
Gölgesinde otur amma
Yaprak senden incinmesin.
Temizlen de gir mezara
Toprak senden incinmesin.
Yollar uzun, yollar ince
Yol kısalır aşk gelince
Yat kurban ol İsmail’ce
Bıçak senden incinmesin.
Hazreti İbrahim imtihan gereği bıçağı Hazreti İsmail’in boğazına dayadı. Fıtratı bozulan bıçak kesemez oldu. O esnada Cebrail elinde bir koçla birlikte yanlarında belirdi. Allahu Ekber. Allahu Ekber.
Bunu işiten Hazreti İbrahim karşılık olarak La ilahe illallahu vallahu ekber! dedi. Sıkıntı hali geçmiş, sürur kaplamıştı içini. Teslimiyet halindeki Hazreti İsmail olayın öncesinde “Emrolunduğun şeyi yap babacığım. Muhakkak ki beni sabredenlerden bulacaksın” demişti. Ancak evladı kurban etmek öyle kolay değildi bir baba için.
Bıçağın kesmemesi ve yerine bir koç inmesi ölümden kurtuluş sevinci değildi Hazreti İsmail için. İnanan insanda hayat ve ölüm aynı mesafededir. Hayat ve ölüm bir ebru deseni gibi iç içedir. O yüzden bir müjdeydi bu teslimiyet ve tevekkülün zirvesindeki genç İsmail için. O da babasından sonra Allahu Ekber ve lillahil hamd dedi. Teşrik tekbirlerinin çıkış noktasıdır bu. Bu bir bayramdır. Kurban bayramı; tevekkülün, teslimiyetin, ahde vefanın bayramıdır.
Bizim kurbanlık usulüne göre kesildikten bir süre sonra kancaya takıldı. Derisi yüzülecek, parçalara ayrılacaktı. Çengelde sallanan koyun, damla damla akan kan, kanı mazgala sürükleyen su... Birden kendimi film platosunda gibi hissettim. Üç dört kişi bir köşede tekbir getiriyor yeni bir kurbanlık kesmek için. Bizim kurbanlık çengelde sallanıyor. Damlayan kanlar halka bile olamadan hortumdan akan suyla mazgalın içine doğru sürükleniyor. Gassal dizisindeki teneşirden su akan sahneler geldi gözüme. Köpüklü su şırıldayarak yere dökülüyordu gassal yıkadıkça ölüyü. Dünya telaşı bitmiş. Teneşirde bir teslimiyet başlamıştı. Gönüllü ya da gönülsüz bir teslimiyet. Kurbanımıza baktıkça akan her damla kanla birlikte içimden bir şeyler gidiyor gibi oldu mazgala doğru. Kötü, habis şeyler bunlar. Kurban irin bağlamış yaralarıma bir neşter vurdu sanki. Nefret, haset, kin damlaları bunlar. Bir ferahlık kapladı o anlarda içimi. Bir sekine inmeye başladı kalbime. Bir sürur tazece gelip yeşertmeye başladı düştüğüm kuyunun dibini. Kurbanın boynuna bağlı ip beni kurtarmak için salındı kuyunun içine doğru. Allahu Ekber! Allahu Ekber!
Sen en güzel vekilsin. Allah'ım içimi kemiren, ruhumu sıkan ne varsa bilirsin. Bir huzur belirir içimde adını andıkça. Sen varken zayi olacak değilim. La ilahe illallahu vallahu ekber!
Yağmurdan sonraki toprak kokusu, ağzı kapalı bir mağaranın aralanması gibi bir mucize. Denizin ikiye yarılması gibi gözle görülen bir mucize değil. İçimde başladı ve içimde bitti her şey. Kalbimin karası aktı toprağa. Gönül kırgınlığım olduğu yerde kaldı ama bir rahmet yıkadı beni kurban kanıyla. Allahu Ekber ve lillahil hamd.