Daha ne kadar sabredeceğiz Sayın Ali Koç?

12-11-2021

Ali Koç 3 Haziran 2018’de yüzde 77.6’lık bir oy oranıyla başkanlığa seçildiğinde herhangi bir şampiyonluktan çok daha fazlasını hissetmiştim. Kazanılan şampiyonluklardan çok daha heyecan verici, çok daha anlamlıydı benim için bu değişim…

Ali Koç eğitimiyle, iş adamı vizyonuyla, uluslararası tanınırlığıyla Fenerbahçe’ye sınıf atlatacaktı. Vaatleri o yöndeydi ama esas önemli olanı bunları yapabilecek karizması, finansal ve iletişim gücü vardı. İşte tam da bu yüzden bu vaatleri başka bir başkan adayı verseydi bu kadar anlamlı olmazdı. 

Uzatmayayım, benim gibi belki de her Fenerbahçeli yukarıda yazdığım hislere ortak olmuştu. Buna inanıyorum. Ama geldiğimiz nokta için güzel Türkçemizdeki en iyi ifade “hayal kırıklığı”dır. Başka türlü ifade edemiyorum gelinen noktayı. 

3 sezonda 49 transfer yapıldı. Vitor Pereira ile birlikte 7 teknik direktörle çalışıldı. Ama sonuç olarak hiçbir kupa alınmadığı gibi bu sene de şampiyonluk yarışında liderin 10 puan gerisinde kalındı. 

Bakın açık açık söyleyeyim. Ben sportif başarının salt şampiyonluk ile değerlendirilmesine karşı biriyim. Bir spor kulübü sporcu yetiştirip, bu sporcuları yüksek bedellerle satıp bir nevi sporcu fabrikası kimliği ile kendini anlamlandırabilir. Bunun için çok profesyonel bir altyapı ekibine ve sistemine ihtiyacı vardır. Bu uzun vadeli bir süreçtir ve camia bunun farkındadır, sabırlıdır. 

Ve fakat sportif başarılar da kısa süre içinde oluşmaz. Bir takım olmak, bir oyun sistemi oturtmak için zaman gerekir. Vizyon burada devreye girer. 

Ali Koç Philip Cocu ile aslında bir vizyon atılımı yapmıştı. Hollanda ekolünü getirmeyi, farklı oyuncu transferleriyle ileriye dönük adımlar atacaktı. Bu aşı tutmadı. Sabredilseydi tutar mıydı, belki. 

Sonrasındaki teknik direktör tercihleri vizyondan uzaklaşıldığının göstergesiydi. Taraftar ne kadar isterse istesin eğer Cocu’yu işe alan vizyon ve motivasyon devam etseydi Ersun Yanal göreve gelmezdi. Çünkü Ali Koç’un anlattığı vizyon ve profile Ersun Yanal uymuyordu. Kendisi kötü teknik direktördür demiyorum. Sözlerim yanlış anlaşılmasın. 

Emre Belözoğlu da değildi belki ama gençliği ve oyuncular üzerindeki etkisiyle göreve devam edebilirdi diye düşünüyorum.

Şimdi gelelim günümüze. Pereira kötü bir teknik direktör mü? Hayır. Ama aylarca beklediğimiz kişi miydi? Kesinlikle hayır. Ama başladık bir kere. Destekleyecektik. Arkasında duracaktık. 

3lü oynattığı için de kızmıyorum kendisine. 3lü sistem günümüz futbolunun gözde formasyonu diyebilirim. Ama bu sistem için doğru oyuncularınız varsa. Fenerbahçe’nin oyuncu grubunun bu formasyona tam olarak uygun olmadığı ilk günden belliydi ve bu belli olmasına rağmen uygun oyuncular transfer edilmedi. E o zaman bu ısrar niye diye de sormak, en doğal hakkımızdı. 

Fenerbahçe saha içerisinde kendilerine anlatılan oyun planının ne olduğunu anlayamamış oyuncu grubundan oluşuyor gibi hissettiriyor çoğu zaman. Geriye düştüğünde panikliyor. Özgüven kalmamış. Her Anadolu takımı “Biz bu maçı kazanabiliriz” motivasyonuyla oynuyor. Bu en büyük problem. 

Bu büyük problemin yanında bir de Mesut Özil gibi bir dünya yıldızını kendine küstüren ve takım içerisindeki otoritesi tartışılan bir teknik direktör olduğunda taraftarında gelecek için umutsuzluğa kapılması çok normal bir durum. 

Böyle bir durumda Ali Koç’un bugünkü açıklamaları çok büyük bir merakla bekleniyordu. Taraftar kendisini istifaya davet etmişti. Tepki büyüktü. Ya istifa edecek, ya teknik direktör değişikliğine gidecekti. Beklenti bu yöndeydi. 

Fakat hiç biri olmadı. 

Başkan yine satır aralarını iyi okumamızı, hocanın arkasında durduklarını ve Mesut Özil’in ticari işlerinden ziyade futbola odaklanmasını söyledi. 

Hocanın arkasında durduklarını ama hocanın sistemi değiştirmesi gerektiğini ima etti. 

Dış güçlerin onu devirmeye çalıştığından bahsetti.

Sonuç olarak da taraftardan sabır istedi. Başka çaremiz yok zaten. 

Umarım sabrın sonu bu sefer selamet olur!

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?