Gönlümden...
1 Ağustos için şöyle demiş Doç.Dr. İhsan Tayhani;
“1 Ağustos, Kıbrıs’ın Osmanlı İmparatorluğu tarafından fethinin 454’üncü; Kıbrıs Türkünün var oluşunun güvencesi Türk Mukavemet Teşkilatı’nın (TMT) kuruluşunun 67’inci ve Kıbrıs Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı’nın kuruluşunun 49’uncu yıl dönümlerini aynı gün içerisinde, bir arada kutlamanın mutluluğu yaşanır.”
Bizim Türk Dünyası Lefkoşa Şiir Akşamları programının başlangıcı da 1 Ağustos idi.
Havaalanı çıkışında arkadaşlar bekleyecekti. Baktım kimseyi göremedim. Göremedim derken ellerindeki tabelaları göstererek bekleyen insanlar vardı. Türk Edebiyatı Vakfı, TİKA gibi tabelaları aradı gözüm, yok. Acaba isim mi yazdılar diye düşündüm, o da yok. Meğer düzenleyici okulun adına bakılacakmış tabelalarda, ama bende o kabiliyet yok zaten, aklıma bile gelmez. Tabelalardaki isimler hiç de yabancı gelmiyor gerçi. Sonradan düşündüm otel isimleri yazıyor. Oteller gelecek müşterilerini karşılıyorlar.
Neyse aval aval bakınırken İmdat Bey'i gördüm. O da benim gibi bulamayacak insanlar kesin olur diye oralarda bize bakıyormuş. Köylülük zor tabi.
Baktım ileriden sanatçımız, Türk Dünyası sanatçısı Bünyamin Aksungur Bey de elinde sazı geliyor. Kimi Ankara'dan, kimi İstanbul'dan gelmiş arkadaşlarla minibüse bindik, Lefkoşa'ya, kalacağımız otele doğru yola çıktık.
Bu tür toplantılarda kürsüye çıkıp şiir okumak beş dakika. Ama esas sahne gerisi önemli. Konusunda uzman arkadaşlarla sohbet etmek, onları dinlemek en güzeli. Her sohbet bir kitaptan fazla.
Mecaz, değişmece imiş. Mecaz anlam ise "Bir sözcüğün gerçek anlamından tamamen uzaklaşarak kazandığı yeni anlam" imiş.
Telmih de "bilinen bir olaya, tarihten veya mitolojiden bir kahramana, bir atasözüne işaret edip onu hatırlatma sanatı" imiş..
Kıbrıs denince Arif Nihat Asya akla gelmeden olmaz. Arif Nihat Asya akla gelince de Prof. Dr. Saadettin Yıldız.
Bir şiirinde şöyle diyor Arif Nihat Asya;
"Yer yer, koyu servilerle çardaklar var...
Yer yer kümelenmiş gibi topraklar var.
Toprakta ufaktan, iriden kundaklar;
Üstünde helâl edilmemiş haklar var."
Ufak kundaklar Kıbrıs'ta çocuk mezarlarını, iri kundaklar yetişkin mezarlarını ifade ediyormuş. Yeniden doğmak şehit olmayı, kundaklamak da şehidin gömülmesini anlatıyormuş.
Bir başka şiir şöyle;
"Ey sevgili, sabret ki bu rüzgâr yorulur;
Bir gün yine çalkalanan denizler durulur...
Bir gün, ki döner her kıyı bayram yerine;
Beşmil'de, Sekizmil'de kalifler kurulur!"
Kalif, günlük, yazlık esaslı çardak demekmiş.
Kıbrıs'ta huzursuzluk, baskı: Rüzgâr
Kıbrıs'ta huzursuzluk, baskı: Çalkalanan deniz.
Kıbrıs'ın kıyıları (Türkiye gelirse): Bayram yeri
Türkiye'nin gelişi: Bayram
Kıbrıs Türk'ü: Bayramı bekleyen mümin.
Bir dörtlük daha yazayım Arif Nihat Asya'dan;
"Kurbanların -Ey Kıbrıs'ımız, Kıbrıs'ımız-
Öz kardeşimiz, öz oğlumuz, öz kızımız...
Rahmet dileyen türbene - artık- kandil
Olmuş... başucunda ağlar ayyıldızımız."
Kıbrıs şehitleri: Kurban
Kıbrıs şehitleri: Türkiye Türklerinin öz kardeşi, öz oğlu, kızı.
Ay- yıldızlı bayrak: Şehitlere ağlayan kandil.
Kıbrıs gökleri: Şehitler için türbe.
Bunları iki sebepten yazdım.
İnsanın Saadettin Yıldız gibi bir ağabeyi olmalı. Ben Kıbrıs'ta iken yeni çıkan iki kitabını göndermiş; Gıda "Kök"ten Gelir ve Biri Âkif Biri Ârif. Bu örnekleri Saadettin Yıldız Ağabey'in kitabından aldım.
İkincisi de otele doğru gelirken Bünyamin Aksungur Bey uzaktaki ağacımsı yeşillikleri göstererek "Bu Ilgın" dedi. Kısmet olursa onu da yarın yazalım...