Türkistan'dan Esen Yeller...

Oğuzhan KUL
Oğuzhan KUL
Türkistan'dan Esen Yeller...
01-05-2022

            Yavru Vatan K.K.T.C de yayın yapan “Göçebe “ dergisi için kaleme aldığım ancak konunun çok ağır ve derin olmasından kaynaklı acilen kitaba dönüşmesi gerektiği konusunda yoğun bir şekilde çok ciddi eleştiri bombardımanına maruz kaldığım 3 Mayıs Türkçülük gününde tekrar paylaşmak istiyorum        

            Yakın tarihimizin en önemli ve tarihi gelişmelerinden olan başta 1915 Çanakkale Zaferi ile Kurtuluş savaşımızın şanlı zaferi anlatılırken hep Anadolu insanının özverisi ve fedakarlığı gündeme geldi. Bütün ders kitaplarında bu konu özellikle vurgulandı, ama bir konu ya atlandı ya da görmezden gelindi.

            İşte bu bize anlatılmayan konu o ateşten günlerde Türkistandan Anadoluya esen rüzgardı, o zaman şimdi, o rüzgarın esintilerini tekrar hissedelim.

            Yıl 1919 Mustafa Kemal Samsun’dan başlayarak Anadoluda  milli mücadelenin öncülüğüne başlamış, Anadolu insanı bu mücadeleye başlayan bir avuç inanmış insanı yürekten desteklerken,7 düvele kafa tutan milli mücadeleye ilk destek bugünki  Kazakistan sınırları içerisinde yer alan coğrafyanın yetiştirdiği MAĞCAN CUMABAYEV’den geldi.
            Anadoludaki karındaşlarının kurtuluş savaşına başladığını öğrenen Türkistandaki soydaşlar öğrendikleri bu haberle çok büyük sevinç ve heyecan oluştururken MAĞCAN bu duyguları dizelere döktü:

Uzakta ağır azap çeken kardeşim               

Kuruyup lale gibi çöken kardeşim
Amansız zalim düşmanlar ortasında
Göl gibi gözyaşı döken kardeşim

Önünü ağır kaygı örmüş kardeşim
Ömrünce yaddan cefa görmüş kardeşim
Hor bakan, yüreği taş, yavuz düşman
Diri diri derisini soymuş kardeşim

Kardeşim! Sen orada, ben burada

Kaygıdan kan yutuyoruz.

Bizim adımıza layık mıdır köle olmak,

Gel gidelim Altay’a ata yadigarı altın tahta

 

 Kırgız şairi İsmail Sarıbayoğlu da, 1921 yılında Kurtuluş Savaşı için;

Ayran içerek eğleniyorsun,

Bütün hünerin eğlenmek.

Müslümanın işi değildir,

Kılıç sallamadan boş yatmak.

Elinden geliyorsa çaba göster.

Uyan Kırgız uykudan.

İstanbul Türk’ten ayrılıyorsun.

Oldular grup grup,

Beyazlar bir grup.

Amerika, Sarı Rus

Önüne kattı Türk’ünü.

İmkanın varsa, koş yardım et

             Türkistan’ın önde gelen şairlerinden Abdülhamid Çolpan da (1897-1938) bir taraftan Türkistan’ın hürriyeti için halkta mücadele ruhu uyandırmaya çalışırken, diğer taraftan Türkiye’yi ihmal etmiyor ve Türk istiklal harbi için şiir yazıyordu.

Ey istiklal, ey Sakarya, ey İnönü Erleri

Yür, mazlumlar tufanının öç alguçı selleri!

          Aslında yine o yıllarda Türkistan coğrafyasında bağımsızlık ve Turan hareketi başlamıştı. Mağcan da bu hareketin içerisindeydi. Yine bu hareketin oluşturduğu hükümetteki bir başka isim Mustafa ÇOKAY.

        Mustafa ÇOKAY ‘da Anadoludaki Milli Mücadele’ye çok ciddi destek vermiş, bu destek sürecinde adeta tüm dünyaya bir manifesto şeklindeki şu beyanı çok önemlidir; 

“Her Türk’ün iki vatanı vardır; birincisi kendi doğduğu topraklar, ikincisi Türkiye’dir.”


             Yıl 1921bugünkü Özbekistan toprakları içerisinde kalan yeni kurulmuş BUHARA Cumhuriyeti’nin ilk ve tek cumhurbaşkanı OSMAN KOCAOĞLU Anadoludaki kardeşlerinin milli mücadeleye başlamasını heyecan ve sevinçle karşılamış Anadolu’ya maddi destek sağlamak amacıyla Sovyet Lider Lenin aracılığıyla Anadolu’ya 100 milyon altın göndermiştir. Ancak bu yardımın sadece onda biri yani 10 milyon altın Ankara hükümetine ulaşmıştır. Bu yardım yıllarca Sovyet yardımı olarak gösterilmiştir.

            İstanbul’da bulunan ve Hac farizasını yerine getirmek üzere yola çıkan Türkistanlı soydaşların yolda mola verdikleri  Özbekler Tekkesinin ise milli mücadelede rolü büyüktür.Özellikle lojistik desteğin merkezi olan tekke aynı zamanda İstanbul’dan Anadoluya  asker göndermede çok etkili olmuştur.

          Bir grup Türkistanlının hac dönüşü Kurtuluş Savaşı'na da katılmasını ise ayrı bir destektir. Mekke ve Medine'de hac ibadetini tamamlayarak Türkistan'a dönmekte olan 40 kadar hacı Çukurova'da iken I. Dünya Savaşı başlar ve yurtlarına dönemeyip orada kalırlar. Harp esnasında burada bazı işlerde çalışarak geçimlerini temin ederler. Osmanlının savaşta yenilmesi üzerine Çukurova Fransızlar tarafından işgal edilir. Türkistanlılar Tarsus'ta Fransızlara karşı ilk silahlı mücadeleyi başlatanlar arasında yer alırlar. Türkistanlılardan Hacı Yoldaş başkanlığındaki grup karakol basarak trenlere saldırarak Fransızlara zarar verdirir. Daha sonra Kavaklıhan cephesi kumandanı Zeki Baltalı'ya müracaat ederek Türk ordusuna katılırlar. Grup kumandanı Halil Süllü'nün emrinde Fransızlara karşı çarpışan 26 Türkistanlıdan 16 sı şehit düşer

       Milli Mücadelenin başlaması başta Türkistanlı soydaşlarımız olmak üzere tüm mazlumlar için bir umut ve sevinç kaynağı olmuştu. Özellikle bir tabur Azerbaycan askerinin de görev aldığı Sakarya Meydan Muharebesinde zafer müjdesi Türkistan’da çok büyük sevinç kaynağı olmuş kadim şehir Buhara’da tüm Buhara halkı topluca Bugünkü Kalan Mescidi meydanında 2 rekat şükür namazı kılmıştı.

      Kurtuluş savaşı Türkistan’da yakinen takip ediliyordu. Taşkent'te kalabalık seyirci arasında Vali Matson'un bulunduğu bir sinemada savaşla alakalı belgesel film gösterilmekteydi. Perdede ilk olarak Rus ordularının seferberliği ve resmi geçidi gösterildi. Bunu takiben bütün büyük devletlerin askeri resmi geçitleri izlendi. Hepsi de sükunet içinde seyredilerek geçirildi. Fakat beyaz perdede başta sancağı ile bir Türk süvari alayı gözükmeye başlayınca o muazzam binayı dolduran halk ani bir hareketle ayağa kalktı ve alkışlamaya başladı. Bu kalkma hareketi o kadar ani ve tesirli bir şekilde vuku bulmuştu ki seyirciler arasında bulunan Ruslar da gayri ihtiyari olarak bu kitle temayülüne uymak zorunda kalmışlardı. Bu durum karşısında sinirlenen umumi vali derhal salonu terketti ve film bir daha gösterilmedi

      İstanbul'un İtilaf Devletleri tarafından işgal edildiği günlerde İdil-Ural Türklerinden Ayaz İshaki Sadri Maksudi ve Fuad Toktar Paris'te bulunmaktaydı. Onlar Bolşeviklerin İdil-Ural'da hakimiyeti ele geçirmesinden sonra mücadelelerini yurt dışında devam ettirmek üzere Fransa'ya gelmişlerdi. Burada Fransız Dışişleri Bakanı ve Başbakanı Millerand ile görüşme gününü beklerlerken Türkiye Ayan Meclisi Üyesi Ahmet Rıza Bey ile karşılaşırlar. Ahmet Rıza Bey de Fransa hükümetinin isteği ile Türkiye'nin gayriresmi vekili olarak Paris'te bulunmaktadır. Kazanlı devlet adamları Ahmet Rıza Bey ile uzun uzun görüşmelerde bulunurlar. Görüşmenin yapıldığı 4 Nisan 1920 günü İngilizlerin Padişah'a baskı yapıp Mustafa Kemal'i asi ilan etmesini istediği günlere rast geliyordu. Kazanlı devlet adamları Ahmet Rıza Bey'i Padişah'ın böyle bir isteği yerine getirerek Mustafa Kemal gibi bir kahramanı asi saymasının ülkeye büyük zarar vereceğini anlatarak Padişah'a bu yönde telkinde bulunması hususunda ikna ederler

       Bu sevinç ve heyecanla yetinmeyen Türkistanlı soydaşlarımız 1922 yılında Milli mücadeleye olan desteklerini belirtmek üzere bir heyetle Ankara’ya geldi. Yanlarında 3 tane Kılıç ve Timur İmparatorluğu döneminden kalma değerli süslemeleriyle el yazması bir Kur’an vardı. Kılıçları o zaman hayatta ve Buhara’da mücadelesini devam ettiren Enver Paşa tarafından seçilmiş, Başbuğ EMİR TİMUR’ un gurur duyduğu torunlarına hediye edilmek niyetiyle Mustafa Kemal’a ve İsmet Paşa’ya takdim edildi. Üçüncü kılıç ise İzmir Fatihi EMİR TİMUR’un hatırasına binaen İzmir’i düşman işgalinden kurtaracak komutana verilmesi istendi ve o kılıcı İzmir’e ilk giren Türk askeri olan Yüzbaşı Şerafettin’e verilmiştir.
   

      Görüldüğü üzere Milli Mücadele her ne kadar bir avuç Türk’ün Dünyaya kafa tutması olarak görünse de arkasındaki maddi ve manevi destek sadece fakir Anadolu halkından ibaret değildir.Türkiye Türkiye’den büyüktür mottosu her ne kadar Türkiye’de kıymet göremese de Türkiye’nin dışardan bakıldığında ne kadar kıymetli olduğu nettir.Türkistan’dan esen yelleri umarım size de hissettirmişimdir bu vesile ile Türkçülük günü kutlu olsun başka bir yazıda görüşmek üzere… 

---------------


     Geçtiğimiz yıl elim bir tarfik kazasında kaybettiğimiz Kazakistan Cumhuriyeti konsolosu ve Türk Dünyası Türkmen Beyi, kadim dostum Halil Uluer'i vefatının sene-i devriyesinde rahmetle anarken, Mağcan'ın o muhteşem şiirini okurken kaydettiğim görüntüyüde şuraya bırakıyorum...

 

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
Rabia Akkuş 2 yıl önce
Yazı için teşekkür ederim, bilmeyene çok şey öğretecek bilgiler var. Elinize emeğinize sağlık. Halil Beyin sesini duymak kederlendirse de uzun zaman sonra iyi geldi.
Adem KURUN 2 yıl önce
Türkistandan esen yeller şimdilerde selam söylemese de, gönül bağlarımız kopmadı çok şükür.
Hayati Yaman 2 yıl önce
Allah rahmet eylesin Halil Uluer Bey'e. Mekanı cennet olsun inşallah.