Kültür & Sanat

Yambol’un İzinde” Etkinliği Yambol Sinagogu’nda Başladı: Tarihi Yapı Belleğini Anlatıyor

İstanbul – Kültürel Mirası Koruma Derneği (KMKD), 18. İstanbul Bienali Paralel Etkinlikleri kapsamında üç ayrı proje ile yer alıyor. Bu projelerin ortak amacı, İstanbul’un ve Anadolu’nun çok katmanlı kültürel mirasını ve farklı toplumların tarih içerisindeki varlıklarını görünür kılmak.

Yambol’un İzinde” Etkinliği Yambol Sinagogu’nda Başladı: Tarihi Yapı Belleğini Anlatıyor
26-11-2025 09:16
26-11-2025 12:07

İstanbul – Kültürel Mirası Koruma Derneği (KMKD), 18. İstanbul Bienali Paralel Etkinlikleri kapsamında üç ayrı proje ile yer alıyor. Bu projelerin ortak amacı, İstanbul’un ve Anadolu’nun çok katmanlı kültürel mirasını ve farklı toplumların tarih içerisindeki varlıklarını görünür kılmak. İlk etkinlik olan “Bir Fotoğraftan Göç Hikâyesi: EnstANtane” belgeselinin gösterimi geçtiğimiz haftalarda gerçekleştirilirken, ikinci etkinlik olan “Yambol’un İzinde”, 16–20 Kasım 2025 tarihleri arasında Balat’taki Yambol Sinagogu’nda ziyaretçilere açıldı.

Sinagogda Çok Katmanlı Bir Hafıza Okuması

Balat’ın kıyısında bulunan Yambol Sinagogu, Romaniyot ve Sefarad Yahudilerinin tarih boyunca bir arada bulunduğu önemli yapılardan biri olarak biliniyor. Sinagog içerisinde kurgulanan “Yambol’un İzinde” etkinliği, mimar ve küratör Hayim Beraha tarafından hazırlandı. Beraha, aynı zamanda yapının restorasyon ve belgeleme çalışmalarını da yürütüyor.

Bienal küratörü Christine Tohmé tarafından belirlenen Bienal teması olan “Üç Ayaklı Kedi” başlığındaki kırılganlık, kendini koruma ve geleceğe yönelik tasavvurlar kavramları, sinagogun tarihsel bağlamı ile ilişkilendirilerek serginin çerçevesini oluşturuyor. Beraha’nın hazırladığı çalışma, sinagogda bulunan somut kalıntılar, yüzey izleri, tavan süslemeleri, objeler ve arşiv belgeleri üzerinden Yahudi kültürel mirasının çok katmanlı yapısını ele alıyor.

Sergi dört tema üzerinden ziyaretçilere sunuluyor:

I. Taşınma

Somut: Göç eden toplulukların hikâyeleri, tavan süslemeleri, Tuna’ya ilişkin betimler
Kavramsal: “Bir yere ait olmak için nereden kopmak gerekir?”

II. Karşılaşma

Somut: Bizans ve Sefarad Yahudilerinin tarihsel buluşma noktaları
Kavramsal: “İnanç tek, fakat adlar farklıdır. Kimliği belirleyen dua değil, imparatorluğun dilidir.”

III. Yerleşkeden Depoya

Somut: Sinagogun zaman içinde geçirdiği mekânsal ve işlevsel dönüşümler
Kavramsal: “Kutsal ile sıradan, korunmuş ile unutulmuş aynı rafta durabilir.”

IV. Bahçe ve Araştırma

Somut: Bahçe düzenlemeleri, belgeleme ve araştırma çalışmalarının izleri
Kavramsal: “Bellek yer değiştirir, fakat iz her zaman kalır.”

Romaniyot Kültürünün Sesleri Mekâna Taşındı

Etkinliğin bir diğer unsuru, İstanbul – Kültürel Mirası Koruma Derneği (KMKD) Başkanı müzisyen ve araştırmacı Renan Koen tarafından hazırlanan ses enstalasyonudur. Koen, Romaniyot ve Sefarad topluluklarının tarihsel karşılaşmalarını müzikal ve işitsel bir çalışmaya dönüştürerek sinagog içerisinde duyulur hale getirmiştir.

Prof. Dr. Nisa Semiz: “İstanbul’daki Yahudi varlığı 9. yüzyıla uzanıyor”

Etkinlik kapsamında düzenlenen panelde konuşan yüksek mimar Prof. Dr. Nisa Semiz, İstanbul’daki Yahudi topluluklarının tarihsel varlığına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Semiz, uzun yıllar İstanbul Kültür Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak çalıştığını, bugün ise Kayseri Abdullah Gül Üniversitesi’nde akademik görevini sürdürdüğünü belirtti.

Semiz, İstanbul’daki Yahudi varlığının sıkça 1492’deki Sefarad göçü ile ilişkilendirilmesine rağmen, bu varlığın Bizans dönemine kadar uzandığını söyledi.

Semiz, açıklamasında şu ifadeleri kullandı:

“Araştırmacılar tarafından ortaya konulan güvenilir kaynaklar, 9. yüzyılda Bahçekapı ile Ayasofya arasında bir Yahudi cemaatinin varlığını göstermektedir. Bu bulgu, İstanbul’un çokkatmanlı yapısında Yahudi topluluklarının Bizans döneminden itibaren varlık gösterdiğini kanıtlamaktadır.”

Semiz, Bizans döneminde Yahudilerin zaman zaman baskı altında bırakıldığını, şehir içinde yaşamalarının sınırlanabildiğini, ancak buna rağmen cemaatin sürekliliğini koruduğunu ifade etti. Fetih sonrası Osmanlı döneminde ise bu sürekliliğin hem belgelerde hem de kentsel dokuda daha açık biçimde izlenebildiğini söyledi.

Semiz, gravürlerde yer alan Fener–Balat hattının sık dokulu yapısının bölgenin erken dönemlerden itibaren güçlü bir yerleşim alanı olduğunu gösterdiğini ekledi.

Dil ve kültür ilişkisine dair değerlendirmesinde Semiz, kimliği belirleyen unsurun kelimeler değil, dilin yapısal unsurları olduğunu vurguladı: “İnanç tek olabilir, fakat adlar değişebilir. Asıl kültürel taşıyıcı gramer, yönelme ekleri ve sözdizimi gibi dilsel yapılardır.”

Dr. Ulaş Töre Sivrioğlu Bizans Yahudileri üzerine soruları yanıtladı

Etkinliğin konuk konuşmacılarından biri olan arkeolog Dr. Ulaş Töre Sivrioğlu da Bizans ve Antik Dönem İstanbul Yahudileri üzerine yaptığı araştırmalar çerçevesinde değerlendirmelerde bulundu. Sivrioğlu, kendi kitabı olan “Bizans Yahudileri: Tarih, Epigrafi, Arkeoloji” hakkında soruları yanıtladı.

Sivrioğlu, Bizans Yahudilerinin kimliklerinin Musa Yasaları, dini gelenekler, Hellenistik kültür ve Roma hukuku gibi çoklu referanslarla şekillendiğini belirtti. Yahudi topluluklarının Bizans döneminde dönemsel baskı, izleme ve sınırlamalar ile karşı karşıya kaldığını, bazı dönemlerde ise toplumla daha uyumlu bir yaşam sürdüklerini kaydetti.

Sivrioğlu, Yahudilerin Bizans İmparatorluğu içinde statülerinin dönemsel olarak değiştiğini, özellikle Konstantin, II. Theodosios ve diğer imparatorların uygulamalarının bu değişimde etkili olduğunu ifade etti.

Arkeolog ve araştırmacı Dr. Ulaş Töreöğlu ile

Balat’ın Çok Katmanlı Yahudi Mirası

Balat semti, Bizans’tan Osmanlı’ya uzanan süreçte Romaniyot, Sefarad ve Balkan kökenli Yahudi topluluklarının yaşadığı bir bölge olarak biliniyor. Selanik, Ohrid, İştip, Kasturya gibi şehirlerden gelen cemaatlerin kurduğu çok sayıda sinagogun bulunduğu Balat’ta, günümüze bütüncül şekilde ulaşan az sayıdaki yapılardan biri Yanbol Sinagogu’dur.

Hayim Beraha, bölgedeki Yahudi varlığının Bizans dönemine kadar izlenebildiğini ve bu sürekliliğin hem arkeolojik hem tarihsel kaynaklarla doğrulandığını belirtti.

                İstanbul – Kültürel Mirası Koruma Derneği (KMKD) Başkanı, piyanist, besteci, soprano, müzik terapisti ve köşe yazarı Renan Koen ile 

Resimler ve haber:  Levent Taşkıran

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER