Göç ve Uygarlık

Göç ve Uygarlık
27-12-2025

Almanya’da uygarlık seviyesini değerlendirecek kıstaslarından birisi göçmenlere yönelik davranış şekilleridir. Çoğunluk toplumunun özellikle müslüman ülkelerden gelen azınlıklarla ilişkileri uygarlaşma derecesi hakkında ipucu verebilir.

Almanya’nın son 60 yıllına insan hareketliliği damgasını vurmuştur. Ülke 50’li yılların sonundan beri göçe bağımlıdır. Önceleri misafir işçi ihtiyacı vardı. Günümüzdeki ihtiyaç refahı ve ekonomik istikrarı korumaktan gelmektedir.   Nüfusun yaşlanması  nedeniyle ülkeye her yıl yarım milyon göçmen girmesi gerekmektedir. Batı şehirlerlerdeki okul çocukların yarısı göç kökenlidir. Bu nedenle gelecek ideali yerli ve göç eden toplulukları birleştirmelidir.  Bu nedenle birlikte yaşamın şifrelerini geliştirmek giderek önem kazanmaktadır.

Alman Anayasası toplumu insan haklarına ve demokratik değerlere göre örgütlemektedir.  Bu bağlamda asli sorun tüm vatandaşların hak, özgürlük ve sorumluluklarda eşit olmasıdır.’ Sadece anayasa prensibi olarak ‘insan onuru dokunulamaz’ ve ‘ herkes eşittir’  yazılması kafi değildir. İlkeler toplum yaşamında karşılık bulmalıdır.  Göçmenlerin katılım potansiyellerini arttırmak gerekir. Hukuk, eğitim, siyaset ve sosyal sahada eşit muamele sağlanmalıdır. 

Ne var ki,   uygarlaşma açısından Türk ve Müslüman algısı  sorunludur. Almanlar 1960’ların başından beri  ülkenin parçası olmuş Türkleri bir türlü kendinden görmedi.   Birleşen Almanya’nın  temel sloganı  ‘Almanya göç ülkesi değildir’ oldu. Böylece doğu Alman ve doğu Avrupalı Almanların yerli Almanlara bağı etnik bağ ile  oldu. Milliyetçilik, yerli ve sonradan katılan Almanlar arasındaki kaynaşmayı ilerletirken, etnik bakımdan Alman olmayanlarla olan farkı arttırdı. Örneğin Batı Berlin kentine katılan bir doğu alman ve rusya almanı kendisinden daha eski bir sakin olan  Türk kökenliye üstençlik ve ayrıcalık elde etti.  Duvar bir şekilde Türklerin üzerine yıkıldı diyebiliriz.  Bunu kaldırmak için  Sosyal Demokrat Parti ve Yeşiller Partisi ciddi çaba gösterdi ve vatandaşlık yasasını değiştirdi. Nihayet 2005 yılında  Almanya kendini göç ülkesi olarak kabul etti.  Ne var ki bu iyi gelişmeyi  2000li yıllarda dışlayıcı güvenlik politikaları takip etti. Almanya kendini yok ediyor, İslam Almanya’ya ait değil gibi naralar yükseldi. ‘Göç her sorunun nedeni’ diyen siyasetçiler çıktı. PEGİDA hareketi ve AfD Partisi giderek Islam karşıtı ırkçılığı normalleştirdi.  

 Tablonun tümüne bakarsak Almanya toplumdaki çeşitliliği normalleştirmede zorluk yaşamaktadır. Uygarlaşma açısından bu bağlamda sorulacak sorular bulunmaktadır: Toplumdaki farklılık ve çeşitlilik yeterince normalleşiyor mu? Dışlama ve ayrımcılığın kaldırılmasında olumlu ilerlemeler tatminkar mıdır? Tüm vatandaşların topluma katılımının önündeki engeller kaldırılıyor mu? Toplumsal eşitlik sağlanabiliyor mu? Alman olmayanları aşağı görme bakışı bertaraf ediliyor mu? Göçmenlerin kültürel varlıklarını toplumsal kaynak olarak görmek yaygınlaşıyor mu? Eğitim adaletsizliği gideriliyor mu?  Çoğunluk azınlık ilişkisindeki cari güç eşitsizliği azalıyor mu? 

Dikkat çekici durum göç ve uygarlaşma yönündeki adımların bir ileri bir geri atılmasıdır.  Güncel siyasete aşırı sağ söylemler hükmediyor ve onların efsaneleri  demokratik partileri önüne katıp kovalıyor.  Medeni kazanımların bazılarını elde tutmak için bile mücadele etmek gerekiyor. Yerli ve sonradan gelen vatandaşları kaynaştıracak şifrelerin geliştirilmesi ise en önemli sorun olarak önümüzde duruyor.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?