Algı

12-03-2022

Psikoloji’de duyusal ve bilişsel bilgilerin seçilmesi, yorumlanması ve düzenlenmesi anlamına gelir algı. Bazen beyin kendisi illüzyon yaparak, bilginin istendik ölçüde algılanmasının önüne geçer, bilgiyi kişinin kendi beklentileri çerçevesinde yorumlar ve algılar... Bazen de bilgiyi sunan, bilinçli olarak kendi istediği şekilde bilginin algılanmasını sağlayarak beyne yorumlattırır. Nihayetinde haşhaşın sütünü çıkarmak için çizik atılan neştere de “algı” denir. Haşhaşın sütü de afyondur, uyutur ve uyuşturur!.. Algıyı yönetmek veya algıyla yönetmek bu ikinci gruba girer işte…

 

Dün paylaştığım ‘yetki sorgulaması’ başlıklı sunumun giriş bölümünde yer alan tırnak içindeki ifadelerin bana ait olduğunu zannederek okumuş olmanız da, algının beyin illüzyonu türü olan ve birinci gruba gireni idi!

 

Orada, Sayın Cumhurbaşkanımızın Doktorlara yönelik sözlerinin her bir cümlesi için ayrı ayrı analiz yapılabileceği bilgisini de vermiştim. Ve o hususlara orada girmeyeceğimi beyan ederek… Bugün kısaca o cümlelere de analiz yapalım olmaz mı?

O konuşmayı dinleyen ya da metni okuyan herkes rahatlıkla şöyle bir tevil getirebilirdi benim “adres gösterme” pozisyonundaki kıyaslamama…

-Kardeşim orada Sayın Cumhurbaşkanı yurtdışını adres göstermiyor. Kamudan, Özel Sektöre geçmek isteyen doktorlara sesleniyor! Demirel ise doğrudan yurtdışını adres göstermişti. Dolayısıyla bu kıyaslama haksızlık oluyor! İtirazıyla…

Hah işte tam da anlatmak istediğim o. Söylenen sözün toplumsal hafızada biriken bilinçaltıyla ne anlama geldiği ve beyinde ne şekilde algılandığıdır…

Doktorların onlarca sorunu varken, mevzuyu sırf maaşa indirgeyip o cümleler sarf edilince olay; arenada aslanların önüne atılan gladyatörlerin gösterisini locadan zevkle izleyen Kralın pozisyonuna dönmüş oluyor! Onca danışmana, onca sözcüye, onca iletişim uzmanı ekipmana rağmen eğer Cumhurbaşkanı o algıya düşürülüyorsa yazık oluyor memlekete. Kaldı ki bu ne iiilk, ne de son olacak! Ayrıca bu durum, CB’nın kendisini dışarda tutarak sadece etrafa yıkılacak hasar da değildir. Danışmanlar bile O ağzını açmadan bir şey önerecek durumda değiller. Durum bu iken, onca israfa ne gerek var o da apayrı bir mevzu! Cami çıkışı ve cami içinde yaptırılan açıklamalar, promter kazaları, mikrofonla çocuğun kafasına tıklatma, çocuğu seçim otobüsüne çıkarıp muhalefet liderine hakaret ettirme, açız diyen insanları azarlatmalar, yangın ve depremzedelere, -geçinemiyoruz- diyen halka keyif çayı fırlattırmalar, canlı yayını geri aldırma girişimleri, … hangi birini sayalım?

 

Son on yılın verilerine bakıldığında:

2012’de toplam 59                 2013’te toplam 90                 2014'te toplam 118
2015'te toplam 150               2016'da toplam 245               2017'de toplam 482
2018'de toplam 802               2019'da toplam 1047             2020'de toplam 931
2021'de toplam 1405 doktorun “İyi Hal Belgesi” alarak yurt dışında göçtüğü bilgisi yer alıyor.

Havaalanlarından uçak biletlerini fotoğraflayıp “Almanya bir kurye kazandı, Türkiye doktor kaybetti. Belçika bir garson kazandı, Türkiye doktor kaybetti. Hollanda ya da Danimarka bir doktor kazandı, Türkiye doktor kaybetti…” şeklinde paylaşımlarla doktorlar ülkeyi terk ederken; o konuşmadaki ‘giderlerse gitsinler’ sözü, bal gibi de yurtdışı adresi olarak algılanmıştır. Ve az daha zorlansa, anamızı ağlattın diyen çiftçiye ‘ananı da al git’ diyen bir siyasî liderden -evet onu da kast ettim- demeyeceğinin garantisini kim verebilir?

 

Üstüne üstlük “Yeni mezunlar ve asistanlarla biz o açıkları kapatırız.” derken, doktorluk gibi son derece önemli, usta çırak ilişkisine dayanan bir meslekte, tecrübe ve yılların birikimleri nasıl bir çırpıda yok edilir?

Bu iş bir gecede generali KKK yapıp ertesi gün Genelkurmay Başkanı atamaya, güreşçiyi bankacı yapmaya, hayvanat bahçesi müdürünü Tübitak’a müdür atamaya benzemez efendim! Kızı oğlanı, gelini damadı akademik kadrolara yerleştirmeye, tüpçüyü medya patronu yapmaya, iki kepçe dört kamyonla iş yapan sıradan bir hafriyatçıyı kamu ihaleleriyle dünyanın en zengin iş adamları arasına sokmaya benzemez efendim! Öğretmenleri, çaycıları gazeteci ve tv programcısı yapmaya, beş yıl avukatlık yapma şartını kaldırıp parti il ve ilçe örgütlerinde görev yapmış avukatları hakim savcı yapmaya, fetöcüleri üst düzey bürokrat ve bakan yapmaya benzemez efendim! Hele hele sadakatte en öncü oldukları için her derde deva aspirin gibi imam ve ilahiyatçıları kendileriyle alakasız her makama atamaya hiç benzemez Sayın Cumhurbaşkanım!

 

Hangi birimizin geçmişte yaşadığı bir hatırası yok! Anadolu’nun en ücra köşelerinde Uzman doktor olmasına rağmen, nice özveriyle görev yapmasına rağmen azıcık bir tereddüt yaşaması durumunda o doktorlar; “Bu alanda çok iyi, Ülkemizin sayılı hocalarındandır kendisi! Bir de hocam görsün bu hastayı. Benim de selam ve hürmetlerimi iletin kendilerine!” diye not yazıp Hacettepe, Çapa, Ankara Üniversitesi vs Tıp Fakültelerine yönlendirme yaşamış olmasın!

Doktorlarımızın sonuna kadar yanındayız. Onların koşullarının daha da iyileştirilmesini hepimiz istiyoruz. Onların ruhsal sıkıntısı olan şiddet düşkünü psikopat halkın önüne hedef gösterilerek atılmasını doğru bulmuyoruz!

 

Bilmiyorum! Cumhurbaşkanının birkaç ay önce gazetecilere “Ne dedi? Ne dedi? Yav ne dedi, zam dedi mi? Bana onu söyleyin!” diye kameralara yansıyan diyalogda: Kendisi işletme sahibi bir doktor olan Sağlık Bakanı Fahrettin Altun “Efendim olur mu hiç öyle şey? Sizden habersiz zam açıklaması yapar mıyım?” diye evlere şenlik bir acziyet görüntüsü vermişti! Şimdi Sayın Cumhurbaşkanının izniyle istifa ederek, pardon affını dileyerek(!) tüm doktorların incinmişliğine bir nebze olsun merhem olur mu acaba?  


Dünyanın ünlü kalp doktorlarından olan ve Turgut Özal’ın Bypass ameliyatını da yapmış olan Dr. Michael De Bakey'ın arabası bozulmuş ve tamire götürmüş. Tamirci arabasının kaputunu açmış ve Dr. Bakey'e dönerek:

-Size bir şey soracağım, neredeyse ben ve siz aynı işleri yapıyoruz. Mesela ben şimdi itina ile kaputu açacağım. Bir bakışta problemin nerede olduğunu anlayacağım, kapakçıkları temizleyeceğim, gerekirse kabloları, motor yağını değiştireceğim. Hatta çok gerekli ise motoru çıkarıp, yerine yenisini takacağım! Söylesenize, nasıl oluyor da siz milyon dolarlar kazanıyorsunuz ama ben meteliğe kurşun atıyorum?..

Bunun üzerine Dr. Michael De Bakey tamircinin kulağına eğilmiş ve şöyle demiş:

-Bunların hepsini motor çalışıyorken yapmayı denesene...

 

Sağlıcakla kalın ve doktorlarınıza sahip çıkın...

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
Hayati Yaman
Hayati Yaman 2 yıl önce
Aynen dediğiniz gibi Adem hocam. Ülkenin yetişmiş ve akademik seviyesi en üst düzeyde olan insanlarıyla derdin ne bunların! Bir zamanlar sağlık turizmi için ülkemize akın akın yurt dışından insan geliyor diye övünüyorlardı. Yine neredeeen nereye? Oldu akıbet. Dediğin gibi üçüncü evre yoktur inşallah...
Adem KURUN
Adem KURUN 2 yıl önce
Sayın Hoca'm, dünkü yazınızı da okudum; ancak fikir beyan etme fırsatım olmadı. Bugünküyle birlikte değerlendirdiğimizde doktorlar adına göklere yükselen bir haykırış olduğunu görüyoruz. "Emanet için liyakat gerekmez"den "liyakatli olsan da çek git" evresine geçmiş bulunuyoruz. Üçüncü evre umarım yoktur... Yüreğin, kalemin her daim güçlü olsun...