Peygamber Soyu - 1

Peygamber Soyu - 1
02-08-2023

Ülkemizde yaşayan hiçbir vatandaş ayrıcalığa, imtiyazlı payeye sahip olamaz. Bu durumun yasal olarak imkansızlığını “Seyyid” başlıklı yazımda paylaşmıştım. Aynı paylaşımımda bizzat devleti yönetenlerce yasaların hiçe sayılarak veya çiğnenerek birilerine ayrıcalıklı yaşamlar sunulduğundan da bahsetmiştim. Hatta siyasetçi ve bürokratların -Seyyid- diye nitelenen kimselere sundukları ayrıcalıklarla suça ortak olduklarını, yardım ve yataklık ettiklerini de yazmıştım. Hiç akıllanmadığımızdan ve geçmişten ders çıkarmadığımızdan dem vurarak; istediği her şeyi alan zümreler, gücü ele geçirdikten sonra iktidar savaşına kalkışınca bu defa devleti yönetenlerin “Ne istediniz de vermedik?” itiraflarına ve basiretsizliklerine maruz kaldıklarına gönderme yapmıştım!

Bugün ve ardından gelecek olan birkaç sunumla mevzunun dinî boyutuna ve Kur’an’dan, İslam’dan delil bulup bulmadıklarına açıklık getirmek istiyorum.

Muhammet Peygamberimizce tebliğ edilen, Kur’an ve onun vazettiği vahiyle şekillenen tekâmül din olan İslam:

 

-Şahıslara kul olmayı, ruhbanları rab edinmeyi, alim dahi olsa aracılar edinmeyi reddeder (Tevbe-31. Ayet).

-Sadece Allah’tan dilemeyi ve istemeyi öğretir. Kulluğun sadece Allah’a yapılması gerektiğini ve hesap gününün yegâne sahibinin Allah olduğunu bildirir (Fatiha-4 ve 5. Ayetler). Bu öğreti, dinin ve inanç sisteminin omurgası olan Tevhid anlayışını doğurur.

-Tevhid inancına yapılan ve yapılacak olan katkı ve çoğaltmaları şirk ilan eder. Allah’ın affetmeyeceği tek günah olarak şirki gösterir (Nisa-116. Ayet).

-Dahası Kur’an’ı dahi Allah’ın açıkladığını beyan eder. Gerekçesini de Allah’tan başkasına kul olmamamız olarak gösterir. Peygamberin sadece uyarıcı ve müjdeleyici olduğu belirtilir (Hûd-2. Ayet).

-Diğer bütün elçilerin olduğu gibi Muhammet Peygamberimizin de sadece ve sadece kendisine vahyolunan ne ise ona uyduğunu anlatır ve öğretir (Ahkaf-9. Ayet).

-Allah Kur’an’da onlarca kez, hiçbir peygamberin din tebliği vazifesi gereği ücret almadığını ve onların ücretlerinin ecir olarak Allah katında olduğunu (Âl-i İmran-199. Ayet), biz inananların da ücret istemeyenlere uymamız gerektiğini vurgular (Yasin-21. Ayet). Bu haliyle arı duru din olan İslam, tarihin her döneminde olduğu gibi bugün de son hızla devam eden, din üzerinden ticaret yapan, cennetten arsa parselleyen din satıcılarına asla geçit vermez.

-Kur’an, bütün insanlarla birlikte peygamberlerin dahi hesaba çekileceğini beyan ederken (Âraf-6. Ayet), din tüccarı saptırıcılar bırakın kendilerini, müritlerini dahi kurtaracaklarını sorgusuz sualsiz cennete götüreceklerini vaat ederler!

-Kur’an, bizzat Peygamberimize “Allah’ın hazineleri ve gizli sırları yanımda değildir.” Onların anahtarı bende değildir (Enâm-50. Ayet). Diye söyletirken; onun soyundan geldiğini iddia eden ve Allah’ın dosdoğru yolu üzerine oturmuş saptırıcılar ne hikmetse büyük bir cüretle o yetkiyi kendilerinde görür ve sağa sola anahtar dağıtıp dururlar!

-Peygamberimize “Ben peygamberlerin ilk kez ortaya çıkanı değilim, bana da size ne yapılacağını bilmiyorum. Ben sadece bana ne vahiy olunuyorsa ona uyuyorum.” (Ahkaf-9. Ayet) dediren bir Kur’an varken elimizde; o Kitaba inandığı iddiasında bulunan seyyidler, mürşitler ve şeyhler müritlerine cennet vaat etmektedirler! Maalesef müslümanlar da onlara kanmaktadırlar! Allah onlara basiret ihsan etsin. Başka bir söz bulamıyorum.

-Kur’an, mahşer günü seyyid, mürşit, şeyh vs diye adlandırılanların peşlerinden gidenlerin büyük bir pişmanlık yaşayacağından söz eder. Bizi saptıranlar işte bunlar ve “Sen o büyüklerimize, sâdatlarımıza iki kat ceza ver Allah’ım.” diyeceklerini beyan eder (Ahzab-67 ve 68. Ayetler).

-Yine Kur’an, saptırıcı insanlar için onlara uyanların mahşerde Allah’a yalvaracağını ve “Bizi saptıranları şimdi bize ver de onları ayaklarımızın altına alalım, aşağıların aşağısında olanlardan eğleyelim.” diyeceğini beyan eder (Fussilet-29. Ayet).

-Fakat ne acıdır ki, bu dünyada kandırılan safdirik kullar “Ey Allah’ım bizi yeniden dünyaya gönder de bu defa senin istediğin şekilde bir kulluk yapmış olarak huzuruna gelelim.” (Secde-12. Ayet). Lakin kullarına asla haksızlık ve adaletsizlik yapmamış ve yapmayacak olan Allah, onları akıl, irade ve vicdan ile donattığı için onlara uyarıcı elçi ve hayat nizamı gönderdiği için tekrar göndermenin mümkün olmayacağını (Mü’minûn-100. Ayet), gönderse de sonucun değişmeyeceğini bildirir (En’âm-28. Ayet).

-Kur’an, peygamberlere soy üzerinden bir aile kurmayı önermez. Bilakis inanç ailesini ön plana çıkarır. Bu konuda diğer peygamberlerin çocukları, babaları, eşleri üzerinden kıssalarla işlenmiş onlarca ayet vardır. Çarpıcı ayet olarak Hûd-46. Ayeti örnek verebilirim. Ki orada oğlu için Nuh Peygamberimizi uyaran Rabbimiz, “O kesinlikle senin ailenden değildir!” demektedir. Oysa biyolojik olarak özbeöz oğlu olmasına rağmen!

-Hz. Peygamberimiz, vefatı öncesinde aile efradı başında toplanmışken biricik kızı, gözünün nuru Fatıma annemiz üzerinden hem ehli beytine hem de bütün insanlığa “Kızım babam peygamber diye bana güvenme! Vallahi seni ben de kurtaramam. Amellerinle Allah’ın elinden kendi akıbetini satın al yavrucuğum!” der. Hal böyle iken O kutlu Nebi’nin soyunu satılığa çıkararak rant devşirenleri Allah’a havale ediyorum. Nasıl oluyor da onca uyarıya rağmen seyyid, şerif türetilerek imtiyazlı bir zümre ve onlara tabi olmakla beleşten ucuz bir kurtuluş yolu(!) tercih ediliyor? Anlayabilen varsa izah etsin Allah aşkına…

-Zaten Yüce Rabbimiz Peygamber Efendimize hitaben “Dinlerini bölüp, parçalara ayıranlarla senin bir ilgin ve bağın kalmamıştır. Onların işi ancak ve ancak Allah’a kalmıştır.” Buyurarak hem elçisini teskin etmekte hem de Allah’ın dosdoğru yolunu paralel yollara ayıran yol başçılara ültimatom vermektedir (En’âm-159).

Buyursun saptırsınlar bakalım, yarın Huzuru İlahide göreceğiz boylarının ölçüsünü!

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
Adem KURUN
Adem KURUN 9 ay önce
Dedem Korkut olsa bunlar kadar boy ve soy sevdalısı olmazdı. Onların ben şu soydanım demelerini anllıyorum da bizim bu yalana inanıp itibar etmemiz asıl sorun.
Hayati Yaman
Hayati Yaman 9 ay önce
Hıyarım var diyene tuzluğu kapıp koşan bir milletimiz var!