. Kim engel olmuş? Ne bastırılmış?
Açık konuşalım: Ortada bir “hak ve özgürlük” sorunu yok. Ortada bir “kimlik dayatması” da yok. Asıl mesele, Türkiye Cumhuriyeti’nin üniter yapısını hedef alan, federatif anayasa isteyen, özyönetim adı altında bölünmeyi amaçlayan bir ideolojik tehdittir. CHP’nin bu komisyona katılması, bu tehdide açıkça meşruiyet kazandırmak demektir.
Bugün “temsil hakkı”, “kimliğini ifade özgürlüğü” gibi kulağa hoş gelen kavramlar üzerinden yürütülen tartışmalar, aslında DEM Parti’nin yıllardır sürdürdüğü ayrıştırıcı siyasetin yumuşatılmış versiyonudur. Ve üzülerek görüyoruz ki CHP bu dile teslim olmuştur.
Atatürkçülük, sadece “altı oku” ezberlemek değil, o okların ruhunu anlamaktır. O ruh, Türk milletinin birliğini, üniter devletin vazgeçilmezliğini ve tam bağımsızlığı savunur. Fikir özgürlüğü elbette önemlidir, ancak bu özgürlük, devletin temelini dinamitlemeye kalkışan söylemlere alan açmak demek değildir.
CHP’nin bu komisyona katılma gerekçesi olarak öne sürdüğü “orada olup sürece müdahil olma” fikri ise gülünçtür. 10 üyenin yer aldığı göstermelik bir yapıda neyi değiştireceksiniz? Oraya katılarak neyi savunacaksınız? Bu, sadece karşı tarafa meşruiyet kazandırır, kendi tabanınızı ise derinden yaralar.
Unutmayın: CHP’ye oy veren kitlenin ezici çoğunluğu Atatürkçüdür, Cumhuriyetçidir, ulus devleti savunur. Bu insanlar DEM Parti’nin değil, Mustafa Kemal Atatürk’ün izinden yürümek ister. CHP, bu hamlesiyle sadece kendi tabanına değil, Atatürk’ün mirasına da sırt çevirmiştir.
Bu bir uyarıdır. CHP, bu çizgide ilerlemeye devam ederse, kimliğini kaybeder. Atatürkçülerin partisi olmaktan çıkar, “kimlik siyasetinin” kuryesi olur. Ve bu millet, devleti pazarlık masasına yatıranlara da, onlara destek verenlere de gereken cevabı verir.
Türkiye Cumhuriyeti bölünemez. Üniter yapımız tartışmaya açılamaz. Bu milletin mayası, Atatürk’ün koyduğu ilkelerle yoğrulmuştur. Ne özyönetim heveslilerine ne de onların meşruiyet aracı olan komisyonlara geçit yoktur. Nokta.