Almanya’nın en kalabalık eyaleti Kuzey Ren-Vestfalya’da (NRW) seçim atmosferi giderek kararıyor. Son anketler, AfD’nin %13,7’ye ulaştığını gösteriyor. Bu yalnızca bir seçim sonucu değil, demokratik düzen için çalan yüksek sesli bir alarmdır.
Tarih Tekrar mı Ediyor?NRW uzun yıllar boyunca sağ radikal partilere karşı güçlü bir bariyer olmuştu. Katolik geleneği, sendikal yapısı ve merkez partilerin hâkimiyeti, bu eyaleti adeta bir “demokrasi kalesi” haline getirmişti. Ancak bugün bu kale yıkılıyor. Tarih bize şunu gösteriyor: Weimar döneminde de radikaller önce “protesto oylarıyla” güçlenmiş, ardından toplumsal krizi fırsata çevirerek iktidara yürümüştü. Bugün yaşanan süreçle arasındaki benzerlik ürkütücüdür.
AfD’nin Kentlerdeki YayılışıDuisburg’da %15,8, Essen’de %13,6, Dortmund ve Düsseldorf’ta çift haneli oranlar… Bunlar tesadüf değil. Göçmen karşıtı söylemler, güvenlik kaygıları ve “sisteme öfke” AfD’nin şehirlerde hızla yayılmasını sağlıyor. Özellikle işsizlik ve yoksulluğun yoğun olduğu bölgelerde AfD’nin oyları adeta “protesto patlaması” şeklinde yükseliyor. Köln’de şimdilik %8,3 görünüyor, ama bu oran bile bu kentin hoşgörü ve çoğulculuk geleneği için alarm zillerini çaldırmalı.
Merkez Partilerin İflasıAsıl sorun AfD’nin yükselmesinden çok, CDU ve SPD’nin çöküşüdür. Yıllarca işçilerin ve muhafazakârların güvenini taşıyan bu partiler, artık kitlelere umut veremiyor. Bürokratik hantallık, iç çekişmeler ve toplumsal sorunlara karşı üretilen sahte çözümler, seçmeni radikal sağa itiyor. CDU ve SPD, “devlet adamlığı” değil, “koltuk hesapları” yaptıkça, AfD her geçen gün biraz daha güçleniyor.
AfD ile Normalleşme TehlikesiEn kaygı verici noktalardan biri ise şu: CDU seçmeninin neredeyse yarısı, AfD ile işbirliğine sıcak bakıyor. Yani kapalı kapılar ardında “biz asla AfD ile olmaz” diyen siyasiler, tabanlarında tam tersine bir eğilimi besliyor. AfD’nin “normal bir parti” gibi gösterilmesi, radikalizme en büyük hizmettir. Çünkü AfD ne normaldir, ne demokratiktir: Göçmen düşmanlığını, nefret siyasetini ve toplumsal bölünmeyi körükleyen bir kriz partisi olmaktan öteye gidemez.
Son Söz: Ya Uyanış, Ya ÇöküşNRW seçimleri bir yerel yarış değil, demokratik Almanya’nın geleceği için kritik bir dönemeçtir. Eğer CDU ve SPD hâlâ gerçek bir siyasi cesaret göstermez, topluma yeniden güven vermezse; AfD’nin yükselişi yalnızca bir eyalet meselesi olmaktan çıkar, federal siyasetin merkezine oturur.Bugün Almanya şunu sormak zorunda: Demokrasiye sahip çıkacak mıyız, yoksa tarihin karanlık sayfaları bir kez daha mı açılacak? AfD’nin yükselişi sadece bir “siyasi tercih” değildir. Bu, demokrasinin altını oyan, toplumu zehirleyen, geleceği karartan bir tehdittir. NRW’de çalan bu alarm zili, aslında tüm Almanya’ya yönelmiş bir uyarıdır. Ya uyanacağız, ya da kaybedeceğiz.