Yalnızlık…
İnsan bu kelimeyi duyduğunda çoğu zaman zihninde karanlık bir boşluk belirir. Oysa yalnızlık her zaman eksiklik değildir. Bazen insanın kendine verdiği en dürüst moladır. Kalabalıkların gürültüsünden, sahte tebessümlerden, bitmek bilmeyen beklentilerden uzaklaşıp kendi sesini duyabilme cesaretidir.
Günümüz dünyasında mutluluk neredeyse bir zorunluluk hâline geldi. Mutlu görünmek, gülmek, ne olursa olsun “iyiymiş” gibi yapmak… Sosyal hayat bize bunu öğretiyor. Herkes güçlü, herkes neşeli, herkes yolunda. Peki ya gerçeği kim konuşuyor? Sahte gülüşlerin ardına saklanan kırgınlıkları, yorgunlukları, bastırılmış duyguları kim görüyor?
İşte tam da bu noktada sormak gerekiyor:
Yalnızlığın resmini mi çizerdiniz, yoksa mutluluğun sahte bir gülüşle örtülmüş hâlini mi?
İnsan bazen dünyadan kopmak ister. Telefonunu sessize alır, kalabalık ortamlardan uzaklaşır, kendini herkesten soyutlar. Bu bir kaçış değildir; aksine, kendine doğru atılmış bir adımdır. Mutsuz olduğu için değil, iç sesini yeniden duyabilmek için yapar bunu. Çünkü insan, en çok sustuğunda kendini dinleyebilir.
Kalabalıklar içinde yalnız kalmak, bazen tek başına olmaktan çok daha ağırdır. Yanında onlarca insan varken bile anlaşılmadığını hissetmek, insanın ruhunu yorar. Bu yüzden bazı yalnızlıklar iyileştiricidir. Kendiyle baş başa kalan insan, ne istediğini, neye katlanabildiğini ve neye artık tahammül edemediğini fark eder.
Bir de sürekli gülen insanlar vardır. Her ortamda neşeli, her karede mutlu görünen yüzler… Onları gördüğümüzde çoğu zaman imreniriz. Ama kim bilir, belki de en sert fırtınalar o sessiz gülüşlerin arkasında kopuyordur. Çünkü insan, en çok güçlü görünmeye çalıştığında yorulur.
Ben duygularını saklayabilenlerden değilim. Güleceksem gülerim, üzüleceksem üzülürüm. İçimde fırtına koparken sakinmiş gibi davranmayı, üzgünken mutluymuş gibi görünmeyi beceremiyorum. Sahte maskeler bana göre değil. Belki de bu yüzden yalnızlığı seviyorum. Çünkü yalnızken kimseye rol yapmak zorunda kalmıyorum.
Yalnızlık bana kendim olmayı hatırlatıyor. Eksiklerimle, hatalarımla, duygularımla… Ne fazlası ne eksiği. Olduğum hâlimle. Ve sanırım gerçek huzur tam da burada saklı. Kendinle baş başa kalabildiğin, kendinden kaçmadığın yerde.
Sonuçta mesele yalnız olmak ya da kalabalıklar içinde yaşamak değil. Mesele, hangisinin seni daha gerçek kıldığı. Ben tercihini yalnızlığın dürüst sessizliğinden yana yapanlardanım. Çünkü sahte bir mutluluktansa, içten bir yalnızlık her zaman daha değerlidir.
