ORUÇ

05-04-2022

“Hocam, o ki yeniden döndünüz! Ve Ramazan ayındayız. Rica etsek bizler için oruç konusunu işler misiniz?” şeklinde mesaj atan sevgili gençlerimizi, kendilerini çok sevdiğim canlarımı es geçemezdim! Özel gündemle araya gireyim istedim…

Etimolojik olarak oruç kelimesi “roçag” kelimesinden türemiştir. Farsça’dan dilimize “oruç” olarak girmiştir. Kur’an’da ise “savm” köküyle kullanılan bu kelime, kullanıldığı on dört yerin on üçünde bilindik anlamıyla oruç tutmak, birinde ise Meryem Annemizin “susma orucu” tutmasının dile getirilmesi şekliyle geçer. 

(Örn: Bakara-183, 184, 185, 187 ve Meryem-26 ya bakılabilir. Diğer Ayet numaraları için Prof. Mehmet Okuyan’ın -Kur’an Sözlüğü- eserinin 506. Sayfasına bak.)

Modern çağda biz bu oruç kavramları ile yetinmeyip, arasına bir de “ölüm orucu” kavramının girmesine neden olmuşuz. Ne yapsa bir türlü sesini duyuramayanların, son çare olarak ölene kadar aç kalması! Modern çağ ve ölüm orucu… Haydi eğer açabileceksen, aç bakalım bu paradoksu…

Benim konu ile ilgili esas bahsetmek istediğim husus şu: 

-Her Ramazan abuk sabuk soruların sorulduğu, her sorulanın soru kabul edilip ilgili/yetkililerce son derece komik duruma düşme pahasına “fetva veriyor” hükmüyle cevaplanması! 

-Orucun özü ve içeriğinin ıskalanıp şekliyle azami ölçüde uğraşılıyor olması! 

-Orucun bizi tutması gerekirken, bizim oruçlu iken yanına yanaşılamaz bir mahluk oluşumuz! 

-“Oruç kafaya vurdu.” şeklinde deyim türetmemiz! 

-Mahkemelerde iyi hal ve indirim talepleri doğrultusunda hakimlere yalvarırcasına “Oruçluydum efendim, ne yaptığımı bilemedim!” beyanlarının kayıtlara geçmesi!

-“Oruç, açların halini anlamak.” şeklinde özlü söz sarf ettiğini düşünen anlı şanlı hocalara, kanaat önderlerine(!) şahit oluşumuz! 

-Oysa öyle olsaydı, -Yıl boyunca aç olanlara, yoksullara oruç farz olmazdı, olmamalıydı!- hakikatini anlamayışımız! 

-Sofralarımızda bir yoksul ve açı ağırlayamamış olmamız! 

-Allah’ın onları doyurması ve açlıklarını gidermesi eylemini, “bizim elimizle” yaptığı gerçeğinin yanından bile geçmeyişimiz! 

-Sonra tıka basa iftar sahur yapıp göbeğimizi kaşıyarak, Allah’a iş buyururcasına “Allah’ım olmayanlara da ver. Allah’ım sen kimseyi açlıkla terbiye etme.” tarzında utanç verici dua(!)larda bulunuyor olmamız! 

Bu liste daha uzar gider. Çünkü bir kere şekille uğraşmaya başlamış, ona alışmış ve alıştırılmışız biz... 

Oysa oruç, “Biyolojik olarak animal yanımızın ihtiyaçlarını düzene sokma, organlarımızın kendilerini dinlendirme talebine cevap verebilme idi. Otonom/İstemsiz çalışan Parasempatik Sinir Sistemimiz Sindirim Sistemini hızlandırırken, diğer bütün sistemleri yavaşlatmaktaydı. Sempatik Sinir Sistemiz ise diğer sistemleri hızlandırıp Sindirim Sistemini yavaşlatmaktaydı. Yani bu iki sistem birbirine zıt çalışıyordu. O halde Sindirim Sisteminin dinlendirilerek; beyin, kalp, böbrek, ciğerler vs hepsinin biyolojik olarak kendisini check etmesi, yeniden ateşlemesine zemin hazırlamasıydı. Çünkü oruçlu iken sempatik sistem aktif, parasempatik sistem bazal (alt sınır) düzeyde aktifti.” 

Öte yandan oruç, “İnsanın iradesini yeniden harekete geçirmedir. Aklın devrede olmadığı dönemlerde atalarımız kan döken, bozgunculuk çıkaran bir beşer iken, Allah’ın ruh üflemesi ile akıl, vicdan, fıtrat ve irade ile donatılmıştır. 

(Şu an yeryüzünde kan döküyor, bozgunculuk çıkarıyor olmamız ise beşer statüsünden bir türlü insan statüsüne çıkamayışımızın üzücü tezahürü ve acı gerçeğidir!) 

Beşer yanımız, ruh üflenerek taçlanmış ve diğer Homo türleri arasından Homo sapiens/insan olarak seçilmemize vesile olmuştur. İşte oruç, bu gerçeği yeniden hatırlamamızın vesilesidir. Teşekkürdür. Vahyin yeryüzü ile tanışıklığının kutlanmasıdır. Biyolojik zevk ve sefaları, helal olmasına rağmen yeme, içme ve cinsel ilişki hazlarından sınırlar çerçevesinde uzak durarak ruhun doyurulmasıdır. Yaratıcıya “Emrin başım gözüm üstüne. Emrine amadeyim.” diyebilme teslimiyetidir. İçimizden dışa doğru vahiy olan akıl ile dışımızdan içe doğru vahiy olan Kur’an’ın buluşturulması, süper nova patlaması ile yepyeni zihinsel big bang’ler ortaya çıkarma eylemidir.

Zihnin faal ve diri kalmasıdır. Kendimizi muhasebe ederek, birbiri içine mecz edilmiş olan vicdanın ve fıtratın yeniden harekete geçirilmesidir.”

Orucun bizi tutmasına imkan verelim ne olur! 

Ramazanınız hayırlı olsun. Orucunuz, iftarınız, sahurunuz hayırlı olsun türünden mesajlar göndermek yerine, zaten özünden hayırlı olan o kavramların hayrından üzerimize payeler düşürelim ne olur!

Bizi yeniden formatlar mısın Allah’ım?…

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
Adem KURUN
Adem KURUN 2 yıl önce
Bedene değil, asıl dile, kalbe, ruha tutturmak; daha doğru tutmak, güzele yönelmek amacını ne de güzel vurguladın Hocam. Ellerine sağlik.
Hayati Yaman
Hayati Yaman 2 yıl önce
Çok teşekkür ederim Adem hocam. İşin özünü kaçırmamak lazım. Yoksa şekil bozar ve yorar ...