
Şubat ayından bu yana Wuppertal Eyalet Mahkemesi’nde süren dava, kamuoyunun vicdanını derinden yaralayan bir dizi delil, ihmaller ve çelişkilerle gündeme gelmişti.
Sanık Daniel Szalla’nın yargılandığı davada, savcılık makamı Szalla’nın “ırkçı saiklerle hareket etmediğini” ileri sürerek, her biri için iki yıl olmak üzere üç ayrı kundaklama suçundan toplam altı yıl hapis cezası talep etti. Ancak bu yaklaşım, kamuoyunda büyük tepki çekti. Yangınlarda yaşamını yitirenlerin yakınları ve Türk toplumu, olayın münferit bir kişilik bozukluğu vakası olarak değerlendirilmesini kabul etmiyor.
Gizlenen Deliller, Silinen Kanıtlar
Duruşmalar sürecinde ortaya çıkan bilgiler, davanın seyrini değiştirecek nitelikteydi. Sanık Szalla’nın aşırı sağ görüşlere sahip olduğu ve daha önce de benzer olaylara karıştığına dair bulgular, Türk ailelerinin avukatları tarafından gün yüzüne çıkarıldı. Buna rağmen hem Alman polisi hem de savcılık, Szalla’nın eylemlerini bireysel psikolojik sorunlara bağlayarak olayın arkasındaki olası ırkçı motifi görmezden gelmeye devam etti.
Toplumda Adalet Endişesi
Solingen kundaklaması, Almanya’da yaşayan Türk ve Müslüman göçmenler arasında güvenlik ve adalet endişesini yeniden gündeme taşıdı. 1993 yılında Genç ailesine mensup beş Türkün hayatını kaybettiği meşhur Solingen saldırısının acısı tazeyken, benzer bir olayın tekrarlanması toplumda büyük infial yarattı.
Bugün açıklanacak karar, yalnızca bir sanığın cezasını belirlemekle kalmayacak, aynı zamanda Almanya’daki göçmen toplulukların adalete olan inancını da etkileyecek.
Gözler Wuppertal Mahkemesi’nde
Davanın sonucu, sadece kurban aileleri için değil, Avrupa genelinde benzeri ayrımcı ve ırkçı saldırıların mağdurları için de bir emsal teşkil edecek. Bugünkü karar, Alman adalet sisteminin ırkçılıkla mücadelede ne derece kararlı olduğunu gösterecek bir turnusol kağıdı olacak.
Haber: Ahmet Özay