içimde önlenemez bir kalkışma var
sesinin isyanında bayrak sallamaya dair
bulutları bir cücenin can damarına tıkıştırmak gibi
tuhaf düşler geliştiğinde parietal lobumda
şüphemi biraz esnetip sabah mahmurluğuyla
dişlerime bir tekdüzelik katabilirim
ölmeye dair kuru bir ağzım var her defasında
dişlerimden bir cennet sızdırsam da
eşyanın operasyonel bölüğüne
yok sayın beni gelmedi yazın
akşamın kırkıncı yaş gününe
ağzımda bir cinnetlik telaşla
sesinin isyanında
girişken bir ceset olmak için
içimde önlenemez bir kalkışma var anla
kupkuru bir tıkırdamanın yanısıra
bırakın kırsal kırlangıçlar uçsun
ölümün suskun semalarında
bir demet açlıktır ne de olsa gayreti
karnına taş bağlayanların
kazanda taş kaynatanların
kahkahasız bir hayatı
gülmekten ölmeye tercih ediyor
ve susuyorsak
vardır bir bildiğimiz
ebedi neşeye dair..
ağzımız kurudur
ağzımız sessizdir
ölüm her halükarda ağzımızda susar..
