Trump İsrail’e Neden Fren Çekti? Why Did Trump Put the Brakes on Israel?
Melisa Sarıtemur
7 saat önce
ABD Başkanı Donald Trump, 23 Ekim 2025 tarihinde Amerikan Time gazetesine verdiği röportajda, İsrail’in işgal altındaki Batı Şeria’yı ilhak etmesi durumunda ABD’nin tüm desteğini kaybedeceğini belirtmişti. Peki, gerçekten ABD verdiği desteği geri çekebilir mi? Yoksa bu da politik bir blöf mü?
ABD ile İsrail arasındaki ilişki sadece ‘’müttefiklik’’ ilişkisi değildir, aynı zamanda aralarında devasa bir ekonomik bağ da bulunmaktadır. USAID verilerine göre, 1946-2023 yılları arasında 297 milyar dolar, USAFacts tarafından yapılan başka bir hesaplamada, 1951-2022 yılları arasında enflasyonla düzeltilmiş İsrail’e yapılan toplam yardım miktarı 317.9 milyar dolar olarak ve yine USAID’in 2015 tarihli bir raporunda, 1946- 2012 yılları arasında İsrail’e yapılan toplam yardımın 199 milyar dolar olduğu belirtilmiştir. Yani, Washington, 1946’dan bu yana Tel Aviv’e yaklaşık 300 milyar dolarlık yardımda bulunmuştur. Bugün bile her yıl 3,8 milyar dolar (askeri destek) otomatik olarak İsrail’in kasasına akmaktadır. Yine 2016 yılında imzalanan 10 yıllık MOU ( Memorandum of Understanding), 2019-2028 arasında toplam 38 milyar dolarlık askeri yardım taahhüdü içermektedir. (Congressional Research Service) Ek olarak 2023-2024 arasında Gazze Savaşı nedeniyle ABD’nin 17,9 milyar dolar askeri destek sağladığı da raporlanmıştır. (Times of Israel, 2024)
Tel Aviv’e yapılan bu yardımlar II. Dünya Savaşı sonrası dönemin en istikrarlı dış yardım programlarından birisidir. Neden mi? Çünkü, ABD bu sayede Ortadoğu’daki varlığını güçlendiriyor, savunma sanayisini canlı tutuyor ve bölgedeki enerji güvenliğini dolaylı olarak kontrol altında tutuyor. Meselenin temel de ekonomik olduğu zaten ortada. Fakat bu yardımların koşulları ve sınırlamaları da bulunmaktadır. Yardımlar ‘’subject to congressional appropriation’’ yani Kongre onayına tabidir. Bu da, yürütme organının tek başına desteği sonsuza dek garanti edemeyeceği anlamına gelir. Örneğin, 2024 yılında Blinken-Austin mektubuyla İsrail’e ‘’Gazze’ye insani yardım engellenirse askeri yardım durabilir’’ uyarısı yapılması bu yapısal koşulluluğun göstergesidir. (Le Monde, 2024).
Peki Trump’ın İsrail’e fren çekme mesajını nasıl okumalıyız? Açıkçası ABD’nin Ortadoğu’daki enerji, yatırım ve savunma çıkarları sadece İsrail ile sınırlı değil. Arap ülkeleri ile imzalanan normalizasyon anlaşmaları (Abraham Accords) uzun vadede ekonomik çıkarlar üretiyor. ‘’ The Economic Dividends of Peace ‘’ başlıklı bir araştırmaya göre, Mısır’ın 1978 Camp David anlaşması sonrası GSYH ‘si karşılaştırmalı senaryolara göre yüzde 64 daha yüksek gerçekleşmiştir. Dolayısıyla, Batı Şeria’nın yeniden ilhakı Arap dünyasıyla kurulan bu ekonomik diplomatik dengeyi tehdit eder hale getirir. Temelde Trump’ın ‘’Arap ülkelerine sözüm var’’ vurgusu bu hassas dengeyi koruma çabasıdır. Burada ABD iç politikası ve mali sorumluluklar da göz ardı edilmemelidir. ABD kamuoyunda, dış yardımların koşullara bağlanması gerektiği yönünde artan bir eğilim de var. (Time, 2024) Trump’ın ‘’İsrail’e destek durur’’ açıklaması, ‘’ vergi mükellefi parasını koşulsuz harcamam’’ mesajını tabanına iletmesi olarak da görülebilir.
Peki, gerçekten bu yardımlar kesilebilir mi? Yani açıkçası zor gibi görünüyor. Zaten ABD’nin İsrail’e yardımları 10 yıllık bir mutabakatla (MOU) güvence altına alınmış durumda. Her bir kuruş Kongre’den geçiyor. Yani Trump ‘’ ben yardımı kesiyorum’’ dediğinde yardımların fiilen durması o kadar da kolay değil. Aslında geçmişte ABD, İsrail’e karşı birkaç kez ‘’yardımı durdururum ‘’ kartını oynamıştı. 1982’de Reagan, Lübnan savaşında kullanılan misket bombaları nedeniyle sevkiyatı askıya almıştı. Yine 1991’de James Baker, yerleşim politikaları devam ederse 10 milyar dolarlık kredi garantisini dondurmakla tehdit etmişti. Ama her iki olayda da yardımlar tamamen kesilmemişti. Sadece bir süreliğine bekletildi. Kısacası ‘’ destek kesilir’’ söylemi diplomatik literatürde şartlı uyarı anlamına gelir, fiili bir yaptırım değildir. İşin hukuki zeminine baktığımızda, Foreign Assistance Act (620I) uyarınca, insani yardımı engelleyen ülkelere yardımların durdurulması mümkündür.(HRW, 2025). Ancak bu hüküm İsrail’e hiçbir zaman doğrudan uygulanmadı. Dolayısıyla Trump’ın tehdidi yasal olarak evet mümkün olsa da, siyasi gerçeklik olarak çok da mümkün görünmüyor. Çünkü ekonominin dili soğuktur ve ekonomi duygusallığı sevmez.
ABD için İsrail, aynı zamanda kendi savunma sanayisinin test laboratuvarıdır.
13 Ekim 2025 tarihinde Trump’ın İsrail parlamentosu Knesset’te yaptığı konuşmada, İsrail’e sağlanan silahların kalitesine ve bu silahların etkin kullanımına dikkat çekmesi, hatta Trump, Netanyahu’nun kendisinden defalarca silah talep ettiğini ve bazılarının adını bile bilmediğini söyleyip bu silahların Netanyahu tarafından etkin bir şekilde kullanımını övmüştü. Kesinlikle etkin güçlü silahlar üretmek çok kıymetlidir ama bu ölümcül acımasız silahları kullanacak birilerinin olması daha önemlidir. Trump’ın vurgusu da tam da bunun üzerineydi. Yani Trump’ın bu açıklamaları, İsrail’in ABD’den aldığı silahların sadece tedarik edilmesinin değil aynı zamanda bu silahların etkin bir şekilde kullanılmasının da önemini ortaya koymaktadır.
Bu bağlamda İsrail’e gönderilen her silah, her ortak proje Amerikan ekonomisine geri dönen bir sipariş demektir. Trump’ın sözleri ilk başta tehdit gibi görünse de Washington için destek durdurmak pahalıya patlayacak bir karar olur. Trump’ın ‘’İsrail tek taraflı anlaşmayı bozarsa ABD desteği kesilir’’ söylemi diplomatik bir baskı aracıdır. Ekonomik veriler ve geçmiş örnekler bu tehdidin aslında tamamen sembolik olmadığını çünkü ABD’nin yardımlarını yasal olarak koşullandırabileceğini gösteriyor. Ancak fiilen uygulanmasının zor olduğu, kongre denetimi, stratejik bağımlılık ve uzun vadeli anlaşmaların buna engel teşkil edeceği de ortadadır. Nihayetinde, siyasetin dili sertleşse de, menfaatlerin ördüğü ağ bu ittifakı kopmayacak kadar sıkı tutuyor.
---------------------------------------------------------------------------------
In an interview with the American newspaper Time on October 23, 2025, US President Donald Trump stated that Israel would lose all US support if it annexed the occupied West Bank. So, could the US really withdraw its support? Or is this another political bluff?
The relationship between the US and Israel is not just one of "alliance"; it also has a massive economic bond. According to USAID data, between 1946 and 2023, the total aid provided to Israel was $297 billion. Another calculation by USAFacts puts the total amount of inflation-adjusted aid provided to Israel between 1951 and 2022 at $317.9 billion. A 2015 USAID report puts the total aid provided to Israel between 1946 and 2012 at $199 billion. This means that Washington has provided approximately $300 billion in aid to Tel Aviv since 1946. Even today, $3.8 billion (in military support) automatically flows into Israel's coffers each year. The 10-year Memorandum of Understanding (MOU) signed in 2016 includes a total military aid commitment of $38 billion between 2019 and 2028. (Congressional Research Service) Additionally, it was reported that the US provided $17.9 billion in military support for the Gaza War between 2023 and 2024. (Times of Israel, 2024)
This aid to Tel Aviv is one of the most consistent foreign aid programs of the post-World War II era. Why? Because it strengthens the US presence in the Middle East, keeps its defense industry vibrant, and indirectly controls the region's energy security. It's clear that the underlying issue is economic. However, this aid also has conditions and limitations. Aid is subject to congressional appropriation, meaning approval by Congress. This means that the executive branch alone cannot guarantee support indefinitely. For example, the Blinken-Austin letter to Israel in 2024, warning that "military aid could cease if humanitarian aid to Gaza is blocked," is an indication of this structural conditionality (Le Monde, 2024).
So how should we interpret Trump's message to put the brakes on Israel? Clearly, the US's energy, investment, and defense interests in the Middle East are not limited to Israel. Normalization agreements (Abraham Accords) signed with Arab countries generate long-term economic benefits. According to a study titled "The Economic Dividends of Peace," Egypt's GDP after the 1978 Camp David Accords was 64 percent higher than in comparable scenarios. Therefore, the re-annexation of the West Bank would threaten this economic diplomatic balance established with the Arab world. Essentially, Trump's emphasis on "I have a promise to the Arab countries" is an attempt to maintain this delicate balance. US domestic policy and fiscal responsibilities should not be overlooked here. There is also a growing tendency among the US public to believe that foreign aid should be tied to conditions. (Time, 2024) Trump's statement that "support for Israel will stop" can also be seen as his message to his base that "I will not spend taxpayer money without conditions."
So, can this aid really be cut? Frankly, it seems difficult. US aid to Israel is already guaranteed by a 10-year memorandum of understanding (MOU). Every penny passes through Congress. So, when Trump says, "I'm cutting off aid," the actual halting of aid isn't that easy. In fact, the US has played the "stop aid" card against Israel several times in the past. In 1982, Reagan suspended shipments due to cluster munitions used in the Lebanon war. Also in 1991, James Baker threatened to freeze $10 billion in loan guarantees if settlement policies continued. But in neither case was the aid cut completely. It was merely put on hold for a while. In short, the phrase "stop support" in diplomatic terms means a conditional warning, not an actual sanction. When we look at the legal basis of the matter, it is possible to stop aid to countries that obstruct humanitarian aid under the Foreign Assistance Act (620I) (HRW, 2025). However, this provision has never been directly applied to Israel. Therefore, while Trump's threat is legally possible, it seems less likely as a political reality. Because economics is a cold language, and economics doesn't tolerate sentimentality.
For the US, Israel is also the testing laboratory of its own defense industry.
On October 13, 2025, Trump addressed the Israeli parliament, the Knesset, highlighting the quality of the weapons provided to Israel and their effective use. Trump even stated that Netanyahu had repeatedly requested weapons from him, some of which he didn't even know the names of, and praised Netanyahu's effective use of these weapons. While producing effective and powerful weapons is certainly valuable, having someone to use these deadly and ruthless weapons is even more crucial. This was precisely Trump's emphasis. In other words, Trump's statements underscore the importance not only of procuring the weapons Israel receives from the US but also of effectively using them.
In this context, every weapon sent to Israel, every joint project, represents an order returning to the American economy. While Trump's words may initially appear as a threat, withholding support would be a costly decision for Washington. Trump's statement, "If Israel unilaterally violates the agreement, US support will cease," is a diplomatic pressure tool. Economic data and past examples demonstrate that this threat is not entirely symbolic, as the US can legally condition its aid. However, it is also clear that its practical implementation is difficult, and that congressional oversight, strategic dependency, and long-term agreements will pose obstacles. Ultimately, even as political rhetoric becomes harsher, the web of vested interests holds this alliance too tightly to be broken.