Başörtüsü-2

Başörtüsü-2
18-11-2022

Kadın tesettürü ve başörtüsü gündeme geldiğinde kapanmaktaki temel gaye; dinî, kültürel ve sosyal açıdan -erkeği tahrik etmeme, kadının eşine aidiyeti ve kadının tehlikelerden uzak bir şekilde daha güvenli yaşayabilmesi- olgusu üzerine oturtularak açıklanmaktadır.  

Hal böyle olunca doğal olarak “Dindar, takva sahibi ve en nihayetinde müslüman kadın sokağa çıkarken süslenip püslenmez. Tam tersine evinde ve eşi için süslenir.” temel argümanı üzerinden hareket edilir.

Oysa bu öğreti ile yine kadın nesneliği üzerinden erkek özneliği kışkırtılmaktadır.

-Gerçekte böyle bir durum var mı veya Tanrı'nın böyle bir isteği var mı?

-Din üzerinden böyle bir sunum yapmak, otomatikman eril bir dil kullanan(!) Tanrı ortaya koymuş olmuyor mu?

-Kadın yine en hafif tabirle erkeğin yardımcısı, erkeğe göre varlığı ortaya çıkarılmış, onun için yaratılmış bir figür olmuyor mu?

-Kur’an’ın emrettiği İslam’ın böyle bir bakış açısı var mı? Yoksa geleneklere boğulmuş ve alimler(!) eliyle vahyin istikametinden saptırılmış İslam soslu atalar dini mi bunları emrediyor?

Bu hususların çok iyi anlaşılması gerekmektedir diye düşünüyorum. Şimdi de bu soruların cevaplarına açıklık getirelim.

Kadın evinde ve eşi için süslenip püslenecekse, bekar kadınlar ne olacak? Bekar kadınlar kimin için süslenecek? Ya da eş bulmaları için evlenene kadar bekarlara süslenmek caiz mi? Bu sorulara ne cevap veriyor, -evinde eşi için süslenmeli- diye din adına fetva veren zevat?

Peki bi düşünelim bakalım; realitede böyle bir şey söz konusu olabilir mi?

Erkek olsun kadın olsun evinde süslenmek eşyanın tabiatına aykırı değil mi? İnsan evinde eşofman, pijama vs tarzında en rahat ve en salaş kıyafetleriyle dolaşırken bu uyduruk ve tamamen realiteden uzak argümana nasıl sığınılıyor? Oysa bunun taraftarı coşturmaya ve tribünde tutmaya yönelik sloganik bir beyan olduğu hemen anlaşılmalı değil midir?

Kaldı ki ne erkek kadın için, ne de kadın erkek için yaşamalıdır? Yaşamın temel gayesi bellidir. Ve o gayeleri birlikte fiiliyata dönüştürmek için anlaşmalı hayat arkadaşlığı, eş olarak yolculuk yapmak söz konudur. Aksi halde hayatın tek başına yürünebilecek bir yol olmadığı anlamı ortaya çıkar ki, bu doğru değildir. Her birey o yolculuğu tek başına da kat edebilecek donanıma sahiptir. Erkek de kadın da yarım değildir.

Sevgilisine muhtaç bir ilişkiye mahkum edilen hayat felsefesi, erkekten daha çok kadını mağdur etmektedir. O mağduriyetin beraberinde getirdiği mecburiyet de, kadını kocasının yamağı konumuna düşürmektedir. Bu duruma dinsel öğreti asla çanak tutmamalıdır. Tutuyorsa, o Allah’ın gönderdiği din olamaz, bu asla unutulmamalıdır!..

Hayat fert fert herkesin kendi iradesi, arzu ve istikameti doğrultusunda yaşayarak da tüketebileceği bir ömür sermayesidir. Mesele, kişinin o sermayeyi nasıl ve ne şekilde tükettiğidir! Bekar kadınlar hiç dikkate alınmadan kadının süsünü eşine bağlayan bu gerekçe, görüldüğü gibi son derece çürük ve mesnetsiz bir iddiadan öteye geçemez!

Ayrıca Tanrı erkek değildir. Cinsiyetten münezzeh olan Tanrı, cinsiyetçi bir dil kullanmayacağı gibi hele hele eril bir dil hiç kullanmaz!

Merhametin ana kaynağı olan Tanrı, en büyük merhamet yansıması olan Rahman ve Rahim isimlerinin tecellisi olan Rahim sıfatını kadına bahşetmiş ve umut bağladığı insan türünün embriyonal gelişimini kadın rahminde tamamlatmayı lütfetmiştir.

O halde, erkek egemen alimler diliyle, bir takım dinî kaynaklar türeterek Allah adına yalan uydurmanın ve Allah’a din öğretmenin hiçbir anlamı yoktur. Bu zulmü işlemekten Allah’a sığınırız…

Cinsiyet üzerinden değil, şahsiyet üzerinden yol yürümemizi emreden ve biz kullarına onu öğütleyen Tanrı, kadını da erkeğin yamağı ve yardımcısı olarak yaratmamıştır!

Arap örfünde ve vahyin ilk muhataplarının sosyokültürel yaşam tarzında -kadının güvenliği ve örtünme ilişkisi- kurulabilir elbette. Kaldı ki, mevzu ile alakalı sözlerimi son kertede vahyin aydınlık yoluna bırakacağımı vurgulamıştım. Bu konuları ilerleyen süreçte işleyeceğim.

Ancak Arap örfünün din diye pazarlanmasını ve “Türk kültüründe kadına verilen değerin sanki İslam’a girişimizle sağlanmış olduğu!” gibi tarihsel verilere aykırı anlatımı burada reddederek, ülkemizde kadın güvenliği açısından örtünme gerekçesini kendimizle yabancılaşma olarak gördüğümü beyan etmeliyim.

Kadın bizde her zaman baş tacı olmuştur. Din adına türetilen yanlış algılarla kadınlarımızı ikinci sınıf üye, erkeğin yardımcısı şeklinde göstermenin kabullenilir bir tarafı yoktur. Kültür-din çatışması arasında sıkışmış genç kızlarımızın yaşadığı ikilem ve dramların temelinde o ayrımın netleştirilemiyor olması yatmaktadır. Ama siz değerli okurlarımı çok net bir şekilde o ayrımı yapacak seviyeye taşıyacağımdan hiç kuşkunuz olmasın canlarım! Selametle kalın…

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
Adem KURUN
Adem KURUN 1 yıl önce
Kuranın indiği dönemdeki Arap kültürüne odaklanıp konuya daha üst pencereden baktığımız için sığ sularda boğuluyoruz. Konuyu geniş bir perspektiften görerek somut, yalın, anlaşılir bir üslup yakalamışsin Hayati Hoca'm. Çok yararlı bir dizi olacak.
Hayati Yaman
Hayati Yaman 1 yıl önce
Çok teşekkür ederim Adem hocam. Katkıların olacağını düşünüyorum. Merakla bekliyorum paylaşımlarını...