Başörtüsü - 6

Başörtüsü - 6
26-11-2022

Mevzuya baştan giriş yaparken, -bu denli getirisi var ki, başörtüsü onca yıl sonra yine gelip önümüze kondu, siyasiler kucağında buldu- mahiyetinde bir beyanda bulunmuştum. O nedenle umarım uzun bulmuyorsunuzdur bunca seri sunumu! Sadece başı örtmekle kalmayan başörtüsü neleri de örtüyor, neleri de örttüğüne tanık ediyor bizleri değil mi?

23 Kasım’da Düzce merkezli olarak yaşanan depremde hayatını kaybeden iki kişiye Allah’tan rahmet, 93 yaralıya acil şifalar diliyorum. Bu güncel atmosferde bakın başörtüsü neleri örtmüş yine! AKP Elazığ MV Tolga Ağar, “Bu ülke göçük altından -Başım açık, beni çıkarmayın- diyenlerin imanıyla korunuyor” buyurmuşlar efendim! Eskiler sözüm ona böyle alçaklıklara “Al sana bir kaya, nerene darsan daya!” derler.

Bırakın çürük binaların yenilenerek can güvenliğinin öncelikli hale getirilmemesini, yıllardır toplanan deprem vergilerinin neden yerli yerinde kullanılmadığının hesabı bile sorulamıyor iktidara! Onlar, demokrasilerde yönetim erkinin hesap vermesinin en doğal ve sıradan bir sorumluluk olduğundan o kadar uzaktalar ki, önüne gelene hakaret ve bağırıp çağırmakla meşguller…

Deprem anında toplanma yeri olarak tahsis edilmiş olan alanlar kupon arazisi olarak avm sahibi yandaşlara peşkeş çekilmiş durumda. Ülkemizin en aktif fay hattında olmasına rağmen sanayi, teknoloji ve askeri alandaki yatırımlarının en fazlası Marmara bölgesine yapılmış durumda. Bu durumun doğal sonucu olarak da nüfus yoğunluğu en küçük coğrafi bölgemiz olan Marmara’ya toplanmış durumda. Mevcut durum yanında tehlikeli artış halen artarak devam etmekte, ettirilmektedir. İstanbul, sermayenin başkenti ilan edilerek, önce finans merkezleri oraya taşındı. Cumhuriyet değerleriyle hesaplaşma derdinde olanlar belki ilerleyen süreçte başkenti de taşımayı planlamaktadırlar. Bekleyip göreceğiz…

Kendisi iktidar partisinin bir üyesi olarak, yaşanan onca anormalliklerin yanında, cinayet zanlısı olarak hakkında suç duyurusunda bulunulmuş olan birisi ayrıca! Yerel televizyon kanalı olarak Elazığ’daki bir TV’de sunuculuk yapan Kazakistan uyruklu Yeldana Kaharman’ın ölümünden sorumlu olduğu iddia edilen bir zanlı… MV olduğu için hakkında soruşturma açılamıyor! Aynı zamanda üniversite öğrencisi olan Yeldana Kaharman Ağarların evine röportaj için gitmiştir. Ve iddiaya göre orada tecavüze uğramıştır. Daha sonra kendi evinde intihar ettiği duyurulmuş ve dosya o şekilde kapatılmıştır. Baba Mehmet Ağar ve Tolga Ağar’ın delilleri yok ettiği ve olaya intihar süsü verdiği oysa önce öldürülüp, ardından asıldığı bizzat Sedat Peker’in ifşalarıyla gündeme taşınmıştı! Peker’in “Hts kayıtları incelendiğinde, bu olayın intihar olmayıp cinayet olduğu açıkça ortaya çıkacaktır.” şeklinde ifşalarından sonra Tolga ve Mehmet Ağar hakkında suç duyurusunda bulunulmuştur. Bir türlü ortaya çıkamayan ve bu sistem sürdüğü müddetçe de asla ortaya çıkamayacak olan yürekli savcıların olaya el koyması beklenmektedir.

Şimdi o Tolga Ağar çıkmış başörtüsü ile neleri örtüyor işte görün! Hal böyle iken mevzu nasıl uzamasın ve seri sunumların sayısı nasıl azalsın? Durumu sizlerin takdirine sunuyorum sevgili okurlarım…

                                   .           .           .

Yavaş yavaş toparlamaya çalıştığım konumuzun son sunumlarında, sözü vahye teslim ederek tamamlayacağımı belirtmiştim hatırlarsanız! Artık o aşamaya geldiğimiz için bundan sonra siz değerli okurlarımı sık sık Sûre ve Ayetlere yönlendireceğim. Buraya doğrudan ayet meallerini yazmayacağım ve belirttiğim noktalarda sizlerin kendinizin okumasını ve kendi çıkarımınızı sağlamanızı isteyeceğim.

İşte bizleri o güzel günlere kavuşturan Yüce Mevlamızı sınırsızca övüyor ve vahyinin üzerine örtülen tortuları temizleme görevini yerine getirebilme basiretini bana da bahşettiği için O'na sonsuz teşekkür ediyorum…   

                                   .           .           .

Cinsiyet üzerinden değil, şahsiyet üzerinden insana yol aldırmayı öğütleyen ve bizleri o şekilde ödevlendiren vahiy, kuşkusuz ki tesettürü ve avret konusunda da her iki cinsiyete adil ve ortak olacak şekilde sorumlu tutmuştur. Yüce Yaratıcının bizzat kendisi, kendi sınırları olarak belirlediği ve adına hududullah dediği sınırları; doğal süreç, fıtrat, sosyolojik gerçeklikler ve imtihan aracı olarak yüklediği özelliklere dayandırmış ve bir takım kısıtlamalar koyarak çizmiştir.

Ona rağmen zaman içerisinde bu mevzu da, geleneğin dinleştirilmesi sonucu vahyin işaret ettiği sınırlardan evrilerek kılık kıyafetin iman esasları boyutuna taşınmasına, aksi davranmanın ‘büyük günah işleniyormuş’ algısına neden olmuştur. Dolayısıyla inanan insanların dahi Tanrıyla bağının zayıflatılmasına sebebiyet vermiştir.

Oysaki ne iman esaslarını ifade eden Bakara-177 ve 285, Nisa-136 ayetleri içinde, ne de ‘zina, adam öldürme, iftira, kul hakkı, ana babaya itaatsizlik vs’ büyük günahların sayıldığı İsra-23 ile 39. Ayetler arasında başörtüsü ve tesettüre riayet etmemek geçmektedir! Ayrıca mümin ve muttaki olmanın şartlarının Rabbimizce sayıldığı En’am-151, 152 ve 153. Ayetlerin içinde de başörtüsü geçmemektedir!

-Ne oldu da bu kadar gündemi meşgul ederek dinin ve dindarlığın olmazsa olmaz şartı gibi algılanmaya vesile oldu? Bu sorunun cevabı; olayın siyasetten ve din ticaretinden uzak tutulmadığı dingin bir akılla aydın insanlarca açıklığa kavuşturulamadığı gerçeğinde yatmaktadır. Zaten bütünüyle bu seri sunumlar okunduğu zaman bu gerçeklere vakıf olacaksınız. 

Daha çarpıcı bir durumu daha yine Kur’an ayetlerinden size bildireyim ki;

Kur’an’da Mümtehine Suresi diye bir sure var! Biliyor musunuz bu Surenin adı ne anlama geliyor! Sınanan Kadınlar!

O Surenin 10 ve 12. Ayetlerinde Yüce Allah; Peygambere ve müminlere gelerek sığınmak isteyen inanan kadınları test etmeleri gerektiği konusunda uyarır! Ve o test içeriğinde de başörtüsü yoktur! Allah rızası için okuyun bakın bahsettiğim Sınanan Kadınlar Suresi’nin 10-12. Ayetleri arasını. Ne kadar uzağız değil mi inandım dediğimiz Kitabımızdan? Eğer başörtüsü farz olsaydı o sınanan kadınların test edildiği kriterlerden birisi, bugün iman esası gibi görülen, başörtüsü olmaz mıydı? Olması gerekmez miydi?

Ayrıca Allah, Nisa-31’de büyük günahlardan kaçınanların küçük günahlarını affedeceğinden zaten söz ediyor. Yine Nisa-48 ve 116. Ayetlerde Yüce Rabbimiz, şirk dışında dilediği bütün günahları affedeceğini müjdelemektedir! 

Hucurat-11. Ayette ise hem bütün bir topluluk olarak, hem de kadın toplulukları olarak bir grup başka bir grubu alaya almasın, uyarısı bulunmaktadır. Hatta -umulur ki, alay edilen daha üstündür- diye farkındalık oluşturulmaktadır.

O nedenle başörtüsü, asla bir ayrışma ve ayrıştırma sebebi olmamalıdır! Hele hele başın açık veya kapalılığı üzerinden iyi kötü, namuslu namussuz, cennetlik cehennemlik, saygıdeğer hafif meşrep vs yargılamalarının iftiraya girebileceği asla unutulmamalıdır!

Nur-4. Ayet iftiranın da büyük günah olduğunu, toplumsal cezaya çarptırılacak zelil bir eylem olduğunu bildirir. Ve müfterilerin şahitliğine bile başvurulmaması gerektiğini, adam yerine konulmaması gerektiği bizlere bildirilmektedir.

 

Bu, rezil rüsva ve içler acısı zelil duruma düşmekten Allah’a sığınırım. Siz değerli okurlarımın da, o minvalde bir duruşa sahip olmanızı öneririm.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?