Resim, Müzik, Beden!..

13-09-2022

2022-2023 Eğitim Öğretim Yılı bugün ilk zilin çalmasıyla başladı. Sayın …, adlı okulda ilk derse girdi, tüm öğrencilere başarılar diledi. Şu kadar milyon çocuk, Haziran’ın bilmem kaçına kadar eğitim görecek.”



Yukarıdaki klişe cümleleri onlarca yıldır ekranlardan duyuyor, bilgi ve kültür hazinesi (!), Türkiyede çok sesliliğin timsali (!) olan bilumum yayın organlarında görüyorsunuz.



Cümlelerde en çok geçen sözcük: eğitim! Sahi neydi eğitim?.. Yaklaşık son yirmi yıldır iyice unuttuğumuz o bıktırıcı sözcük. Yoksa öğretimin yanında artık çoğu kez sözü edilmeyen bir öksüz silikliğiyle pasifize mi oldu artık.



Evveli, “Oku da vatana millete bir hayrın dokunsun evlat!” cümlesiyle kulaklarımıza çivilenen o muhteşem ifadeyi kimler kanırtarak söktü de yerine “Oku, bol paralı bir iş bul da kendini kurtar!” şeklindeki bencil, narsist, toplumu ve yurdu öteleyen; kendinden önceki ve sonrakilere hiçbir vefa borcu taşımayan iğreti bir cümleye evriltti ve kulaklarımıza monteleyip kayboldu?!..



Peki, okusunlar. Hatta Anaokulundan itibaren İngilizce öğrensinler… İlkokul birinci sınıftan sonra özel hocalardan Matematik, Geometri dersi alsınlar… İlerleyen yıllarda Ortaokuldan İtibaren Fen Bilgisi, liseyle birlikte Fizik, Kimya, Biyoloji gibi kardeş dersler de gelsinler ardından.



Tüm milletçe amacımız yarış atları gibi koşturmak olsun çocukları, gençleri… Hatta bu uğurda dersanelere, kolejlere, özel derslere çuval dolusu para akıtalım. Yeter ki çocuğumuz “doktor, diş hekimi, eczacı, mühendis” olsun. Bundan birkaç ay sonra çocuğunun ders durumunu sormaya gelen velinin tabiriyle, içimi yaksa da paylaşacağım, en basitinden (!) bir öğretmen olsun. Evet, yanlış duymadınız. (Küçümsemek için asla söylemiyorum; fakat ilkokul mezunu bir velinin gözüyle bile en basitinden bir öğretmen!..)



Bu uğurda çalışsın, çabalasın, koşsun, didinsin, soru çözsünler!.. Hatta psikolojileri bozulsun. Sorun değil, psikologlar ne güne duruyor!.. Seansı bilmem şu kadar yüz lira!.. Nereye vermiyoruz ki?!.. Bir kutu antiderspezan işimizi çözer.



Kâinatın en mükemmel varlığı olan insanoğlunu, sahip olduğumuz hırstan ya da gelecekte iş ve aş bulamama kaygısından, bilerek veya gafletle bir tür robot seviyesine indirgemişiz… Duyguları, ruhu, aklı, sorgulayışı… Evren üzerine kafa yoruşu… Tamamen sadece beş şıkka hapsolmuş! Ne gam?!..



Sahi, çocuğunuzu en son ne zaman elinde bir karakalem veya boyalarla, tabiatı uzun uzun gözlemleyip de bir düzlem üzerine ya da en haififi bir kağıda aktarmaya çalışırken çalışırken gördünüz?..



Çok sevdiği, okurken kendinden geçtiği, gözlerini yumarak hayal alemlerine aktığı bir şarkıyı, türküyü, ses kalitesi ne olursa olsun, ondan dinlemeyeli kaç yıl geçti?..



Yaşına, kaça gittiğine bakmaksızın dışarıda sevdiği arkadaşlarıyla bir araya gelerek “uzun eşek, yakar top, çanak çömlek, saklambaç” oynadı; mahalle maçı yaptı üzerini çal çamur ederek?..



Yoksa siz bunları hiç mi düşünmediniz?.. Merak etmeyin, düşünmeyen sadece siz değilsiniz. Çooook uzun yıllardır bu ülkede “Resim, Müzük, Beden” dersleri dersten sayılmıyor ki doğru dürüst. Boyalar, çizgiler, renkler TYT, AYT, KPSS, MSÜ…sınavlarında ne işlerine yarayacak?.. Müzük dersi alıp da şarkı söyleyip ne olacak?.. Şarkıcı mı, türkücü mü?.. Notalardan da çıkmıyor sınavlarda, bestelerden de!.. Efendim, anlamadım?.. Bunlar insanın duygularına mı tercüman oluyor?.. Ha, evet tercüman! Tabii, günümüzde Türkiye’sinde Arapça, İngilizce tercümanlıkta epey para var! Çocuklarınızı hemen yönlendirin!



Beden’i mi unuttuk?.. Ne gerek var canım, bedene de eğitimine de!.. Adı batsın, çok gereksiz ! Ya başka ders işle, ya da ver topu oynamak isteyenlere. Bir saat yeter de artar bile…



Ülkede insanlar, duygu, düşünce ve isteklerini kimseye dile getiremiyormuş. Yüreğindeki kıvılcımlar doğmadan külleniveriyormuş. Kimseye derdini kimseciklere dökemiyormuş. Psikologlar, psikiyatristler android bedenlerle dolup taşıyormuş… Bazı doktorlar asık yüzlü, kimi mühendisler duygusuz, çoğu mimar ciddiymiş; normal değil mi?... Takmayın bunları!..



Sanat, duygu, hayal, nemize gerek ki zaten bizim?!.. Tabiat ana; yangınlarla yeşil saçlarını, çöplüklerle mavi gözlerini, madencilerle göğe yükselen zirvelerini kaybedeli çok oldu… Bütün bu metalikliğin ve monotonluğun içinde hâlâ âşık olabilen de varsa, böyle bir çağda ve düzende, artık GSM operatörleri cüzi bir rakama 100 aşk mesajı veriyormuş. İster ayrılığı anlat duygu saatine göre, ister ihtirası, ister özlemi… Merak etme… Konuyla hiç de ilgisi olmayan birine yazılan sözler pek sırıtmaz çakma duygusallıklarda…

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
Hayati Yaman
Hayati Yaman 2 yıl önce
Harika bir zihin egzersizi yaptırdın hocam. Emeğine sağlık! Ama yazının bam teli, yürek teline dokunuyor! "En azından öğretmen olsun!"
Adem KURUN
Adem KURUN 2 yıl önce
Çok teşekkürler hocam. Al benden de o kadar!..