Yunus Peygamber ile Aramızdaki Bağ

23-03-2022

Nefsine zulmetmek ne demek diye sordum. “Ayy canım benim!” dedi, gülümsedi ve uzaklaştı. Bir şey deseydi, belki yaşayarak öğrenmek zorunda kalmazdım. Elimdeki kâğıtta Hz. Yunus'tan bahsediyordu. O’nun hikâyesini az çok biliyordum. Gemiye binişi, denize atılması, balığın karnında geçen 40 gün ve sonrası selamet… Hikâyenin bazı yerlerinde nefsine zulmetmek fiili geçiyordu da açıklaması yoktu işte.

Zulüm denilince karşıya birini oturttum. Bir de ona bu acıları yaşatan birini buldum. Oturan mazlum ve masum oldu. Ayakta durup parmak sallayan, bağıran, işkence eden, saldıran da zalim oldu. Bu ikisi arasında yaşanan olaya da zulüm dedim ben. Oturan da ayaktaki de hep başkasıydı. Ben de hep seyirci. Birine dua ettim izlerken, diğerine beddua. Bu konfor alanı içinde dönüp durdum yıllarca.

Ne zaman ki oturanın yerine kendimi koydum ve ayakta dikilip kendime bağırıp acı çektirdim, o zaman anladım nefsine zulmetmenin ne olduğunu. Birinin kuyusunu kazıyorsam, düşenin ben olduğunu düştükten çok sonra anladım. Birisiyle tartışınca yok yere; asıl kaybedenin ben olduğunu, can sıkıntısı ve baş ağrısıyla kalakalınca anladım. Anlamayana güzellikle veya zorla bir şey anlatılamayacağını karşımdakinin hiç değişmediğini görünce anladım. Bunları anlayana kadar da nefsime zulmetmeye devam ettim, etmişim yani. Bu döngüsel bir şey. Başkasına vermeye çalıştığın zararın, dönüp dolaşıp seni bulması. İşte nefsine zulmetmenin bendeki tanımı.

Doğadaki canlılar arasında bir besin zinciri kuruludur. Bir canlı diğeri ile beslenir. Bunlar zincirin halkaları gibi birbirini tamamlar ve aralarında bir döngü mevcuttur. Halkanın birinin kopuşu, tüm zinciri etkiler. Mesela fareler çekirgeleri yer, yılanlar da farelerle beslenir. Yılanlar zararlı diye onları öldürüp zincirden koparırsak farelerin sayısı artar. Artan fareler, çekirgeler yetmediğinde insanların evlerine girmeye başlar. Onların buğdayına, arpasına dadanırlar. Zararın dönüp dolaşıp insanı bulması adına doğadaki örneklerden biridir bu. Nefsine zulmetmek de buna çok benziyor. Niyette birine, bir şeye zarar verme düşüncesi varsa o bir şekilde kişinin kendisini etkiliyor. Bu bir boyutu bu konunun.

Yunus Peygamber'in selamete çıkışı da balığın karnındayken kendine zulmettiğini fark etmesiyle olmuştur. Sen’den başka İlah yoktur. Sen tüm eksikliklerden uzak Sübhan’sın. Ben kendime zulmedenlerden oldum, şeklinde tercüme edebileceğimiz bir duası var O’nun. Bu dua hem hatasını anlayan, hem de Rabbinden yardım dileyen bir peygamber duasıdır. O’nun -bize göre normal olabilir- ufak diyebileceğimiz hatası, Allah'ın verdiği süreden önce kavminin yanından ayrılması oldu. Bu erken ayrılık zulüm olarak O’na yetti.

Bizim için neler zulüm peki? Her gün okunan ezanlara icabet etmeyişimiz zulüm değil midir? Allah'ın davetini duymazdan gelmek zulüm değil midir kendimize? Bize ‘yaşam’ nimetini veren yaratıcıya teşekkür etmemek zulüm değil midir? Oysa ufak bir kalem hediye edilse bile teşekkürü eksik etmiyoruz. Sadece verilen hayat değil üstelik. Bize; evlatlar, eş, diğer insanlar, gören göz, yürüyen ayak, güneş, yıldızlar da verdi yaratan. Saymakla bitmez ki… Bunların her biri, bunları oluşturan atomlarına varasıya kadar çok değerli. Teşekkür etmeme ya da şükürsüzlük de zulmün ikinci boyutu. Yani biri sosyal alanda insanlarla ilgili, diğeri dini alanda yaratıcı ile ilgili. Etkilenense hep kişinin kendisi. 

Ben de olur ya bir gün biri bana sorarsa ki nefsine zulüm ne demek diye; “Ayy canım benim!” diyerek ayrılmamak adına, yazmak istedim bu meseleyi.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
Hayati Yaman
Hayati Yaman 2 yıl önce
Nefsine zulmedenlerden olmamak adına içimde kıvılcım oluşturdun. Teşekkürler öğretmenim...
Hümeyra
Hümeyra 2 yıl önce
Ben teşekkür ediyorum hocam.