Demokrasi Kültürü

03-02-2022

Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratiklâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.”

Anayasamızın 2. Maddesi devletimizin yönetim şeklini ve devlet yapısını açıkça belirtmiştir.

Demokratik devlet…

Türkiye’nin demokrasi kültürü…

Bu kavramlar sık sık kullanılıyor ama içinde barındırdığı anlamlar ve derin tarihi süreç bilinmeden kullanılıyor.

Uzun uzun demokrasiyi anlatmayı düşünmüyorum. Zira yazılarımı da bir şeyler öğretmek için değil, insanların hali hazırda çok iyi bildiği şeylere başka bir bakış açısıyla dikkat çekmek için yazıyorum.

Günümüz Türkiye’sinin ne kadar demokratik olduğu uzun bir tartışma konusu olur. Zira demokrasi sadece “seçim düzenlenmesi” seviyesinde incelenemez.

Ancak elbette dünya siyasetinin modernleşme sürecinde demokrasinin ortaya çıkışı monarşilerin yıkılıp, halkın kendisini yönetecek lideri seçme isteği olarak gerçekleşti.

Demokrasi kültürü ile ilgili gözden kaçırdığımız nokta tam da bu. Avrupa'da halklar demokrasi için kan döktüler. Krallara, feodal düzene karşı baş kaldırdılar.

1789 Fransız Devrimi’ni hatırlayın.

Mutlak monarşinin halkına karşı yenilmesi ve cumhuriyetin ilan edilmesi…

Dışarıda bir düşman yokken, işgal yokken halkta vatandaşlık bilincinin oluşmasıyla başlayan isyanlar…

Biz de ise düşman işgaline karşı verilen Kurtuluş Savaşı sonrasında cumhuriyet (dolayısıyla demokrasi) Atatürk tarafından halka hediye edildi. Hediye edildi ifadesini kullanmamın sebebi istese kendi monarşi düzenini yaratabilecek gücü varken “Efendiler yarın Cumhuriyeti ilan ediyoruz” vizyonuna, alçak gönüllüğüne sahip olmasıdır.

Nitekim Atatürk’ün en önemli silah arkadaşlarından Kazım Karabekir en başından beri hem cumhuriyetin ilanına hem de laiklik meselesine mesafeliydi. O verilen Kurtuluş Savaşı sonrasında padişahın geri dönmesi gerektiğine ve hilafetin devamına inanıyordu. Bu gibi nedenlerden dolayı da cumhuriyetin ilanından kısa bir süre sonra CHP’den istifa etti.

Yani Atatürk silah arkadaşlarından bazılarının bile anlayamadığı, gerek görmediği bir devrimi gerçekleştirmişti cumhuriyeti ilan ederek.

Halk egemenliğini tarihte ilk kez bir Türk devletine getirerek.

Demokrasi için olmazsa olmaz olan ama tek başına bir anlam ifade etmeyen seçimleri anlamlı hale getiren ve demokrasiyi destekleyen ikinci en önemli unsur ise çok partili siyasi ortamdır.

Bu noktada İsmet İnönü’nün hakkını teslim etmek ve ona şükran duymak gerekiyor. Bugün neredeyse küfürler içerisinde kendisinden nefret eden bir siyasi kanat, siyasi varlığını İnönü’nün kendi inisiyatifiyle çok partili olarak seçime gitmesine borçludur.

 Demokrasinin tam olarak ne olduğunu bilmeyen ve bunun için savaşmamış bir toplumun demokrasi kültürünün Avrupa demokrasisiyle aynı olmasını beklemek mantıklı olmayacaktır.

Özetle, anlatmak istediğim şudur:

Atatürk ve İnönü Türk milletine hayallerinin ötesinde bir seçim şansı verdiler.

Liderini seçme şansı verdiler. 

Buna herşeyimizle sahip çıkmalıyız. 

 

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?