UZAYAN KOL

23-12-2021

UZAYAN KOL

Bölük pörçük olmuşsa bir millet, artık onun tek tutunacak dalı kalmıştır zillet!

Hem inanç, hem de siyasal yaşamın getirisi particilik anlamında ortaya çıkmış olan bölünmüşlük çok parçalılığı doğuruyor.

Zillet aşağılanma, horlanma, hor görülme anlamlarını taşıyan bir kavramdır. Doğal olarak bu parçalı yapıların her biri, kendisini üstün ve yegane doğru görme, diğerlerini edna ve hor görme atmosferinin büyüsüne kapılıyor. Kendi grupları içindeki öğreti, söylem ve eylem de o ayrışmayı, ötekileştirmeyi körüklüyorsa sonuç nereye varıyor, düşünün artık?

Dinî ve siyasî yapılaşmalar tarafından ele geçirilmesi ve kotarılması gereken bir Devlet duruyor karşıda! Düstur da hazır: “Uzayan kol bizden olsun!”

Siz kimsiniiiz, biz kimiz?

Kollar uzayınca ahtapot gibi neyi saracak ve kuşatacaksınız?

Bu ayrıştırıcı dille, kalpler nasıl ortak bir ideal için atacak?

Bu, -benim olsun isterse çamurdan olsun- anlayışı sevgi körlüğünü, vicdansızlığı ve kul hakkına girmeyi doğurmuyor mu?

Görev, makam ve mevkilerin ehil insanların elinden kaydırılıp tarafgirlik ve nepotizmle hak etmeyenlere teslim edilmesi, beraberinde çürümeyi getirmiyor mu?

Oysa evrensel ilkeler ve inanç örgümüz makamların, mevkilerin emanet olarak görülmesi ve bilinmesi gerektiğini emanetlerin de ehline teslim edilmesi gerektiğini bizlere öğretmiyor mu?

Bunca soruya ve sorgulamaya rağmen çok basit ve bir o kadar da kullanışlı olan mekanizmayı ancak ve ancak hizipçilik ve ayrışma bozabilirdi. Ve maalesef onu da başardık! Ne olaydı, kör olaydık da, en başarısız olduğumuz alan orası olsaydı! Ama çok şükür ki, paket programları reddeden ve onlardan hazzetmeyen siz, bu alanda da bize göre çok daha şanslı ve iyisiniz sevgili gençler…

Aslında Kur’an’da bizlere ‘bu bölünüp parçalanma işi, böl parçala yut taktiği’ bir “Firavun ahlakı” olarak tanıtılmakta (Kasas-4) iken, dini kılıf giydirilerek ayrılık neredeyse övgülere mazhar tutulmaktadır. Ümmetin ayrılığında da rahmet vardır, fırkalaşmalar artacak ve tek bir fırka kurtuluşa erecektir, meallerinde dini terminoloji ortaya atılarak bölünüp parçalanma, abdestli ötekileştirmeler bize takdim edilmektedir.

Oysa teoride her şey ne güzel! Tek bir Allah’a, tek bir dine, tek bir kıbleye, tek bir kitaba inanıyor gibi gözüksek de; pratikte hiç de öyle değiliz! Mezhep, meşrep, tarikat, cemaat yapılaşmaları ile grup grup bölünmüş ve her grup kendine özgü yeni kitaplar edinmiş ve onlar üzerinden Tek bir Allah’a parçalı bir dinle inanmaya başlamış konumdayız. Tek olan kıble de, yine her grubun kendi yapılaşmaları üzerinden turistik bir geziye dönüşmüş umre ziyaretleri olarak karşımızda durur hale gelmiştir. Daha acınası durum ne? Maalesef ki, her grup kendi elindeki ile övünür hale gelmiştir(Rum-32). Oysa Yüce Rabbimiz onlar için bizzat Peygamberimize “Senin onlarla bir ilişkin kalmamıştır, onların işi Allah’a kalmıştır!” diye korkunç akıbete dikkatimizi çekmektedir. (En’am-159)

Sosyal ve Siyasal yaşamda elbette farklı düşünme ve topluma, insanlığa farklı yollardan hizmet etme anlayışı olmalıdır. Bu düşüncelerin ortak paydası temel insani değerlere sahip çıkma yanında, aynı idealleri paylaştığımız devletimiz ve milletimizin ortak değerlerini de sahiplenme kararlılığında olmalıdır. O milli değerlerin insanlığa ne kadar faydalı evrensel ilkeler olduğunu yaşayarak kanıtlayabilmemiz gerekmektedir. Hepsinden mühimi, o değerlerin hamaset nutukları ile içinin boşaltılmasına, örselenmesine ve sömürülmesine zemin oluşturmamak, fırsat vermemek gerekmektedir.

Onun için ne kol uzatmaya, ne de bir yerleri kuşatmaya gerek var! Bırakalım uzayan kollar ahtapotlarda kalsın, onlara çok yakışan bu uzuvlarla kimse insanlarımızı sıkboğaz etmesin! Bunun temel düsturu olan laikliği de önümüzdeki sunumumda işleyelim olmaz mı sevgili gençler?..


Hayati YAMAN

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?