?>

Türk Devletleri Teşkilatı: Kültürel İttifaktan Stratejik Güç Merkezine

Yusuf Ö. HAŞİMOĞLU

5 saat önce

7 Ekim’de Azerbaycan’ın Gebele şehrinde gerçekleştirilen Türk Devletleri Teşkilatı’nın 12. Zirvesi, Türk dünyasının geleceğine dair en güçlü mesajlardan birini verdi. Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in “Türk devletlerinin tek güç merkezi olarak hareket etmesi son derece önemlidir” sözleri, artık sadece bir temenni değil, somut adımların kapısını aralayan bir stratejik tasavvurdur.

Yüzyıllardır Türk-İslam coğrafyası parçalanmışlığın bedelini ödedi. Rus ve İngiliz sömürgeciliği sınırları böldü, dayatma alfabelerle ortak dil tahrip edildi, ortak kimlik zayıflatıldı. 20. yüzyılda ise kimi zaman iç kavgalar, kimi zaman dış güçlerin oyunları, Türk devletlerini zayıflattı. Bilhassa muhtelif işgal hareketlerinde yüzbinlerce insan katliama uğrarken milyonlar yurtlarından oldu.

Bugün ise farklı bir döneme girdik. Karabağ Zaferi’ne müteakip 15 Haziran 2021 kabul edilen Şuşa Beyannamesi ile Azerbaycan ve Türkiye, yalnızca kardeşliği değil, sahada tek ordu gibi hareket etmenin ve ortak savunmanın temellerini attı. Azerbaycan ordusunda görev yapan Türk generalleri, bu iş birliğinin canlı delili oldu. Karabağ’daki zafer de bu dayanışmanın gücünü tüm dünyaya gösterdi. İşte bu nedenle Azerbaycan yönetimi tarafından özellikle zirveye davet edilen KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar zirvede İlham Aliyev’i “Karabağ fatihi” olarak nitelendirmesi ve Karabağ zaferini “Türk dünyasının zaferi” diye tanımlaması, sadece bir teşekkür değil; ortak askeri ve siyasi iradenin teyidi olarak okunmalıdır.

Aliyev’in 2026’da TDT üyesi ülkelerin ortak askeri tatbikatı önerisi, bu sürecin yeni bir halkasıdır. Gebele zirvesinde Azerbaycan Dışişleri Bakanı Ceyhun Bayramov’un da vurguladığı gibi, ‘askeri ve savunma alanında iş birliğinin artırılması artık zaruret halini almıştır’. Bugün ortak tatbikat gündemdeyse, yarın ortak harekât ihtimali de güçlü bir seçenek olarak masadadır. Çünkü gerçek caydırıcılık, sadece masada değil, sahada gösterilen kararlılıkla sağlanır.

Rusya’nın baskısı, Batı’nın bölgedeki manevraları ve Orta Asya’daki jeopolitik dalgalanmalar, Türk devletlerini sahada da birlikte hareket etmeye zorluyor. Tek tek hareket eden Türk devletleri kırılgandır; ama beraber hareket eden Türk dünyası, yalnızca savunmada değil, gerektiğinde sahada da dengeleri değiştirecek bir güçtür.

Tam da bu noktada Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın zirve sonrası sözleri dikkat çekiciydi: “Türk Devletleri Teşkilatı artık sadece kültürel bir alyans değil, dayanışma için stratejik bir platformdur. Küresel gerginlik hepimizi etkiliyor, bizler bu gerginlikten dünyanın diğer bölgelerine kıyasla daha çok etkileniyoruz. Bu nedenle risk olan yerde tedbir kaçınılmazdır.” Erdoğan’ın sınır güvenliğinden siber alana kadar çok boyutlu iş birliğini işaret etmesi, TDT’nin artık yalnızca kültürel değil, aynı zamanda kolektif güvenlik platformu haline geldiğini ortaya koyuyor.

Şuşa’da imzalanan anlaşma, Gebele’de verilen mesaj ve 2026 tatbikatı… Hepsi aynı hakikati söylüyor: Türk dünyası artık sadece sözle değil, fiilen tek ordu gibi hareket etmeye hazırlanıyor. Ortak tatbikatlar, zamanla sahada da kalıcı bir askeri ortaklığa dönüşebilir.

Zirvede ayrıca, Aliyev, Türkmenistan Halk Maslahatının Başkanı Kurbankulu Berdimuhammedov ve diğer liderler, Türkmenistan tarafından Fuzuli’de inşa edilecek caminin temelini çevrim içi formatta atarak toplantıya manevi bir boyut kazandırdılar. Bu adım, işgalden kurtarılan Karabağ’ın yeniden imarında Türk dünyasının sadece askeri değil, kültürel ve manevi dayanışmasını da gösteren tarihi bir simge oldu.

Kazakistan Cumhurbaşkanı Kasım-Cömert Tokayev’in şair Bahtiyar Vahabzade’den aktardığı o anlamlı söz, bu yeni dönemin özünü anlatıyor:

“Bir Türk’ün başka bir Türk’e düşman olmaya hakkı yoktur.”

Gebele’de verilen mesaj açıktır: Türk Devletleri Teşkilatı, kültürel bir bağ olmanın ötesinde, ortak geleceğin, ortak güvenliğin ve ortak iradenin merkezi olma yolunda önemli bir adım atmaya hazırlanıyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI