Ay’a Yolculuk

08-10-2022

Birkaç gün sonra Ay’a gideceğim. Yanıma Tontirik’i de almak istedim. Biliyorsun arada giderim oraya. Bu sefer de Tontirik ile gitmek istedim. Tontirik için kıyafet ayarlamak zor olabilir. Maması, sürekli üzerinde uyuduğu battaniyesi ve oyuncak faresini de yanında ister. Çok mızmız bir kedidir o. Ne yapalım, bir kereliğine de olsa ayda da nazını çekeceğim. Nerede acaba şimdi? Yine çalışma masamdaki sandalye kıvrılmış uyukluyordur.  O orada diye kaç kere mutfak masasında çalışmak zorunda kaldım.

Biyo terzi Bayan Bilgehan bana yardımcı olabilir. Astronot kıyafeti tasarlamak ve dikmek konusunda onun üzerine kimse yok. En son gidişimde başka biri terziye diktirdiğim kıyafeti giyeyim dedim ve pişman oldum. Ay’da ne gece soğuğundan tam korudu beni, ne de gündüz sıcağının yakmasını engelledi. Uzay aracının içinde geçirdim çoğu zamanımı. Oksijen tüpünü iyi dikmişti, şimdi hakkını yiyemem ama bir üşümek bir yanmak iyi gelmedi bana. Sevmedim. Ben sevmediysem kedim Tontirik hiç sevmez. 

Kedim neyi sever biliyor musun? Gece, yıldızlı bir gece dememe gerek yok, bir ağacın altına kıvrılıp Ay’ı seyretmeyi sever. O ağaç genelde benim teleskopumun kurulu olduğu küçük gözlemevimin yanındaki ağaç olur. Ben ağaca sırtımı dayarım, o yanıma gelir. Gözlerini Ay’a diker, bakar da bakar. Ne düşünür acaba diye merak ederim. Gözlerinin içine bakar, Ay’ı gözbebeklerinden seyrederim. 

Dolunay zamanı pek yanıma uğramaz. Komşunun köpeğiyle o bahçe senin bu bahçe benim koşturur dururlar. Bu gece aydınlığında kavgaları hiç eksik olmaz. Ben dolunayı beyaz çikolata kaplı bir yaş pastaya benzetirim; parlak ve yusyuvarlak. Ay’a gitmeden çokça yesem iyi olacak, orada özleyebilirim. Gerçi bir hafta çabuk geçer ama olsun. Aklıma geldi diyelim, orada yaş pastayı nereden bulurum. Tontirik de yaş pasta sever biliyor musun? Ben alıştırdım. Başka kedilere benzemez o. 

Son Dolunay öncesi, ilk dördün evresinde yani, kedim kısa süreliğine de olsa kayboldu. Tutmuş benim iş yerine gitmiş. Her yeri aradım, taradım yok. En son orası aklıma geldi. Daha önce peşimden beni işyerine kadar takip etmişti bir gün. Ben Gün Dönümü Gözlemevi’nin açılır tavanın olduğu yerdeki aynalı teleskoptan sorumluyum. Bizimki gelmiş kontrol odasını turlamış, mercekli teleskopların bulunduğu salonu gezmiş. Ziyaretçilere açık bir yer orası. Kimse bizimkini garipsememiş. Fotoğraf bile çektirenler olmuş.

Ben o gün o salondan gelen gülüşmelere, mutlu mesut seslere; ne oluyor acaba diyerek gittim. Ziyaretçi salonu benim kedinin etrafında toplanmış. Sevenler, şirinlik yapanlar, tüylerine dokunanlarla benimki ilgi odağıydı. Şaşkınlığımı tahmin edersin. “Pardon, şey affedersiniz… Bu benim kedim Tontirik.” diyerek aldım ellerinden. “Neden böyle tehlikeli şeyler yapıyorsun sen?” dedim. Kuyruğunu salladı, daha çok sokuldu kucağıma. Bir şey demedim. Kaybolduğunda da yine onu orada buldum. O saatte kapalı olan giriş kapısının dibine kıvrılmış, öylece bekliyordu. Çok mutlu olmuştum onu orada görünce. Ben şimdi bu meraklı kediyi götürmeyim de kimi götüreyim Ay’a?

Düşünsene Tontirik Ay’da yürüyecek. Bu yıllar önce imkânsızdı. Artık isteyen Ay’a yolculuk edebiliyor. Zahmetsizce, ışık hızına yakın, konforlu, kısa sürede oradasın. İster dünyadan hiç görülmeyen karanlık yüzeyine iniş yapabilirsin, istersen her zaman gördüğümüz bildiğimiz yerine. Ben zaten işim dolayısıyla sık sık gidiyorum. Alıştım gidip gelmeye. Ay’dan Dünya’ya bakmaya alışamadım. Daha doğrusu alışmak istemem. Öyle güzel ki seyretmesi… Durmadan dönen bu dev küre Ay’dan daha güzel. Ay’dan Dünya’yı seyretmek güzel. Yani içinde bulunmak, tozlu yollarında dolanmak, onu uzaktan seyretmek kadar güzel değil.

Ay olmasaydı inan dünyada işler çok fena karışırdı. Öncelikle çok daha hızlı dönerdi Dünya. Bildiğimiz gece gündüz çok çok daha kısa sürecekti. Rüzgâr böyle ılık lık esmeyecekti mesela. Fırtınalar, kasırgalar diyarı olacaktı Dünya. Düşen meteorlardan başımızı kaldırıp Ay’ı seyretmeye fırsat bulamazdık. O küçük haliyle büyük işler yapıyor aslında. Dünya’ya kalkan olmuş bir pervane gibi.

Hey, kafanı çıkar oradan ve dinle. Tüm bunları sana anlatıyorum. Minik ayaklarını da çıkar, korkma lütfen. Ne dersin Tontirik ile uzaya gitmek iyi bir fikir mi sence? Hem belki seni de götürürüm. Ay’a ayak basan ilk kaplumbağa da sen olursun. Ama böyle kafanı gözünü habire içeri çekersen olmaz ki. Dünyanın güzelliğini seyredemezsin Ay’dan. Tozlu yollarda bıdıl bıdıl yürüyemezsin. Yani ayak izin çıkmaz böyle yaparsan. Gerçi çimenlerde yürümeye alıştın, tabii sen de nazlısın baksana. Dur bir sayalım, eğer Ay’a gidersek seninle, kaç yaşında böyle bir deneyimi yaşamış olacaksın. Kabuğundaki geometrik desenler bunun için var değil mi. Sayıyorum; bir, iki, üç…

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?