Zihnimizde Kapanan Odalar

22-08-2022

Kanepe ile masa arasında sıkışmış sandalyeye oturdum. Oturdum ki kalkmayayım. Beni rahatsız etmesin kimse diye kendi evrenime, kendimce mesaj yolluyorum. Üstünden daha iki dakika geçmeden;  “Anne! Anne çabuk! Çabuk gelmelisin diyorum sana! diye bağırıyor çocuğum. Saniyeler içinde yanında bitiyorum ama aklımdan bin türlü olasılık geçiyor. Kendine bir şey mi oldu, kardeşine bir şey mi oldu, bir yerden mi düştü, bir yeri mi kesildi? Yüreğim ağzımda ne oldu diye soruyorum. Anne bak, üç tane leylek havada uçuyor... Bak bak oradalar! Çok şükür. Yüreğime su serpiliyor. Bunun için mi bağırıyordun? Bir şey oldu sandım dememe aldırmıyor. Gözü yukarıda, dördüncüsünü de gördüm diyor. Tamam ben de gördüm deyip masaya geçiyorum.

Leyleklerin uçması bana göre sıradan bir durum, çocuk için ise olağanüstü. Ortalığı ayağa kaldıracak kadar hem de. Onun dünyasında bu olaya şahitlik etmek çok heyecan verici, benimkinde ise alışıldık. Ayrı dünyaların insanıyız dedikleri bu olsa gerek. Çocuklarla yetişkinler gerçekten ayrı dünyaların insanı. Bir kertenkele görmek beni ürkütebilir, onları sevindiriyor. Bir uğur böceği onları yarım saatten fazla uğraştırıyor. Eline almalar, yere bırakmalar, uçması için şarkı söylemeler birbiri ardına sıralanıyor. Onların bu heyecanı bazen bana da geçiyor. Kertenkeleyi nerede gördünüz? Uğur böceğini kim uçurdu, gibi sorularla olaya dahil oluyorum.

Bunlarla uğraşmayın. Kirlenir elleriniz, mikrop kaparsınız demiyorum. Böcekler ve hayvanlar dünyasına açılan kapılarını kendi ellerimle kapamak istemiyorum. Korkmak, tiksinmek yerine (belli bir sınır dahilinde) dokunsunlar, sevsinler, oyalansınlar istiyorum. Biz yetişkinler yeterince uzak duruyor, hatta nefret ediyoruz onların çoğundan.

Bir gün tespih böceğini ellerine almışlardı. Bana bir ürperme geldi ama bu duyguyu yansıtmadım onlara. Ne kadar farklı değil mi bu? dedim böcek ellerindeyken. Top gibi kıvrılmasına şaşırdılar, yere bırakınca düzelip yürümesine şaşırdılar. Sen eline alabilir misin? diye sordular. Yok, ben alamam dedim. Böceklere karşı var olan “zihin şemam” onlardan uzak durmam gerektiğini söylüyordu bana.

İnternette duyduğum bir söz vardı.  Aklımda kaldığı kadarıyla şöyle; “Çocuklar küçük yaşlarda zihninde yüzlerce oda barındırır. Büyüdükçe; bu yanlış, bu kötü, bu işe yaramaz, bu çirkin dendikçe o odaların kapılarını bir bir kapatır. Bu söz, benim tesbih böceğine karşı duruşum ve çocuklarımın duruşunu çok iyi özetliyor.

Sadece böceklere değil; eşyalara, insanlara, doğaya ve kendine açılan odalar da var çocuklarımızın zihninde. Leyleklerin uçmasının bizim zihnimizde, kalbimizde bir yeri yoktur belki ama onlarınkinde var. Karıncanın peşinden giden bir çocuk, zihninin bir odasına karınca ile ilgili bilgiler biriktiriyordur. Bizden gelen; bırak, dokunma komutu o odaya kilit vurabilir.

Geçen gün büyük çocuğum, anne kertenkeleye dokundum, diyerek geldi. “İyi yapmışsın, zarar verme yeter.” dedim. Nasıl bir his acaba? diye geçirdim içimden. Benim içimde kertenkeleye ayırdığım bir oda yok. Varsa da belgesel izlemekle sınırlı. Ancak çocuklarımı bu konuda, onlara zarar vermedikten sonra, kısıtlamayı düşünmüyorum.

Bunun ne yararı olacak, diye düşünebilirsiniz. Ben kainatın da bir kitap olduğunu düşünüyorum. “Oku” emrinin yalnızca Kur’an-ı Kerim özelinde, yazıla gelmiş kitaplarla sınırlı olmadığını düşünüyorum. Kainatı okumanın, kendini okumayı da beraberinde getirdiğine inanıyorum. Kitab’ı, kainatı ve kendini okuyan kişinin insan olma yolunda olacağını ve ilerleyeceğini düşünüyorum. Rabbim bu yolda birlikte yürümeyi nasip etsin inşallah

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
Hayati Yaman
Hayati Yaman 2 yıl önce
Sen kapı kapatmıyor ve sadece çocukların değil, bizlerin de zihninde, gönlünde ne kapılar açıyorsun ardına kadar bir bilsen? Fevkalade etkilendim bir biyoloji öğretmeni olarak. Çoook teşekkür ederim Hümeyra öğretmenim.
Hümeyra
Hümeyra 2 yıl önce
Ben teşekkür ederim hocam, güzel yorumlarınız için. Begenmenize çok sevindim. Alışkanlık haline gelmiş ama çok değerli duyguları biraz gün yüzüne çıkarabilirsem ne mutlu bana.