Türk Siyasetinde Dalkavukluk Kurumu Kırılmalıdır

Türk Siyasetinde Dalkavukluk Kurumu Kırılmalıdır
23-11-2025

Son yazılarımda toplumsal sözleşme sorununa değindim.  Bazı dostlarım ‘peki sözleşme nasıl sağlanacak?’ diye soruyorlar. Sözleşmeden kastım sadece Anayasal normlar değil. Siyasi ve toplumsal kudret ilişkilerinin sivilleşmesidir. Buna dayalı toplumsal öğrenme ve tebrübe süreçleridir. Dolayısıyle tılsımlı değnek vurularak çözülecek bir işlem değildir. Demokratikleşme sürekli çözülecek bir problemdir.  Önemli olan güncel meseleleri ortaya döküp birlikte mantıklı çözümler aramaktır.

Demokrasi rejimi halkın idaresidir.  İnsanoğlu şimdiye kadar demokrasiden daha iyi bir rejim düşünememiştir. Türkiye’de ise demokratikleşmenin önünde engeller bulunmaktadır.  Örneğin toplumun devlet ideallerine göre birleştirilmesi veya gerekirse eritilmesi önemli demokrasi sorundur.  Bu yapısal durum devletle halk arasında gerilim ve çelişkiler üretebiliyor. Ayrıca dalkavukluk müesesisini besliyor. Bu da sonuçta ‘devlet ve millet’ kaynaşmasına engel oluyor.

Dalkavukluk Osmanlı İmparatorluğundan miras kalmıştır. Yani devlet, bürokraside hâkim bir grubun diğerine muhalefeti suretiyle etkiye alınır. Aralarında rekabet edilir ve gruplaşılır. Etkileme için güç devşirilir.  Öbür taraftan toplumsal güçler de iktidarı elde etmek için kümeleşir.  Bürokrasiyi kendi grup çıkarları doğrultusunda etkisine almak isterler.  Dolayısıyle grup çıkarlarının ötesinde, toplumun tümü için ortak iyiye yönelinemez.  Siyaset de bir güç oyununa dönüşür Darbeler ve kalkışmalar yapılır. İnsanlar da cemaatçilik ve devletçilik arasında sıkışıp kalırlar.

Çelişkinin güncel oluşum resmi söyledir.  Atatürk, yönetilenleri teba olmaktan kurtarıp vatandaş yapmak istedi. Onun bireysel sorumluluğunu ve liyakatı öne alıp toplumsal ve siyasal örgütlenmeyi değiştirmek istediği çok açıktır. Devraldığı cemaatçilik, meşrepçilik ve güce yönelik gruplaşma gibi sosyal dayanışma sistemlerini kırmak için harekete geçmiştir.  Ancak yeni rejimin başarılı olması için değerlerlerine minnet bağıyla bağlı insan sayısını çoğaltması gerekirdi.  Bu süreçte ‘Atatürk’ten daha çok Atatürkçü’ olanların sayısı arttı. Grup çıkarlarının neticesinde osmanlı kurumu olan dalkavukluk müeseseleşti ve devlet vesayet altına aldı. Çok partili demokrasiye geçişle ortaya çıkan siyasi rekabet, devleti geniş halk kitlelerinin ihtiyaç ve taleplerine açtı.  Cumhuriyet, ‘demokratik’ özelliğine kavuşturulmalıydı. Yani merkez sağ partiler, aslen siyasi gücü geniş halk kitlelerine doğru dağıtma mücadelesi verdiler.  Bunun sonucu devletçi prensiplere bağlı bir vesayet sistemi kontrolünü yitirmeye başladı.

Ne var ki çelişkili biçimde merkez sağ partiler de güç terakümüne başladı.  Eğilim olarak devleti giderek parti devletine doğru ilerlettiler. Sonuçta müzmin dalkavukluk geleneği devroldu. Yani günümüzde de ‘Erdoğan’dan çok Erdoğan’cı’ olanların sayısı çoğaldı.

Demek istediğim: Örneğin Halk ve devlet arasında iletişimi bozan önemli bir demokrasi problemi dalkavukluk müessesidir.  Eğer Türkiye’de   halkın ortak mutluluğu devletin meşruiyet kaynağı olacak ise; toplumun ortak geleceği için iş birliği ahlakı olgunlaştırılmalıdır. Bunun için devlet belli grup çıkarlarına dayanmaktan çıkarılıp tüm toplumun ortak zemini haline dönüştürülmelidir.  

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?