Namazla Alay Eden Akımlar, Kaybolan Nesiller

Namazla Alay Eden Akımlar, Kaybolan Nesiller
27-12-2025

Sosyal medyada her gün yeni bir “akım” doğuyor. Kimi masum bir eğlence, kimi zararsız bir mizah. Ancak son dönemde yaygınlaşan bazı içerikler var ki, doğrudan namazı, İslam’ı ve ahlaki değerleri hedef alıyor.

Gençler seccade üstünde kızlı, erkekli, dekolteli, sapkınca ve sapıkça sözde namaz kılıyorlar, diğeri namazı karikatürize eden skeçlerle izlenme topluyor. Başkası “trend” uğruna ayetleri bağlamından koparıp alaya alıyor. Ortak amaç belli İslam’ı küçük düşürmek.  Başaramayacaksınız, “Onlar ağızlarıyla Allah'ın nûrunu söndürmek istiyorlar. Halbuki kâfirler istemeseler de Allah nurunu tamamlayacaktır.”  “Yurîdûne liyutfi-û nûrallâhi bi-efvâhihim vaAllâhu mutimmu nûrihi velev kerihe-lkâfirûn”

Burada durup sormak gerekiyor, bu sadece bireysel bir saygısızlık mı, yoksa daha büyük bir dönüşümün parçası mı?

Kur’an, insanın bu yanılgısını asırlar önce haber verir: “Eğer Allah insanlara, onların hemen hayra kavuşmayı istedikleri gibi, şerri de acele verseydi, elbette onların ecellerine hükmolunurdu. İşte biz, bize kavuşmayı ummayanları, kendi azgınlıkları içinde bocalar halde bırakırız.” (Yunus, 11)

Bugün cezayı hemen görmeyen, yaptığıyla övünüyor. Mühleti, onay sanıyor. Oysa ilahi adaletin sessizliği, hesabın olmadığı anlamına gelmez.

Bu Alayı Kim Besliyor?

Bu gençler boşlukta yetişmedi, onları bu noktaya getiren bir ekosistem var.

Birinci örnek, Algoritmalar.

Sosyal medya platformları, en çok etkileşim alan içeriği öne çıkarır. Ölçülü, saygılı, derinlikli anlatımlar değil kışkırtıcı, uç ve alaycı videolar daha çok izlenir. Namazla dalga geçen bir video, bir gecede yüz binlerce kişiye ulaşır. Aynı genç, ertesi gün daha da ileri gider çünkü sistem onu ödüllendirir.

İkinci örnek ise “Mizah” kılıfı.

Eleştiri ile hakaret, mizah ile aşağılama arasındaki sınır bilinçli biçimde siliniyor. “Şaka yaptık”, “mizah bu” denilerek kutsal olan değersizleştiriliyor. Oysa hiçbir medeniyet, kutsalıyla alay edilmesini “özgürlük” olarak görmemiştir.

Üçüncü örnek ise Rol model krizi.

Gençlerin önüne çıkarılan rol modeller ilmiyle, ahlakıyla değil, skandallarıyla konuşulan kişiler. Bir influencer, dini değerlerle dalga geçtiğinde linçlenmiyor, aksine takipçi kazanıyor. Bu da gence şu mesajı veriyor. “Saygısız olursan yükselirsin.”

Dördüncü örnek ise Kültürel kopuş.

Ailede din, sadece “yasaklar listesi” olarak anlatılmışsa okulda ahlak, kuru bir ders notuna indirgenmişse, genç, bu değerlerle sahici bir bağ kuramıyor. Bağ kuramadığı şeyi de kolayca alaya alıyor.

Bu Neden Sadece Bir İnanç Meselesi Değil?

Bu mesele yalnızca dindarların hassasiyeti değildir. Bugün dinle alay eden dil, yarın aileyle alay eder, sonra insan onuruyla alay eder. Nitekim görüyoruz ki aynı mecralarda uyuşturucu kullanımını normalleştiren videolar, fuhşu “özgürlük” gibi sunan içerikler de dolaşıyor. Hepsi aynı boşluğun ürünü.

Bu yüzden yasaklı madde ve fuhuş operasyonları ne kadar önemliyse, gençliğin inançla ve ahlakla bağının koparılması da o kadar önemlidir. Çünkü biri bedeni çökertir, diğeri ruhu. Ruh çöktüğünde, toplum ayakta kalamaz.

Bu noktada adli kurumların sorumluluğu vardır. Kimlerin bu içerikleri organize ettiği, hangi ağlarla yayıldığı, kimlerin finanse ettiği araştırılmalıdır. İfade özgürlüğü hakaretin, aşağılamanın ve kutsala saldırının kalkanı olamaz.

Aile susarsa, okul sadece müfredat yetiştirirse, medya reyting uğruna her şeyi meşrulaştırırsa, ortaya çıkan boşluğu sosyal medya doldurur ve o boşluk, merhametle değil, alayla dolar.

Bir kuşak, kökleriyle bağını kopardığında ne kadar hızlı koşarsa koşsun, nereye gittiğini bilmez. Biz hâlâ bunun sadece bir “sosyal medya şakası” olduğunu sanıyoruz, oysa ki bu işin arkasında büyük bir organizasyonun olduğu aşikâr, ilgili merciler ivedilikle bu kişileri derdest etmeli. Allah’a ısmarladık hoşça kalın…

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?