Birçok insan için şeker, hayatın vazgeçilmez bir parçası. Yediğimiz ekmekten içtiğimiz meyve suyuna kadar neredeyse her şeyin içinde şeker var. Özellikle çay, kahve vs. içerken kullandığımız şeker miktarını hesaplarsak, ortaya muhtemelen korkunç rakamlar çıkacaktır.
Peki neden bu kadar çok şeker tüketiyoruz?
Belki de çoğumuzun bilmediği bir şey var: Şeker alışkanlığı anne karnında başlıyor. Araştırmalara göre, şeker alışkanlığı anne karnında başlıyor ve çocukluk döneminde ve ilerleyen yıllarda devam ediyor. Yani annenin hamileyken beslenme şekli, çocuğun damak tadının oluşumunda belirleyici bir rol oynuyor. Bu süreç emzirme döneminde de devam ediyor.
Bebeklikte edinilen bu “tatlı damak tadı”, ne yazık ki hem fiziksel hem de zihinsel gelişim açısından son derece zararlı. Çocuğun ilk 1000 günündeki beslenme biçimi, ilerleyen yaşlarda, özellikle 50’li ve 60’lı yaşlarda ortaya çıkan hastalıkların temelinde yer alabiliyor. Yüksek tansiyon ve diyabet bu hastalıkların başında geliyor.
Dahası, yapılan birçok bilimsel çalışma, rafine şekerin kanser hücrelerini beslediğini ve kanseri tetiklediğini ortaya koyuyor.
Bu durumda çocuklarımıza, özelikle rafine şekerli yiyecek ve içecekler yerine daha sağlıklı alternatifler sunmalıyız. Mesela çikolata yerine hurma verebiliriz. Hem doğal bir tatlıdır hem de vitamin ve mineraller açısından zengindir. Yanına bir avuç fındık ya da fıstık eklendiğinde, çocukların günlük önemli besin ihtiyaçlarını da karşılamış oluruz.
Özetle seker tüketim konusu sadece çocuklarımız için değil, biz yetişkinler için de oldukça önemli bir konu. Şeker tüketimini azaltmak hem bugünkü yaşam kalitemiz hem de ileride sağlıklı bir yaşlılık dönemi için atılacak en önemli adımlardan biridir.
O halde bugünden başlayalım:
Kahvemizi ve çayımızı şekersiz içelim ve alışverişlerimizde mümkün olduğunca şekersiz ürünlere yönelelim.
