İki Ülke - İki Yaşam

28-07-2022

Federal Almanya’da Kara Tahta (Tafel) adında yardım kuruluşu haftada üç gün fakir  kişilere gıda yardıma yapmaktadır.
Bu derneğin önünde sıra bekleyenlerin sayısı her geçen gün artmaktadır.
Daha önce bu yardım kuruluşunun gıda yardımından daha çok Suriyeliler yardım alıyor denilerek sınırlama getirilmişti ve bu konu o zamanki başbakan bayan Merkel’e kadar gitmişti.  

Bu dernek daha çok market zincirlerinin yaptığı bağışlarla ayakta duruyor.
Son günlerde Almanya’da yaşayan bizim insanlarımızda bu derneğin kapısında sıkça görülüyor.

Neredeyse 50 yıldır çalışıan insanların bu şekilde yardım derneğinin kapısında bekliyor olması veya rahat bir şekilde hayatını sürdürememesi çok hazin bir olay.  

Ekonomik kriz en çok geliri düşük insanları etkiliyor.  

Geçenlerde markete alış veriş yaparken, yaşlı insanların sebze reyonunda fiyatlara sadece baktıklarını gördüm ve onlarla konuştuğumda daha önce aldıkları ürünleri şimdi sadece seyrettiklerini söylediler.

Ekonomik krizin geçmişte hiç bu kadar kendilerini etkilemediğini ve her alanda tasarruf etmeye çalıştıklarını ifade ettiler.

Avrupa dayanışması adı altında milyarlarca Euro bir şekilde dağıtılıyor veyahutta büyük şirketlerin yükleri hafifletiliyor.
Çalışanların, emeklilerin ve geliri düşük olanların evlerine her geçen gün biraz daha az gıda ve ekmek giriyor.

Temel gıda maddeleri, kiralar, enerji fiyatları müthiş bir şekilde artmış durumda ve durduralamıyor.

Enflasyon karşısında alım gücü oldukça düşmüş ve hükümet bu konuda adım atmaktan çok uzak.
Batsın sizin politikanız.

Enteresan olan ise halkın, sivil toplum kuruluşlarının veya sendikaların ciddi bir tepki vermemesi.
Almam halkı disiplinli kaybetmiyor?


Türkiye’ye son günlerde sık sık gitmeye başladım, benim gözlemlerim ise Almanya ile mukayese ettigimde bizim ülkemiz insanlarının yaşam alışkanlıkları çok farkı olması.  

Ülkeye girdiğim andan itibaren dikkatimi çeken şey, aşırı bir pahalılığın olduğu gerçeği.

Gıda fiyatlarından giyim kuşama, kira fiyatlarından akaryakıt fiyatlarına kadar bir çok kalemde bir önceki seneye göre aşırı bir fiyat artış söz konusu durumda.  

Arabanın deposu 1800 Türk Lirası (100 Euro) gibi bir fiyata dolduruluyor ki, bu neredeyse asgari ücretin üçte birine tekabül ediyor.

Aynı şekilde gıda fiyatları ve yemek sektöründe aşırı bir pahalılık da çok net olarak göze çarpıyor.
Türkiye Avrupa ülkelerinden daha pahalı bir ülke haline gelmiş durumda.  

Dünya ekonomik olarak çok dar bir boğazdan geçiyor, bütün ülkeler tasarruf etmeye çalışıyor ve insanlar bütçelerine göre alışveriş yapıyor.  

Yaşadığımız Avrupa ülkelerinde ekonomik anlamda sıkıntılı, gündelik yaşamda hemen belli oluyor, insanlar gerek alışverişlerinde gerekse de sosyal yaşamlarında (gezmek ya da restaurant ya da kafelere gitmek gibi) kısıtlama yaparlar ve kriz dönemlerinde daha tutumlu bir tavır sergilerler.

Yani insanlar ayağını yorganına göre uzatırlar!

Ancak Türkiye’de ekonomide yaşanan sıkıntıya rağmen, sokağa çıktığınızda bunun tam tersi bir izlenime kapılıyorsunuz.

Semt lokantasından lüks restaurantlara kadar neredeyse tüm yemek yenilen mekanlarda aşırı bir doluluk söz konusu, asgari ücretli insanlardan en zenginine kadar neredeyse her gün dışarıda yemek yeme alışkanlığı devam ediyor.
İnsanlar evlerinde kahvaltı yapmayı bırakmış durumdalar.  

Normal orta halli bir semtte bile bir kahvaltı yapmak istediğinizde, yer bulabilmek için yaklaşık 10 dakika kapıda bekliyorsunuz.

Pahalılığa rağmen bu çılgınca alışveriş beni korkutmuyor değil.

Alışveriş merkezlerinde kasada ödeme yapmak için uzunca bir zaman sıra beklemek zorunda kalıyorsunuz.
Bu kadar pahalılığa rağmen.

Uzun lafın kısası, ülkemizde çılgınca bir tüketim söz konusu; yaşanan tüm ekonomik sıkıntıya rağmen, “Bu tüketim çılgınlığının önüne nasıl geçilebilir” acaba…
Türk halkı disiplin konusunda her zaman olduğu gibi başarısız.
Belkide krizler içerisinden gelmesi onları biraz daha vurdumduymaz yapıyor.

Avrupa insanları ilk defa ciddi bir krizle karşı karşıyalar ve ekonomik krize hazırlık yapıyorlar.

Sokak lambaları kapatılıyor, Duş almayın deniliyor, Kış için kalın battaniye hazırlanıyor.  

Almanlar gıda stoku yapmaya başlamışlar bile.  

Türkiye bu konuda çok rahat, tasarruf bizim kitabımızda yazmıyor herhalde?

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?