?>

AB’nin Döner Kararı: Kültürel Bir Mesele mi, Ekonomik Bir Çekişme mi?

Levent TAŞKIRAN

13 saat önce

Avrupa Birliği’nin son günlerde gündeme oturan karar süreci, aslında bir yemek tarifinden çok daha öte anlamlar taşıyor. Konu basit gibi görünüyor: Türkiye’den gelen bir başvuru, “dönerin geleneksel ürün” olarak tescil edilmesini talep ediyor. Ancak işin perde arkasına bakıldığında, bu mesele sadece etin nasıl marine edildiği ya da hangi baharatların kullanıldığıyla sınırlı değil; kültürel miras, ekonomik çıkarlar ve siyasi dengelerle doğrudan bağlantılı.İstanbul merkezli Döner Birliği Udofed, üç yıl önce Avrupa Birliği’ne yaptığı başvuruda dönerin “garantili geleneksel spesiyalite” (TSG) kapsamına alınmasını talep etti. İlk bakışta bu girişim, Türk mutfağının Avrupa’da daha güçlü tanıtılması için atılmış doğal bir adım gibi görünebilir. Ancak başvurunun detaylarına bakıldığında, Avrupa’da bugüne kadar şekillenmiş döner kültürüyle Türk tarafının önerdiği tarifler arasında büyük farklar bulunuyor. Kabul edilmesi durumunda Almanya’daki 18.500 döner büfesinin önemli bir kısmı mevcut tariflerini değiştirmek ya da “döner” adını kullanmaktan vazgeçmek zorunda kalacaktı.

Burada bir gerçeğin altını çizmek gerekiyor: Döner, artık sadece Türkiye’ye ait bir yemek değil. Berlin’den Viyana’ya, Köln’den Paris’e kadar Avrupa’nın hemen her şehrinde milyonlarca insanın günlük hayatına girmiş, adeta kıtanın sokak kültürünün parçası olmuş bir yiyecek. Bugün Almanya’da döner, pizzadan bile daha fazla tüketiliyor. Dolayısıyla bu yemek, yalnızca bir mutfak ürünü değil; aynı zamanda göçün, entegrasyonun ve çokkültürlülüğün simgesi haline gelmiş durumda.Almanya ve Avusturya’nın başvuruya itiraz etmesi bu nedenle şaşırtıcı değil. Çünkü mesele artık sadece gastronomi değil, milyarlarca euro değerindeki dev bir sektör. Eğer Türkiye’nin talebi kabul edilseydi, kullanılan et türünden marinadın içeriğine, hatta pişirme yöntemine kadar her şey Ankara’nın belirlediği standartlara göre yapılmak zorunda kalacaktı. Bu durum Avrupa’daki döner üreticilerinin yüzde 90’ından fazlasını doğrudan olumsuz etkileyecekti.AB Komisyonu’ndan sızan bilgilere göre, Türk başvurusunun kabul edilme ihtimali neredeyse sıfır. Yine de bu tartışmanın gösterdiği çok önemli bir gerçek var: Gıda, artık sadece bir damak meselesi değil, aynı zamanda siyasi bir araç. Bir ülke, mutfağının en bilinen ürünlerinden birini tescil ettirerek hem ekonomik güç kazanmak hem de kültürel nüfuzunu artırmak istiyor. Diğer ülkeler ise kendi pazarlarını ve yıllardır oluşmuş “yerel döner” kültürünü korumak için bu adıma karşı çıkıyor.Benim kişisel kanaatim, dönerin tek bir ülkenin tekelinde tanımlanamayacak kadar evrensel bir ürün haline geldiği yönünde. Evet, kökeni Türk mutfağına dayanıyor; ancak bugün Avrupa’nın neredeyse her şehrinde kendi yorumunu bulmuş, soslarıyla, ekmeğiyle, hatta vejetaryen versiyonlarıyla çeşitlenmiş bir yiyecekten söz ediyoruz. Bu nedenle AB’nin, Türkiye’nin bu yöndeki talebini reddetmesi çok da şaşırtıcı değil.Sonuç olarak, döner tartışması bize bir kez daha gösteriyor ki yemekler, sadece mutfakta pişen şeyler değildir. Onlar kültürlerin buluşma noktasıdır, ekonomik çıkarların yansımasıdır, hatta uluslararası siyasetin gizli ama etkili araçlarıdır. Döner, artık ne yalnızca Türklerin ne de yalnızca Avrupalıların; döner, küresel bir ortak mirastır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI