Örtme

11-11-2022

Örtü ve Örtünme başlıklı giriş yazımın ardından kelimeler ve kavramları yerli yerine oturtarak mevzuya devam edelim. 

Arap olmasak da, bizlerin ve Müslüman coğrafyada diğer milletlerin de gündeminde olan şu kelimelerin kültürel açıdan ve Kur’anî açıdan Arapça ne anlama geldiklerinin çözümlemesi bizlere ışık tutacaktır. Anlamlarının ne olduğunu izah etmek istediğim kelimelerimiz “Hamr, hamur ve himar”dır. 

Belki içlerinden hemencecik bildiğiniz ve ‘hocam da bunu neden sordu ki’ dediğiniz hamur’dur. Evet hamuru sormayabilirdim. Fakat o da, Arapça aynı kökten gelen kelimelerin kardeşi olduğu için onu da sordum. Belki akıl yürütmenize katkısı olur. İsterseniz hamurdan gidelim. 

Hamur, fermantasyon sonucu oluşan mayalı un mamulüdür. Pişirilerek yenildiğinde, açlığımızın üzerini örten gıdadır. Bakın içinde fonksiyonel olarak “örtme”yi barındırır.

Hamr, mayalı içki demektir. Fermantasyon sonucu maya mantarları ve bakterileri tarafından içerisinde alkol üretilmiş içeceklere denir. Onlar da eşik değerin üzerinde içildiğinde aklımızın üzerini örter. Dikkat edin yine “örtme” geldi!

Hımar ise bildiğimiz kumaş mamulü çeşitli örtülere verilen addır. Sadece “Başörtüsü” olarak kabul edildiğini iddia edenler olduğu gibi açık olan şeyleri, nesneleri örten “genel örtü” olarak tanımlanması gerektiğini iddia eden ilahiyatçılar da vardır. İlerleyen bölümlerde yapacağım gerekçeli açıklamalarla siz her iki iddiadan hangisinin Kur’anî açıdan aklınıza uygun geldiği çıkarımını elde edeceksiniz.

Aynı kökten gelen bu kelimelerin ortak özelliği neymiş? “Örtmek.”

Maide-90 ve 91. Ayetlerde orijinal ifade ile hamr’dan bahsedilir. Ve ondan uzak durmamız emredilir. “Bu, sadece kırmızı renkli şaraptır, diğerlerini kapsamaz. O nedenle şarap dışında diğer alkollü içkiler serbesttir.” Şeklinde hareket edenler, alkollü diğer içkileri kullanabilmişlerdir. Şeyhülislamlardan fetva alan padişahlar da bu yolu seçmişlerdir. 

Daha dün 84. ölüm yıldönümünü hüzünle anarak, özlem ve hasretle arayarak geçirdiğimiz Atatürk’e “ayyaş” derken, Abdülhamid’e “Cennet mekan” diye ahiretten arsa tahsis edenlerin kulaklarını çınlatırım. Abdülhamit de onlardan biridir. Prof Yusuf Halaçoğlu başta olmak üzere pek çok tarihçi, Osmanlı arşivlerinden derledikleri belgelerle padişahların içki ihtiyaç listelerini açıklamıştı. Günümüzde Adnan Oktar’ın da o taife içine girdiğini, polise vermiş olduğu ifadelerden öğrenmiş olduk. 

Ayyaş ve Cennet mekan kıyaslaması; “Saray gizliliği içerisinde yürütülen sınıfsal ayrıma tabi olan içki içme eylemi ile özgür iradeyi kullara ikram ederek onların eşit yurttaş olmasını sağlayan cumhuriyet arasındaki farkta yatmaktadır. 

Birisi münafık türetmenin ötesine geçmeyecekken, diğeri inanç değerleri ile yasal zemin arasındaki farka dikkat çekerek demokrat karakteri ortaya çıkarır. 

Eğitimciler ise içki içme eylemi, içkili olmakla suç işlemek veya suça neden olmak eylemi arasındaki farkı göstermek ve daha da önemlisi, içkiyi diline dolayarak insanların aklını örterek yasalara aykırı bir şekilde kendi görüş ve inanışına göre yönetsel anlayışını hayata geçirmeyi ilke edinmişlerin ipliğini pazara çıkarmakla yükümlüdür.

Biraz daha ilerleyelim ve hamr’ın yasaklanma gerekçesi ne, hamr’ı yasak olarak işaret eden parmak neyi görmemizi istiyor ona bakalım mı? 

Parmağa bakarsak, alkollü içkiyi ya da sadece kırımızı şarabı görürüz. Oysa parmağın gösterdiğine bakarsak, “Aklın üzerini örten şeylerin tamamını” görürüz. 

Hatta karbondioksit açığa çıkararak alkolik fermantasyon sonucu kabararak mayalanan hamur ve ondan pişirilerek elde edilen ekmeğin, aklın üzerini örtmediği için hamr olmaktan uzak kaldığını görürüz. 

İslam sosuna bandırılarak kültürün dine boca edilmesi sonucu din adına türetilen hikaye ve masallarla, nelerin aklımızı örttüğünü, o örtünme ile hem parmağı hem de parmağın işaret ettiğini görmemizi engelleyen hamr’ları da işleyeyim biraz! Ne dersiniz?

Aklın üzerini örten her şey hamr ise bunun katısı, sıvısı, canlısı, cansızı olur mu? Alkol ve uyuşturucunun yaptığını, tarihte Haşhaşiler yapmamış mı? Bugün ise onların güncel versiyonu tarikat ve cemaat yapılaşmaları yapmıyor mu? Google’a “Alamut kalesi ve Haşhaşiler” yazın daha derinlikli bilgiler edinin lütfen. 

Bu tarikat ve cemaat yapılaşmalarının hangisi, aklı kullanmayı öğütlüyor? Hangisi sorgulayın, körü körüne inanmayın, diyor? Hangisi vahiy, akıl, tabiat, bilim, insan ilişkisi kuruyor? İçlerinde hangisi -bize gelin- demiyor? Hangisi itaat ve sadakat kültürünü edep ve adap diye kanımıza işlemiyor? Hangisi ihlas, -yani Allah’lı yaşama- kavramını, kayıtsız şartsız şeyhe, öndere teslimiyet diye sunmuyor? Bu dediklerimin hepsi kendi kaynaklarında geçiyor. Ve müntesiplerine dinî vecibe olarak sunuluyor. 

Fenafişşeyh=şeyhte yok olmak gerekir ki, diğer yollar sana açılsın. İlk adımı atmak, bütün benliğinle şeyhe teslim olmaktan geçer. İşte o ilk adımı attığın an; seni senden alan, seni sarhoş eden, aklını örten andır artık! Uyuşturucu çekmiş gibi, Bonzai içmiş zombi gibi ayaklarını yerden keser ve seni uçurur! 

İşte o zaman sen, sen değilsindir artık. Tek arzun vardır ve o da, bu hal üzere ölmek ve ruhunu bir an evvel teslim ederek cennete kavuşmak! Onun için yapamayacağın hiçbir şey yoktur artık. Kurulu saat, güdümlü mermi ya da intihar komandosusun sen artık. 

Öyle olmadı mı 2016 yılının 15 Temmuz’unda? Kardeşinin üzerine kurşun sıkmak, bomba yağdırmak, tankı sürmek! Nasıl izah edilebilir ki başka? Ama biz sonuçları tartışmaya, olaylar ortaya çıktıktan sonra konuşmaya pek meraklıyız. Eğer benzer şartlar ortaya çıksın, bir işaretle, emirle, icazetle mevcut tarikat ve cemaat yapılaşmaları tarafından aynı eylemler ibadet aşkıyla yapılmayacaksa, ben de bir şey bilmiyorum!

Tarih bunlarla dolu. Moğollar ve Celalettin Rumi ilişkisini araştırın lütfen! Zamanının dış/süper gücü olan Moğollarla iş tutarak Anadolu Selçuklu Devleti’nin yıkılmasına neden olan kimdir? İşte o, bugün ballandıra ballandıra paylaşımlar yaptığımız, önüne Hz eklediğimiz ve unvan olarak Mevlana=Bizim Mevlamız(haşa) dediğimiz zat! O da, o yılların Fetö’sü idi! Zamanında halkı aydınlatmaya çalışan Nasreddin Hoca ve öz oğlu Alaattin’i öldürttüğünden Prof. Mikail Bayram hocamdan başka bahseden var mı?

Eğer bu ülkede birkaç nesil sonraki torunlarımıza Fetullah Gülen büyük ve ulu zat, din alimi gibi anlatılmaz ve sunulmazsa yine ben bir şey bilmiyorum! Lütfen okuyun ve bizi Allah ile savaş ettirenleri, bizi Allah ile aldatanları bilin, görün artık ne olur!

Allah’ım SEN ki, aklımızın üzerini örtenlerden uzak durmamızı öğütlüyor ve onlar şeytanın amelleridir, diyorsun. Bize şeytanın çocuklarından ve insan şeytanlardan uzak durmamızı öneriyorsun! Amenna ve saddekna. Emrin başımız üstüne Yüce Rabbim. 

Bize, aklımızın üzerini örtenleri, “Sana dost” gibi sunanların maskesini düşürmeyi nasip eyler misin? Bizi resetler, yeniden başlatır ve aklımızı başımıza devşirir misin Allah’ım?!

Artık bundan sonra aynı kökten gelen aklımızı örtenlerin dillerine pelesenk ettikleri hımar yani başörtüsü ile ilgili açıklamalarımıza geçelim. Bizimle kalın, bizi okumaya devam edin efendim…

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
Ejder
Ejder 1 yıl önce
Yine harika bir yazı olmuş ellerine emeğine sağlık hocam
Hayati Yaman
Hayati Yaman 1 yıl önce
Çok teşekkür ederim sevgili okurum.