Bize Bir 20 Temmuz Daha Gerek

20-07-2022

1571 yılında Venediklilerden alınan ,1878 yılında hükümranlık hakkı Osmanlı İmparatorluğu’nda kalmak şartıyla İngiltere’ye kiralanan, 1914 ‘te 1. Dünya savaşında dünya İtilaf ve İttifak devletleri olarak kutuplaşmışken Osmanlı Devleti Almanya’nın yanında İttifak kuvvetlerinden yana tavır almışken İtilaf grubunda bulunan İngiltere Osmanlının yıkılma dönemini fırsat bilerek oldu bittiye getirip Kıbrıs’ı tek taraflı olarak ilhak etmiştir.

Sonra 1931 de Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlama sevdasıyla Enosis fikri ,Grivas’ın adaya gelmesiyle de artan şiddet olayları neticesinde Kıbrıslı Türkler 33 karma köyden göç etmek zorunda kalmıştır.

Sonra Kıbrıslı Türklerin de örgütlenmeleri neticesiyle “ Taksim “ görüşü konuşulmaya başlanmıştır

Sonrasında 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti ile eşit siyasi haklara sahip iki halk iken Kıbrıslı Rumların Enosis hayali ile eşit , egemen , iki halk temeline dayanan devletin kurumlarında çalışan Kıbrıslı Türkleri izole etmeye , dışlamaya çalışması , Cumhurbaşkanı Yardımcısı konumundaki Doktor Fazıl Küçük’ün veto hakkının kaldırılması gibi nedenlerle

Sonrasında da 21 Aralık 1963 te tarihe Kanlı Noel olarak da gecen Kıbrıslı Türklere etnik bir temizlik harekatına girişilmiş

Akabinde Kıbrıslı Türkler tam 11 yıl yani 63 / 74 yılları arasında tam bir getto hayatı yaşamış dövülmüş ,aşağılanmış,öldürülmüş ,kaybedilmiştir

20 Temmuz 1974 sabahı Anavatan Türkiye’miz adaya Mehmetçiği çıkartarak bu zulme dur demiş ve Kıbrıslı Türk kardeşlerimize barış ve özgürlüğü sunmuştur

1980 yılına kadar federasyon sonrasında kendi kaderini tayin etme hakkıyla iki ayrı devlet konuşulmaya başlanmış

Ve 15 Kasım 1983 te Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kurulmuştur.

Buraya kadarki tüm bilgiler her yerde var.Girin internete yazın çıkar….

Asıl bilinmesi gerekenler bundan sonrası…..

Ülkemiz nüfus sayısı dikkate alındığı zaman bir belediye başkanı tarafından idare edilebilecek bir sayıya sahipken ülkemizi :

1 Cumhurbaşkanı

1 Başbakan

10 Bakan

50 Milletvekili

28 Belediye Başkanı ,çok sayıda müsteşar ve müdürden oluşan hatırı sayılır derecede geniş bir kadro ile yönetilmekteyiz pardon yönetilememekteyiz.

Dünya üzerinde özellikle bulunduğumuz konum itibariyle hemen yakınlarımızdaki ülkelerde olup bitenleri birazcık takip edersek hayati öneme sahip olmazsa olmaz iki şey olduğunu görürüz

GÜVENLİK VE PARA

Gücü ve kudretiyle dünyanın her yerine yardım elini uzatan büyük Türkiye Cumhuriyeti bizim güvenliğimizi sağlamış ve sonsuz bir maddi kaynak aktarmış aktarmaya da devam etmektedir.

Hayatın olmazsa olmazlarından olan ve büyük bir sıkıntı yaşamaya başladığımız anda devasa bir projeyle suyu da adamıza getirmiş ve bu imdadımıza da yetişmiştir.

Bu kadar büyük bir güç arkamızda ,sağımızda ,solumuzda dururken

Bu kadar da geniş yönetim kadrosuna sahipken ülkemizin cennet bahçesine çevrilmesi gerekmiyor muydu ?

Geçmişten günümüze kadar hür irademizi kullanarak sandığa gittik , oy verdik ,seçtik ,değiştirdik…Bazen de bu kutsal görevi ya meslek edinmelerine katkı koyduk ya da babadan evlada geçirerek saltanatı yeşerttik ….

Öyle ki birkaç sermaye kesimini de arkalarına alıp “ben yaparım olur “mantığıyla halktan tamamen kopuk zenginin daha zengin fakirin daha fakir olduğu bir düzen yaratıldı.

Bugün geldiğimiz nokta bu

Derenin suyu kontrollü bir şekilde gelmeye başlayınca ellerine kalemi kağıdı alıp rastgele budamaya başladılar

Bir gecede göç yasası dediğimiz eşitlik ilkesine aykırı ülkemiz şartlarına uygun olmayan yasayı çıkarıp işe girecek gençlerimizin umutlarını bitirdiler

Ek mesai çalışan sağlık personelimizin ,polislerimizin,gümrük çalışanlarımızın çarpım katsayılarını düşürdüler

Her seçim dönemi devlet dairelerine personel doldurdukları için hastanelere doktor , hemşire alamadılar

Tüm spor müsabakalarında ,festivallerde , konserlerde , okul önlerinde törenlerde ,seçimlerde ,mahkemelerde ,yollarda sokaklarda….Kısaca her yerde olan polislerimizin her geçen gün azalan sayılarını takviye yapmadılar

Yıllar önce kağıdı kalemi ellerine alıp vardiya çalışan polislerimizin her ay 80 / 100 saat fazla ek mesai haklarını budama yapıp sadece 12 saate indirgediler. Bu stres dolu meslekte emeklerinin karşılığını çaldılar.

Hiçbir zaman emekten tasarruf yapılmaması gerektiğini öğrenemediler ya da bizler öğretemedik

Şimdi de asgari ücret artışını vermemek / az vermek / belki de hiç vermemek için çabaladılar.

Vekil maaşına yapılan hayat pahalılığı zammı yaklaşık üç asgari ücret tutarı… Memurun maaşına yapılan ise bir asgari ücret artışı iken…

İşçi kesimine yapılan iki bin küsürlük artışı bile bin bir zorlukla veren bir ülkede adaleti mumla aramaya mı çıkalım ?

Devletimiz var , meclisimiz var ,özgürlüğümüz var…Bunu bize sağlayan Anavatanımıza şükran borçluyuz

Bir de kendi içimizde huzuru , eşitliği ,adaleti sağlamak için bir 20 Temmuz mücadelesi daha mı vermemiz gerekiyor

Çünkü ağacı budayan / kesen baltanın sapı da aynı ağaçtandır

20Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramımız kutlu olsun.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
Hayati Yaman
Hayati Yaman 2 yıl önce
Asıl bilinmesi gerekenler bundan sonrası; dediniz hocam! MV adaylığı ile neden siyasete atıldığınızı daha iyi anladım. Ve yazdıklarınızı okunduktan sonra bir o kadar da üzüldüm, ne yalan söyleyeyim! Doğu kültürünün şaşmaz hastalıkları olan israf, adaletsizlik, adam kayırma, hakların gaspı, torpil, saltanat orayı da sarmış maalesef...

Emeğinize sağlık hocam.