Allah'ın İnsanlığa Uzattığı Son El: Kur'an-ı Kerim...

Allah'ın İnsanlığa Uzattığı Son El: Kur'an-ı Kerim...
07-05-2023

Herhangi bir dine mensup olmayan bir ailenin 12 yaşlarındaki kız çocuğu, babasının cüzdanından gizlice bir miktar para alır. Para ile ufak tefek çocukça alışverişler yapar ve kısa süreli mutluluklar yaşar. Ancak günler geçtikçe kız çocuğu, iç dünyasında nedenini anlayamadığı bir huzursuzluk ve utanç hissetmeye başlar. Kendisine şu soruları sormadan yapamaz:

"Babam, cüzdanından para aldığımı fark etmedi. Çok büyük bir miktar da değildi zaten. Peki ben neden hala böyle huzursuzum? Çevremdeki diğer insanlar da hiçbir şey fark etmedi. Peki ben neden böyle utanıyorum? Gölgem gibi sürekli benimle olan biri mi var?"

Bu ve benzeri sorularına uzun süre yanıt arar. Her arayan bulur mu? Bilinmez... Ama bulanlar sadece arayanlardır. Uzun süren ve emek gerektiren araştırmalarının sonucunda bir Yaratıcı fikrine ulaşmayı başarır küçük hanım. Zaten Yüce Yaratıcı da yarattığı kulları tarafından bulunmak, keşfedilmek ister. Bunun için insana, diğer canlılardan farklı olarak akıl ve kalp verir. Her topluma peygamberler gönderir. Cafer Sadık'ın şu tanımı muhteşemdir:

"Akıl, insanın içindeki peygamber, peygamber ise insanın dışındaki akıldır." Gerçekten de aklın ve vahyin uyumu muhteşemdir. Yine şu da başka bir gerçektir ki, Yüce Yaratıcı'nın insanlığa uzattığı son eldir Kur'an-ı Kerim. İşte bu kız çocuğu gibi pek çok insan, o ele tutunabilmek için sürekli bir devinim halindedir. Fransız düşünür Maurice Blondell'in dediği gibi:

"Ben O'nun çevresinde dolaşıyordum. Düşünceden harekete veya hareketten düşünceye geçmek için, benden yine bana gitmek için her an O'na başvuruyordum."

Benzer konuda J. P. Sartre'ın şöyle bir alegorisi vardır:

Bir kimse, bir odanın kapısının anahtar deliğinden içeriyi gözetler. O sırada dışarıdan bir çıtırtı duyar. Birinin kendisini gördüğünü zannederek irkilir. O anda içini bir utanç kaplar. Ancak sesin, oralardaki bir nesneden geldiğini anlayarak rahatlar. Şimdi bu utanç duygusu üzerine hep birlikte biraz düşünelim. Burada, sesin, rüzgârın etkisiyle bir nesneden geldiğini anlayan kişi, eğer bir mümin ise, bu rahatlamayı yaşayamaz. Çünkü her an kendisiyle birlikte olan bir Yaratıcı vardır.

Ne var ki, Yaratıcı'sının uzağına, şeytanın tuzağına düşmüş, yapmaması gereken bir işi yapmıştır. Mümin, ister yalnızken, isterse birilerinin yanında iken, hatasının farkına varır varmaz utanç içinde kalır. Bu utancın verdiği rahatsızlığı yaşamak insana çok zor gelse de çok olumludur. Çünkü, bu rahatsızlık tevbeye götürür. Tevbe ise, hatanın tekrarlanmasını engeller. Herkesçe bilinir ki, ilk hata hatadır, ikincisi bir karardır. Peki nedir utanç? Utanç, yok olma hissidir. "Yer yarılsa da içine girsem" dediğimizde bu yokluk hissini yaşayarak acı çekeriz. Utanç, kendimizi sevmemedir. Kendi kendimizin gözünden düşmektir. İçimizde oluşturduğumuz ideal ben ile gerçek ben arasındaki açıklıktır. Yani hayalimizde oluşturduğumuz ve ulaşmak istediğimiz ideal insan tipi, gerçek hayata uyarlanamazsa utanç oluşur.

Utanmanın diğer bir adı da hayadır ve "hayat" kökünden gelir. Kısaca haya eden, hayat bulur. Hz. Peygamber, "haya, daima hayır getirir," buyurmuştur. Cüneydi Bağdadi de, "haya, kişiye çirkin işlerini bıraktıran bir huydur," demiştir. Hayalı olmayı özgüven eksikliği olarak görmek, modern dünyanın bir görme kusurudur. Satranç tahtasındaki sert oyuna benzeyen dünya rekabeti maalesef ki, insanı haya duygusundan da uzaklaştırmıştır. "Kendini gerçekleştir, öyle pısırık durma, hakkını ara, kendini ezdirme," gibi telkinler "insan-ı kamil" olma yolunda ciddi engellerdir. Allah dostlarının sözlerinden modern insanın öğreneceği çok şey vardır:

"Varlığını gizlilik arazisine göm. Zira, gömülmeden biten tohum tamamen olgunlaşamaz." (Ataullah İskenderi)

İnsan, içindeki her bir duygunun izlerini doğru takip edebilirse Yaratıcı'sına ulaşacaktır. Çünkü Allah, bir ve bütündür. Her insan, Allah'tan bir parça taşır çünkü O, kulunu yaratırken kendi ruhundan üflemiştir. Bundan dolayıdır ki, insanın her parçasında, o bütünden bir zerre, bir belge ve bir iz yaşar. Bu izleri takip eden insan için Allah'a ulaşmaya ramak kalmıştır.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
Hülya Korçak
Hülya Korçak 10 ay önce
Allaha ulaşanlardan haya duygusunu kaybetmeyenlerden olalım inşallah ????Allahım razı olsun çok güzel yazmışsınız????