Almanya ‘da bir Alman aydını dinin hayatta ne manaya geldiğini çok iyi bilir ve dinin kurallarınıda.
Yani içinde yaşadığı ülkesinin sosyolojisini, kültürünü, dilini, dinini, coğrafyasını tanır, aldığı eğitim onu kendi milleti ile barışık yaşatır.
Kendi toplumundan uzak yaşamaz, Alman toplumu ile iç içe yaşar.
Türk aydınları yukarıdaki yazılanların hiç biriyle barışık değiller.
Türk milletinin inancından, örfünden, adetlerinden çok çok uzaklar.
Ayvalık‘ta doğan, Nişantaşı’nda büyüyen. İngiliz Erkek lisesinde okuyan, Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu, Amerikada burslu Master yapan 68 kuşağının önemli isimlerinden Şahin Alpay’ın kitabını okuyorum, okudukça bu insanların Türk toplumunun bir ferdi olmadıklarını görüyorum.
Bir dönem İsveç’de yaşamış.
Bir insan kendi halkından bu kadar mı uzak yaşar, onun değerlerinden bu kadar mı bilgisiz olur.
Şahin Alpay’ın son günlerde iki tane kitabı çıktı birincisi bir hikayem var, ikincisi ise hikayemin sonu adlı kitabı, kendi hayat hikayesini anlatıyor, yazıyor devrimcilikle başlayan bir hayat ve hüsranla biten FETÖ hikayesi.
Kendi ifadesi ile liberalizimin Türkiye öncülerinden fakat batıyı örnek alan bu insanlar batıdan hiçbir şey öğrenememişler, yani batılı aydınlar gibi bile olamamışlar.
Kitapta 20 ay FETÖ soruşturmasından dolayı Silivri’de kaldığını yazıyor, Koğuştaki arkadaşlarıyla olan ilişkisini anlatırken benim dikkatimi çeken onun inanç boyutu oldu.
Kendi ifadesi ile şöyle yazıyor kitapta, Bugün Ramazan bayramı: hayatımda ilk kez (kendimce) bayram namazı kıldım gençlerle dayanışma olsun diye ve bu insan 73. yaşında.
Diğer taraftan hangi inanca mensup olduğunu bilmiyor veyahutta söylemek istemiyor.
Olabilir insan Deist veya Ateist olabilir kendi sorunu fakat riyakar, olmaz, olamaz, olmamalı.
Devamında da şöyle yazıyor, Müslümanlar günde altı rekat namaz kılıyorlar, dua etmeyi, Kur’anın nasıl okunacağını bilmiyor fakat bu Türk aydını.
İnanmıyor olabilirsin fakat bilmemezlik yapamazsın?
En dikkat çekici de bunların başlarına bir iş geldiğinde sürekli kurtulmayı ve kurtulacaklarına inanmaları, çünkü sürekli batıdan medet umuyorlar, 20 aylık hapisane hayatında, İsveç parlamentosun tutunda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Uluslararası güç odakları, Uluslarası af örgütü, Paris sokakları, velhasıl akla gelen gelmeyen bütün batı kurumlarından yardım talebinde bulunuyorlar.
Türk aydınları hakkında yazı yazmak isteyen gelecek kuşaklar, mutlaka hayal kırıklığı yaşarlar, çünkü dik duruşları yok, ülkesininin insanlarından çok kopmuşlar.
Eğer ülkeyi bu insanlar yönetmiş olsalardı Türkiye’ye çok acılar yaşatırlardı.
Cumhuriyet gazetesi etrafında toplanan daha sonra çok farklı mecralara savrulan bu insanlardan, Türk milletini Allah korumuş.
