Altmış küsür senedir kıta Avrupa’sında yaşayan Türkler, hakim kültür olan Batı kültürü karşısında savunmasız.
Öyleki her konuda onları takip ediyor ve örnek alıyoruz, bir türlü kendimiz gibi olamıyoruz, kendi değerimizle bir hayat inşa edemiyoruz.
Tabi bunun çeşitli sebepleri var…
Avrupa’da yaşayan Türkler din, kültür, örf adet, gelenek olarak Türkiye’den beslenmiş olsada Avrupa’da doğup, büyüyen 4.nesil batı kültürü ile yetişmekte ve kendi kültüründen oldukça uzak bir kimlikle yaşıyor ve geleceği belirsiz?
Çünkü yeni nesillere örnek olacak idealist insan, yani idoller yok?
Kıta Avrupa’sında kendi kimliklerini inşa edemeyen, kendi değerlerinden uzak yaşayan bir topluluk Türkler ve Avrupa’da Türk toplumuna sunulacak alternatif bir hayat tarzı sunulamıyor.
Neden…
Çünkü Avrupa’da çok iyi futbolcu, şarkıcı,komedyen, sinemacı yetişiyor fakat fikir üreten, yol gösteren, vizyon sahibi insan yok, yani Aydın yok.
Ve olan insanlarada sahip çıkılmıyor.
Yine siyaset dünyasında Türkler var fakat onlarda hakim kültür içerisinde eritilerek kimliksiz bırakılmış.
Yetişen şarkıcı, komedyen, sinemacı ise içinden çıktıkları Türk toplumunun dertlerini, sıkıntılarını sinemaya, tiyatroya aktarmıyorlar.
Geçenlerde Bilal Erdoğan İlim Yayma Vakfı başkanı olarak bir konuşma yaptı; herhalde gözden kaçtı, takip edilmedi.
Bilal Erdoğan Türk aydınını tarif ederken aynı zamanda, Avrupa’daki Türkleri’de tarif etmiş oldu.
"topraklarımız işgal edilmeden önce, aydınlarımızın adeta kafalarının içi işgal edilmişti. Batı karşısındaki aşağılık kompleksiyle 'biz artık yapamayız, biz kaybettik' diye düşünüyorlardı" dedi, kesinlikle doğru.
Ama sonra, "200 yıl boyunca" diyerek, işgal yıllarından Cumhuriyet dönemine geldi, "200 yıl boyunca modernitenin sadece dış görüntüsünü, kılığını kıyafetini taklik etmeye çalışan bir dönem yaşadık, çok şükür ki, geldiğimiz noktada bu aydın sınıfı tasfiye oldu, ama, yeni bir aydın sınıfı ortaya çıkmış değil" dedi, dolayısıyla"Toplumun saygı duyduğu, sözüne itibar ettigi, yerli ve milli olan yeni bir aydın sınıfına ihtiyacımız var" dedi.
"Asıl mesele, kimliğimizin, kültürümüzün ihya edilerek yeni nesillere sağlıklı bir şekilde aktarılmasını başarmak." diyerek Türk aydınını işaret etti.
Batı medeniyetinin, sömürge ülkelerin insanlarına değer vermemesine karşın Anadolu medeniyetinin temelinde insanı yücelten bir inancın olduğuna işaret eden Erdoğan, "Onun için biz, ne denli kültürümüzle yeniden buluşabilirsek, kimliğimizi yeniden özgüvenle kuşanabilirsek o zaman dünyanın geri kalanıyla özgüvenle irtibat kurabiliriz." dedi.
Türkler Avrupa’da bırakın Aydın yetiştirmeyi, biraz kendi kültürüne sahip çıkan insanlara bile sahip çıkamıyorlar.
Avrupa’da; Aydın ve yazar diye Emine Sevgi Özdamar, Feridun Zaimoğlu, Akif Pirinçci, Zafer Şenocak, Alev Tekinay ve Habib Bektaş öne çıkıyor.
Halbuki kendi kimlikleri ile barışık olan Aydın ve Yazarlar görmezlikten geliniyor veya sahip çıkılmıyor, Ali Kılıçaslan, Veyis Göngör, Mahmut Aşkar, Hasan Kayıhan, Şefik Kantar, Yusuf Polatoğlu, Mustafa Can, Hamza Eravşar gibi yazarlar var.
Ali Batman dört duvar arasında kalarak unutulmuş bir Aydın, entellektüel ve düşünür maalesef sahip çıkılamıyor.
Yeni kuşak yazarlardan Yasin Baş ise yazıları ile Avrupa Türk toplumuna ufuk açıyor.
Aydın ve entellektüel denince batı kültürü ve batı değerleri ile yaşamak mı gerekiyor, bizim kendi değerlerimiz yok mu sayılsın.
Gelecekte Türk toplumu, sosyologlar, yazarlar tarihçiler, aydınlar ve siyasetçiler, yetiştireceklerdir yeterki onlara sahip çıkılsın.
Avrupa’nın kaderi, Avrupalı Türklerin omuzlarında yükselecek, belki bir nesil bunları göremeyecek fakat gelecek nesiller buna şahit olacaklar.
Yeterki Türk toplumunun enerjisi çok gereksiz yerlerde kullanılmasın.
