Bayramlar ve Affetme Cesareti

Bayramlar ve Affetme Cesareti
23-04-2023

Bayramlar ve Affetme Cesareti...
Canavarlarla savaşanlar, sonunda canavar olmamaya dikkat etmelidirler.
Eleştirdiğimiz kişiye dönüşme tehlikesi, gözden uzak tutulmamalıdır.
Mazlum kişi, güç kazanınca aynı kişiye,
zayıfken de kendisinden daha zayıflara zulmetme döngüsüne kapılabilir.
İşin kötüsü, içten içe kendisini ezdirmediği,
hatta zafer kazandığı zannına kapılır ve
hepten kaybedenlerden olur.
Kur'an'ı Kerim'de Allah'ın buyurduğu gibi:

وَذٰلِكُمْ ظَنُّكُمُ الَّذٖي ظَنَنْتُمْ بِرَبِّكُمْ اَرْدٰيكُمْ
فَاَصْبَحْتُمْ مِنَ الْخَاسِرٖين
"İşte Rabbinizin doğruları hakkında taşıdığınız bu zannınız sizi mahvetti. Sonunda kaybedenlerden oldunuz."
(Fussilet suresi, 23)

Mümin, bir yandan kötülüklere engel olmaya gayret ederken diğer yandan da kin tutmamaya, iyiliğe devam etmeye ve affetmeye gayret etmelidir.
Mağdur olan kişi, yaralarını bu şekilde daha hızlı iyileştirir.
Güçlü biri tarafından zulme uğrayan kişi, gerginliğini ve öfkesini çevresindeki zayıf kişilere (fakir, kadın, çocuk, yaşlı vb) yöneltirse ikinci bir zulüm daha yaşanacaktır. Bunun yerine mazlum kişi gerginliğini azaltacak sohbet, sarılma, yardımlaşma vb. eylemlerinde bulunabilir.
Kendi yaşam sorumluluğunu üstlenip,
çevresiyle farklı bir yaşam modeli oluşturabilir.
Hem zalimin zincirlerinden hem de kendi içinde biriken öfkesinin zincirlerinden özgürleşebilir.
Sorunun başkalarından ziyade kendisine  bakan bir yönünün olduğunu görebilir.
Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
"Din kardeşine güler yüz göstermen, iyi örnek olman, kötülük yapmasını önlemen... birer sadakadır." (Tirmizi)

Yaşadığı her olumsuzlukta sürekli ailesini veya çevresini suçlayan insanlar vardır.
Hayatlarına biraz yakından bakabilselerdi,
suçladıkları kişilerin yaptığı hataları  kendilerinin de yaptıklarını görürlerdi.
Demek ki marifet, suçlamak veya eleştirmek
değil, yeni bir ilişki modeli geliştirebilmektir.
Kur'an'ı Kerim'de Allah'ın bize hatırlattığı gibi:

لَهَا مَا كَسَبَتْ وَلَكُمْ مَا كَسَبْتُمْۚ

"Onların kazandıkları kendilerine, sizin kazandıklarınız da size aittir."
(Bakara suresi, 141)

Affetmek, kalbimizi öfke, husumet ve intikam duygularının ağırlığından temizler.
Ayrıca affetmek, insanı güçlü ve saygın kılar.
Ömer Bin Abdülaziz'in ifadesiyle,
"En güzel af, ezmeye gücün varken vazgeçmendir."
Allah Resulü de şöyle buyurmuştur:
“...Allah, affeden bir kulunun ancak şerefini artırır...”
Bağışlamak kelimesi dilimizde “affetmek” anlamına geldiği gibi,
“karşılık gözetmeden bağışta bulunmak” anlamına da gelir.
Affetmek suretiyle insan aslında
gönül dünyasını hafiflettiği için kendisine,
cezalandırmaktan vazgeçtiği için suçluya ve
intikam peşinde koşmayıp huzursuzluğa sebebiyet vermediği için de
topluma âdeta “bağışta bulunmuş” demektir.

27 yıl hapishanede kaldığı halde yılmayan Güney Afrika lideri Nelson Mandela,
bütün dünyada ırk ayrımcılığıyla mücadelenin sembolü olmuştur.
Hapishaneden çıkarken, yıllarını çalanlar için söylediği şu söz tarihe geçmiştir:
"Beni özgürlüğe kavuşturacak kapıdan geçerken,
öfkeyi ve nefreti geride bırakmazsam,
zihin olarak özgürleşemeyeceğimi, hapishanede kalmaya devam edeceğimi biliyordum."

Ancak affetmek, 
suç ve suçluyla mücadeleyi bırakmak değildir.
Mandela örneğinde olduğu gibi, mücadeleyi olumlu duygularla yürütmeye özen göstermektir.
Maide suresi 8. ayette,

وَلَا يَجْرِمَنَّكُمْ شَنَاٰنُ قَوْمٍ عَلٰٓى اَلَّا تَعْدِلُواۜ
"... Kininiz, sizi adaletsizliğe sürüklemesin!” buyrulması düşündürücüdür.
O zaman affetmek,
kötülüğe kötülükle karşılık vermemektir.
Yaralandığımız yere yaklaşmamak, önlem almaktır.
Affetmek, geçmişi değiştirmez ama geleceğin önünü açar. (Paule Boese)
Affetmek, her şeyi unutmak da değildir.
Çünkü insan bir makine değildir ki, düğmeye bassın ve herşey silinsin.
Zaten silinmemelidir de.
Çünkü o kötü anılar, gelecek yaşamımızda bizlere ışık tutacak bir öğretmene dönüşecektir.
İyi kötü yaşadığı her şey, müminin en değerli hazinesidir.
Hz. Peygamberin buyurduğu gibi:
“Mümin, bir yılan deliğinden iki defa ısırılmaz.” (Buhârî, Edeb 83)

Tüm düşmanlarını bağışlayan Allah Resûlü'nün dahi
bağışladığı hâlde yaptıklarını unutamadığı kimseler vardı.
Amcası Hz. Hamza'yı şehit eden kiralık katil Vahşî'yi affetmiş fakat
kendisiyle mümkün olduğunca yüz yüze gelmek istememiştir.
Amcasının katilini görmenin kendisine acı verdiğini ifade etmiştir.
Demek ki, affeden kişinin acılarına saygı göstermek, onu rahatsız edecek tavırlardan kaçınmak, affedilen kişinin boynunun borcudur.
Hiç bir pişmanlık eseri göstermeden ve
en ufak bir bedel ödemeden af beklenemez.
Af bekleyen, gücü ölçüsünde verdiği zararı telafi etmek için gayret etmelidir.
Bu gayret, affı kolaylaştıracaktır.
Atalarımız,
"mermer has taştan,
iyilik iki baştan olur",
demişlerdir.

Müslüman toplumlarda, küslükler hoş karşılanmaz.
Ancak kırgın kişilere barışmak için baskı yapılması da uygun değildir.
Affetme yetkisi ve özgürlüğü haksızlığa uğrayan kişiye aittir.
Baskı sonucu ve gönülsüzce gerçekleşen helalleşmelerin bireye ve topluma bir faydası olmadığı gibi,
Allah katında da bir değeri yoktur.
Gönülden yapılan bağışlamalar ise dünya ve içindekilerden bile daha değerlidir.
Bu bağlamda bayramların barışa ve huzura katkısı çok büyüktür.
Bayramlarda ve diğer dini günlerde müminlerin kalplerine ayrı bir huzur ve yumuşaklık iner.
Kullarını mağfiretinin gölgesinde ve birbirlerinde dinlenme vesilesi olarak bayramları lutfeden Allah'a hamdolsun!
Geçmiş bayramınız mübarek olsun...

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
Hacer Yorumez
Hacer Yorumez 12 ay önce
Çok güzel bir yazı olmuş. Emeğinize, ellerinize sağlık.