Birbirine Düşman Edilmiş Olsalar da Aslında Her Daim Kardeştiler Kardeş Kalacak Bu Millet

Birbirine Düşman Edilmiş Olsalar da Aslında Her Daim Kardeştiler Kardeş Kalacak Bu Millet
31-10-2023

1991 Yılının Soğuk ve rüzgârlı Kasım akşamlarından biriydi. O gün ortalık zifiri karanlıktı, göz gözü görmüyordu. Az önce yağmur da başlamıştı. Yakın emniyet pususu denilen mevzide Jandarma Astsubay Çavuş Ersin Yurdakul ve beraberindeki 12 Jandarma askeri, yine nöbetlerini bir bayram, bir düğün havasında güle oynaya Uzman Jandarma Çavuş Şükrü Yılmaz ve beraberindeki altı Jandarma askerinden devralmışlardı. Her zamanki gibi nöbetlerini devreden askerler birbirlerine sarıldılar, tokalaştılar ve birbirlerini Allah'a emanet ederek nöbet yerinden ayrıldılar. Jandarmaların Nöbet tuttukları yer, Şırnak ili Beytüşşebap İlçesi kırsalında konumlandırılmış olan Jandarma Karakolunun yaklaşık olarak sekiz yüz metre ilerisinde ve karakoldan biraz daha yüksekte bulunan hâkim bir noktadaydı. Adına yakın emniyet pususu denilen mevzide Jandarma Astsubay Çavuş Ersin Yurdakul ve beraberindeki 12 Kahraman Jandarma askeri, Karakolu terörist unsurların saldırı, sabotaj ve benzeri eylemlerine karşı korumak üzere pusudaydılar. Yağmur yağışı ve rüzgâr nedeniyle mevzide görevli askerlerin bir ses duyması ya da mevzilerine yaklaşacak bir tehlikeyi hissetmeleri neredeyse imkânsız gibiydi. Bulundukları yer 150 metre kareye sığdırılmış ve bir asker hendekte yürüdüğünde onu koruyacak şekilde askerler tarafından kazılarak tasarlanmış, mevzilerin birbirine irtibatlı olduğu kanallardan oluşan bir yerdi. Bu mevziinin geri tarafında kalan kısmının ucundan bakılınca karakol görüyordu, sağ, sol ve ön tarafının hemen 100 metre dibinden itibaren ise meşe ormanı başlıyordu. Mevziinin ortasında yine irtibat hendeklerine bağlı bir sığınak vardı. Bu sığınakta diğer sekiz asker nöbetteyken dört asker sırasıyla nöbetleşe dinlenebiliyordu. Gece saat 03.30 sularıydı. Nöbetteki askerlerden Onbaşı Muhittin, Astsubay Ersin'in bulunduğu mevziiye nefes nefese gelerek titrek bir ses tonuyla komutanım, bir ses duydum. Sanırım mevziimize sızma girişimi var. Ayrıca bir kadın sesi duydum dedi. Ersin kadın sesi duydum deyince gülümsedi. Vay dedi, Muhittin ağamız bir kadın sesi duymuş, sana arkadaşlık teklifinde de bulundu mu bu kadın diye kahkahayı patlattı. Muhittin komutanım, dalga geçmeyin lütfen gelin bir kontrol edin İrfan şimdi mevzide tek başına dedi. Ersin Astsubay derin bir nefes aldı. Tamam, anladım dedi. Kusura bakma kadın deyince biran kendimi tutamadım inanamadım, diyerek Muhittinle birlikte İrfan'ın bulunduğu mevziiye geldi. Er İrfan, Onbaşı Muhittin ve Astsubay Ersin hepsi pür dikkat ortamı dinlemeye başladılar. Ersin mevziiye geleli yaklaşık on beş dakika kadar olmuştu. Gerçektende bir sürünme sesi vardı. Astsubay Ersin bu küçük birliğin komutanıydı. Ancak Jandarma okulundan mezun olalı daha üç ay olmuştu ve henüz 18 yaşındaydı. Ersin, acemiliğinden ve yaşından beklenmeyecek kadar vakur ve cesurdu. Askerlerin tamamı henüz 20 yaşlarındaydı ve hepsi gencecik birer ana kuzusuydu. Ersin, Onbaşı Muhittin'e hemen sessizce diğer askerin mevzilerini gez ve haber ver. Uyuyanları kaldır. Ses etmesinler, dikkatli olsunlar diye emrini verdi. Telsizi eline aldı. Biraz durdu. Hemen Karakol komutanına haber vermeliyim diye düşündü. Telsizle yapacağı konuşma teröristler tarafından duyulmasın diye sığınağa girdi. Vatan 10, Vatan 20 diye telsizle Karakola anos  geçti. Baş telsizci J. Er Ekrem dinliyorum Vatan 10 diye karşılık verince çok ivedi bir şekilde Vatan 1'e bilgi ver. Şu anda mevziimize sızma girişimi var. Sanırım en önde kadın teröristler var. Kaç kişi olduklarını bilmiyorum dedi. Karakol Komutanı, telsizden vatan 10 sessiz olun, hepiniz müteyakkızda kalın, biraz daha takip edin anlaşıldı mı dedi. Astsubay Ersin anladım komutam diye karşılık verdi. Bu telsiz konuşması Şırnak ilinin tamamında telsiz başında görevli Jandarma personelince duyulmuştu. İl Jandarma Komutanlığı baş telsizinde görevli Jandarma Eri Yalçın hemen telefonla Jandarma Albay Yasin Cesuralp'i aradı. Komutanım, az önce telsizden bir anons geçti. Vatan 10 bölgesine sızma girişimi var dedi. Komutan Cesuralp, Güneş 1, Vatan 10 evladım durum nedir? Diye sordu. Komutanım, Mevziimize sızma girişimi var. Sanırım en önde kadın teröristler var. Kaç kişi olduklarını bilmiyorum dedi. Evladım, tüm asker silah başında uyanık ve gözü açık olsun. Sızan terörist unsurlarını derhal etkisiz hale getirin, diye emir verdi. Astsubay Ersin komutanım, yalnız bunlar kadın diye karşılık verdi. Komutan kükredi adeta evladımmm, ben sana ne emir veriyorum. Sen ne diyorsun, gelmiş sizi öldürmek için dibinize kadar girmişler. Sen hala kadın diyorsun dedi. Jandarma Astsubay Çavuş Ersin ne yapacağını bilmiyordu. Ama bunlar kadın dedi içinden. Ama annem hep bana kadınlar zariftir, güzeldir, huzurdur, neşedir, hayatın renkli tarafıdır. Kadın bunlar dedi kendi içinden duyduğu bir fısıltıyla, Komutan, evladım, çocuğum, hayatınıza dair bir kast var. Ateş açın kendinizi koruyun diye tekrar emir verdi. Ersin, 18 yaşındaydı. Kafası karma karışık olmuştu. Savaşmak için yetiştirilmişti. Ancak karşısında bir kadın vardı. Karakol komutanı devreye girdi. Vatan 10 durum nedir? Diye sordu. Ersin Astsubay, kadın bunlar komutanım diyebildi. Sessiz ve bitkin bir ses tonuyla, O an tak, tak, tak, tak diye bir ses geldi. Ersin koşarak sesin geldiği mevziiye geçti. Yağmur gibi mermi atılıyor. Bombalar ve roketler patlıyordu. Ersin ve yanındaki kahramanlar korkusuzca karşılık vermeye başlamışlardı. Ersin koşarak tüm mevziiyi gezdi. Yanındakilere herkes iyimi, durum nedir? Diye sordu. Herkes iyi ve sağlığı yerindeydi. İl Jandarma Komutanı Vatan 10 Evladım durum nedir? Diye sordu. Astsubay Ersin komutanım şu anda çok yoğun bir ateş altındayız. Karşılık veriyoruz. Cephanemiz bizi sabaha kadar idare eder hepimiz şimdilik iyiyiz diye iletti. Komutan tamam evladım. Yardımınıza geliyorum kendine ve evlatlarıma mukayyet ol dedi. Ersin emredersiniz komutanım dedi. Karşı taraftan küfür sesleri geliyordu. Hepiniz gebereceksiniz bu gece diye bağırıyordu kadın terörist ve diğerleri, askerler mevzide gergin bir şekilde yaklaşan terörist unsura karşılık veriyordu. Ersin bir dakika bile durmuyor tüm mevziiyi dolaşıyor dikkatli olun, görmeden ateş etmeyin kendinizi koruyun diye emir veriyordu. Çatışma başlayalı neredeyse yarım saat geçmişti. Jandarmaların burnu bile kanamamıştı. Hepsi birer aslan, hepsi birer dev hepsi birer kahramandı. Ersin karakol komutanına komutanım, teröristler mevziimize çok yakın, çok yoğun bir ateş altındayız. Sizde durum nedir? Diye sordu. Karakol komutanı bizi düşüme biz iyiyiz şeklinde karşılık verince Ersin rahatladı. Komutanım, bizim mevziimizin yakınına havan atışı yapmanız mümkün mü? Diye sordu. Karakol komutanı, havan atışı konusunda bir uzmandı. Ancak, askerleri tehlikeye atmadan Ersinin istediği atışı yapabilir miyim diye bir hayli düşündü. Ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Biran öylece durdu. Düşündü, tepede yoğun ateş altında sıkışmış askerleri vardı. Ya yanlışlıkla bizimkileri vurursam, bu kadar yakın bir alanda çatışan askerler varken nasıl havan atışı yapabilirim diye iç çekti. Allah’ım dedi. Bu askerlerin şehit edilmesi durumunda karakolda bulunan elli kadar vatan evladı daha var. Ersinin istediği atışı yapmazsam karakoldaki tüm askerimi feda edebilirim diye düşündü. Ersin tekrar telsizden anons geçti. Komutanım çok yakınlar, el bombası ve roket atıyorlar şimdilik şehidimiz yok, sizden havan atışı bekliyoruz komutanım diye haykırıyordu. Karakol komutanı Başçavuş Cafer derin, derin nefes aldı. Ne yapacağını bilmiyordu. Havan atışı yapıyordu. Ancak bu atışlar terörist unsurların bulunduğu yerden çok uzak mesafede kalıyordu. Ersin'in bulunduğu yere yardım için çıksam nasıl olur diye düşündü. Bu imkansızdı. Göz gözü görmüyor, yağmur ve rüzgâr var dedi. Ya gideceğimiz yola pusu atılmışlarsa diye düşündü. Karakoldan çıkmak doğru bir hareket olur muydu ki? Havan atışı yaparsam, ya askerlerin üzerine düşerse, çıldıracak gibiydi. Off dedi bir karar vermeliyim Allahımm, bir karar vermeliyim. Ahh çıldıracağım. Diye geçirdi içinden, canı gidiyordu. Ersin tekrar anons geçti. Komutanım hadi artık havan atışı bekliyorum. Dedi kükreyerek, hadi artık komutanım diye bağırdı. Başçavuş Cafer gerekli hesaplamaları yaptı. Önce ortalık aydınlansın diye bir aydınlatma mermisi gönderdi. Hemen ardından da her ihtimale karşı birazcık da ileri bir noktayı hedef aldı. Derin bir iç çekti. Kalbi duracak gibiydi. Allah’ım sen yardım et bize dedi ve nefesini tutup, havan mermisini 81'lik havan silahının içine bıraktı. Az sonra tepede büyük bir patlama oldu. Karakol komutanı Ersin durum nedir? Ersin durum nedir? Diye heyecan içinde telsizin mandalına basıp çağrı yaptı. Biran bir sessizlik oldu. Hiç bir ses gelmiyordu. Karakol komutanın heyecandan kalbi duracak gibiydi. Ersinnn diye çağrı yaptı tekrardan, Ersin on, on beş saniye sonra komutanım aynı yere tekrar, tekrar atış istiyorum. Komutanım harikasınız. Komutanım kaçıyorlar, komutanım kaçıyorlar. Diye sevinçle tekrardan komutanım, tekrar aynı yere komutanım diye bağırıyordu. Cafer Başçavuş, Allah’ım şükürler olsun dedi. Sevinç gözyaşlarını durduramıyordu. Aynı noktaya defalarca havan atışı yaptı. Artık hava aydınlanmaya başlamış, sabah olmuştu. Teröristler kaçmış, kahraman vatan evlatlarının burnu bile kanamamıştı. Ersin telsizden komutanım, desteğiniz için sağ olun şükürler olsun hepimiz çok iyiyiz dedi. Jandarma Albay Yasin Cesuralp, telsizden anons arasına girdi. Çocuk, seni ve yanındaki kahramanları alınlarından öpmek için yanınıza geliyorum dedi. Aferin sana, aferin yiğit çocuk dedi. Sen Harika bir Türk çocuğusun, sen harika bir askersin sen, bir kadına canın tehlikedeyken bile el kaldırmıyorsun aferin sana evladım dedi. Ersin gün ışıdığında mevzileri tekrardan gezdiğinde inanılmaz bir manzarayla karşılaştı. Mevzi içine atılmış ve pimi çekilmeden, ya da bantla sarılmış ancak tetik düzeneğini patlatması için pimi çekilmeden ya da bant açılmadan atılmış olan 18 adet el bombası vardı. Ayrıca mevzilerin önü patlamış ya da patlamayan bir sürü roket ve bomba parçalarıyla doluydu. Bu parçaları imha etmek üzere güvenli bir şekilde mevzi gerisinde bulunan bir çukura doldururdular. Az sonra komutan Cesuralp ve yanında bulunan komandolar arazi taraması için çıktıklarında çeşitli mühimmat, silah ve kan izleriyle karşılaştılar. O gün düşman kardeşler birbirleriyle kıyasıya savaştılar. Kardeşlerin hiçbiri de o gün kazanamadı. Çünkü her zaman olduğu gibi ölende, kalanda aslında kardeştiler. Vatanın kurtuluş savaşı mücadelesinde omuz omuza mücadele eden kardeş neferlerin torunlarını birbirine düşürmüşlerdi. Atatürk’ün dediği gibi bütün yurttaşlar özellikle kanunlar, yasalar önünde birdir. Hangi şart ve durumda olursa olsun, birinin diğerinden asla üstünlüğü ve ayrıcalığı yoktur. Olmamalı da Anadolu’nun bağrından vatanını, milletini kurtarmak için hiç düşünmeden gelen Türk askeri Trablus’ta, Çanakkale’de, Balkanlar’da, Yemen’de savaşmıştır. Bu askerlerin hiç biri ben Kürdüm, Lazım, Çerkezim, Boşnağım, Tatarım ya da başka bir millete mensubum diye demedi. Hepsi vatan için, aynı hedef ve amaçlar doğrultusunda birleşip, bütünleşmiş ve birbiriyle kaynaşmış vatan evlatlarıydı. Bu sebeple bu vatan toprakları üzerinde yaşayan herkes Türk’tür. Herkes Kardeştir. Kim bilir belki bir gün bu topraklarda her zaman olduğu gibi kardeşlik kazanır.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
Mehmet Murat BARAN
Mehmet Murat BARAN 6 ay önce
Ali Bey harikasınız kaleminize sağlık