Kaybolma Riski

Kaybolma Riski
10-03-2024

Umreye gitmeden önce o kadar çok kişi beni çocuklar hususunda tembihledi ki… Çocuklara iyi sahip çık, iple koluna bağla, çocukları kaybetme, gözün çocuklarda olsun… Konuşulanlara şahit olan ufaklık kaybolma mevzusunu iyice aklına yerleştirmiş. Umredeyken ilk günler çocuklara göz kulak olmak için gergin anlar yaşadığım çok oldu. Sonra baktım ki kaybolma, çalınma gibi şeyler yaşanmıyor. Ömrümde gördüğüm en kalabalık topluluk içindeyim ama sele karışan çerçöp gibi değil insanlar. Düzenli bir akış, rahmetin kuşattığı bir bakış var insanlarda. Bu yüzden elinden tutmam yeterli geldi çocukları korumak için. 

Her yerde dipdibe olsak bile yine de gözlerim radar gibi çocukların üzerindeydi, sözlerimde öyle. Büyük nerede, ufak nerde diye sorup durdum sesli olarak. Ben bunu yaparken ufak da annem nerde, babam nerde, abim nerede diye sormaya başladı. Sorusu cevaplanmazsa ağlamaya başladı. Umredeyken böyle bir davranış geliştirdi. 

 

Bu herkesin emniyette ve yanımızda olmasının teyit edilmesi hali ufakta kalıcı oldu biraz. Yakın zamanda bir misafirliğe gittik. Kalabalık ve çocuk çoluğun çok olduğu bir ev ortamıydı. Ufaklık oyuna daldı ama arada gelip beni yoklamaya başladı. Annem orada mı diye soruyor tedirgin bakışlarla. Sonra göz göze geliyoruz ve sevinçle ‘hıh’ deyip koşarak oyuna devam ediyor. Aradan zaman geçiyor, yine beni arıyor. Oturduğum yerde olduğumu görünce seviniyor. ‘Hıh’ diyor ve parmağıyla beni işaret ediyor. İçi rahat bir şekilde oyuna dönüyor. 

 

Oğlumun bu davranışının benzerini ben de namaz esnasında yaptığımı düşünüyorum. Namaz bence Rabbimizin var olduğunu, orda bekleyip bizi koruduğunu anlayacağımız bir yer ve zaman dilimi. Günde 5 kere huzura gidip ‘hıh’ Rabbim buradaymış deyip içimi rahatlattığım bir süreç. Oyun ve oyalanmadan ibaret saydığımız dünya hayatına güvenli bir şekilde geri dönmemiz için namazda Rabbimizi görmemiz gerekiyor. 

 

Oyunu ve eğlenceyi bırakıp koşa koşa beni bulmaya gelen oğlum gibi koşa koşa secdeye gitmeliyim. Rabbimi bulacağım, kendimi garantiye alacağım yer orası. Gitmezsem kaybolurum işte. Filmler, misafirler, öğrenciler, akşam yemekleri, kahvaltılar, arkadaşlar, gezmeler arasında kaybolurum. Bunlara kısa bir ara vermezsem bunlar benim içime işler. İşten güçten kılamıyorum işte demeye başlarım. 

 

Başta Namaz olmak üzere bütün ibadetler, insanın ihtiyacı olduğu için Allah tarafından yapılması emredilmiştir. Emir, farz, borç olarak tanımlayınca ağır gelebilir. Neşesiz gelebilir. Dahası yük olarak görülebilir. İbadetleri yapmak farzdır ama bunu çölde suya koşar gibi, ana kucağına sığınır gibi, güneşten gölgeye kaçar gibi yapmamız gerekir. Ruhumuzun O’na (cc) yaklaşması için de başka bir yol yoktur. Ruhlar âleminde “Elbette sen bizim Rabbimizsin.” diye kabul ettik. Sonra zamanı gelince dünyaya gönderildik. Araya mesafeler girdi, unutkanlıklar girdi. Namaz, bu mesafeyi adım adım kısaltmaya yarar. Unutmuşluktan kurtarır insanı.

 

Doğumundan ölümüne kadar milyonlarca nimete erişen insanın başını bir kere secdeye koymadan gitmesi ne büyük talihsizlik. Çeyizlerine ince ince işlenmiş seccadeler yapılan damatların, namaz örtüleri hazırlanan gelinlerin bir kere olsun alnını secdeye koymaması ne büyük bir talihsizlik. Binlerce kişi aynı anda namaz kılsın diye yapılan ihtişamlı camilerin yanından ezan okunurken kayıtsızca geçenlerin bir kere olsun alnını secdeye koymaması ne büyük talihsizlik.

 

İşi gücü yerinde olanların, evlatları sağ ve sağlıklı olanların, evi ve arabası olanların, eli ayağı tutanların, ya da bunların hiç birine sahip olmayanların bir kere olsun alnını secdeye koymaması ne büyük talihsizlik. Dini bir kültür olarak görenlerin, konsere tiyatroya koşarak gidenlerin, borsayı bitkoini takip edenlerin, yaşamakta ustalaşıp herkese ders verenlerin alnını bir kere olsun sedyeye koymaması ne büyük talihsizlik.

Hidayet veren Rabbim tüm sevdiklerimin namaz kılmasını nasip etsin. Aminnn.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?