Bence Siz Karar Verin

Bence Siz Karar Verin
29-06-2025

Bazen dolmuşlar iş çıkışı,  öğle arası gibi zamanlarda çok sıkışık olur. Ben de tam da o saatlere denk gelen bir dolmuşa bindim bugün. Kalkarken nerdeyse tüm koltuklar doluydu. Az gitmedi ki dört kişilik bir bayan gurubu biniverdi dolmuşa. İkisi yer buldu,  ikisi ayakta kaldı. Önümde yirmisine varmamış bir genç kız oturuyordu. Solumda ise yirmilerinde bir delikanlı vardı. Delikanlı telefondaki görüntüleri kaydırmakla meşguldü. Ayakta kalan yaşlıca teyze sağa sola bakındıktan sonra bir koltuğun tepesine tutundu. Daha onu görür görmez yer verme telaşı düştü içime. Ancak öndeki genç kız ve delikanlıdan yada oturan herhangi birinden  bir çıkış  olur mu diye bir kaç saniye ortamı yokladım. Ben yoklama alırken şoförün frene basmasıyla ayaktaki teyze öndeki genç kıza doğru yığıldı. Elinde de bir sürü poşet vardı üstelik. Benim iyice canım sıkıldı. Bunu görmelerine rağmen hiç kimseden ses çıkmadı. Kadın kendini toparladı. Tutunduğu koltuğa daha sıkı yapışmaya karar verdi.  Ben de o esnada kadının koluna dokunup buyurun dedim, kendi yerimi verdim. Zaten kısa mesafe gidiyormuş. 10 dk sonra indi. Böylece bende tekrar oturmuş oldum.

Ayakta kaldığım sürede iki genç başta olmak üzere oradaki tüm duyarsız insanlara saydım durdum içimden. Kadın cazgır biri olsaydı; evladım yaşlıyım,  bir yer veren yok mu diye ortalığı inletirdi. Ben cazgır biri olsaydım; o kadar genç var, bir kişi yer vermediniz. Yazıklar olsun diye söylenirdim yüksek sesle. Bunları da düşündüm. Bir süre sonra, oturmuş olmanın da rahatlığıyla ve dolmuşun camından yemyeşil ağaçların görüntüsü aktıkça yavaş yavaş uzaklaştım düşüncelerimden. 

Denizli’deki işlerimi hallettim,  tekrar bindim dolmuşa. Az kişiydik bu sefer. Serindi ve konforluydu dolmuş. Nasıl geldiğimi anlamadım. Eşim ilçe garajında karşıladı beni. Biraz konuştuktan sonra, sana bir hikaye anlatayım dedim ona. Size de anlatayım aynısını. Günün birinde meşhur bir alim ve onun oğlu gece teheccüd namazına kalkmış. Oğul merakla pencerenin perdesini aralayıp sokağa bakmış.  Baba demiş, gördün mü? Hiç kimse teheccüde kalkmamış, yalnız biz kalkmışız. Babası da dönüp keşke sen de kalkmasaydın oğlum,  demiş. Bu hikayeyi anlattıktan sonra dolmuşta yaşananları anlattım. Eşim de yani iyilik yapacaksın ama kim yapmış kim yapmamış diye düşünmeyeceksin dedi. Haklısın dedim. İyilik zaten bir seçenektir yada seçimdir. Yaparsan sevap kazanırsın. Allah da bunu bekliyor zaten dedim. Yaşadığım aydınlanmayı eşimle paylaşmak beni oldukça mutlu etti. Şu andan itibaren verdiğim karar odur ki yapabildiğim kadarıyla iyilik yapacağım ve kim yaptı yapmadı diye kendimle çekişmeyeceğim.

Sohbetin devamında eşim; bir de yaptığın iyiliği anlatmak da var. O daha kötü dedi. Nasıl yani diye sordum. Geçen yaptığım bir iyi bir şeyi,  aslında saklı kalması gerekirken, yani kul ile Allah arasında kalması gerekirken gelip sana anlattım. Anlatmamam lazımdı. Kulun da haberi olsun, takdir etsin diye anlatmış oluyorsun bu durumda. İşin içine  nefis giriyor dedi. Yani yaptıklarını benim beğenime sunuyorsun öyle mi, dedim. Yanlışlığı kabul etmekle birlikte benimle güzel şeyleri paylaşması hoşuma gittiği için yanağından bir makas aldımJ

Tamam, yaptığın iyiliği anlatmak da iyi bir şey değil ama iyiliği kim yapmış kim yapmamış diye  düşünmek daha kötü dedim. Eşim de benim dediğimde Allah rızası için değil başkaları beğensin diye yapıyorsun. O daha kötü dedi. Pek karar veremedik. Sizce hangisi?s

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?