
Hatay dediğim zaman ilk olarak aklınıza ne geliyor? Bu soruyu 2023 yılından önce sormuş olsaydım aklınıza gelen birçok husus olurdu. Zengin kültürü ve tarihi, mutfağı, medeniyetlere ev sahipliği yapan tarihi mirası ve hatta coğrafyasına bağlı olarak doğal turizm olanaklarını sayabilirdik. Özellikle, Antakya’nın çokkültürlü yapısı, farklı dinlerin ve etnik grupların birlikte yaşama deneyiminden bahsi açar ve devamında St. Pierre Kilisesi, Payas Kalesi ve nihayetinde Habib-i Neccar Camii ile panoramik bir medeniyet haritası çıkarabilirdik.
6 Şubat 2023 tarihinden sonra ise Hatay büyük bir yıkım yaşadı. Türkiye’de 11 ilde yaşanan depremin en belirgin izlerini yaşayan Hatay’da Antakya diye bir yer neredeyse kalmadı. Kırıkhan, Hassa, Samandağ ve Defne hala bir toz bulutunun etkisinde yeniden doğuş sancıları veriyor.
Jeopolitik konumuyla Suriye’nin sınır şehri olması ve uzun yıllardır göç hareketliliğinin merkezi olmasını da göz ardı etmeden şehri derinlemesine incelemek gerekir. Toplumun çok dilli ve çok dinli yapısına karşı bugün ortak bir kaygı var yeniden inşa olacak bir şehir..
Tepsi kebabı, künefe, humus, oruk ve nice mutfak sanatlarıyla UNESCO “Yaratıcı Şehirler Ağı”nda gastronomi alanında yer alan Hatay bugün yapılar açısından inşa olurken halkın yaşamı, ticaret ağı, ekonomisi ve gastronomisi ile de yeniden bir iyi oluş hikayesi ortaya koyduğunu da göz ardı etmemek gerekir.
Bu hikâyede biraz daha özele inip Hatay’ın merkezi olan Antakya’dan ve bizlerde bıraktığı izlerden ve yeniden doğuşundan bahis açmak gerekir. Şimdi Antakya’ya dair birkaç fotoğraf karesi paylaşmak ve bu fotoğrafın zihinlerde oluşturduğu duygudan şehri yeniden tanımlamak isterim.
Bu fotoğraflara baktığımızda çok sesli bir ahenk içinde bir yarım kalmışlık hissi vuku buluyor. Kalan tarihi yapılara baktığınızda taş duvarlardan yayılan tarih, sıcaklık ve misafirperverlik insana sanki kocaman bir ailenin parçasıymış gibi hissettiriyor. Antakya’nın mutfağı da bu duygunun bir parçası—her tabak, geçmişten bugüne taşınan bir hatıra gibi şimdi..
Asi Nehri’nin kenarında kurulmuş olan bu şehirde 2023 depremiyle derin yaralar almış bir şehir. Kaybolan evler, boş kalan sokaklar, yerini bulamayan hatıralar… Şehirdeki sessizlik bazen çok ağır. İnsanların gözlerinde hem acı hem direnç var; “yeniden ayağa kalkacağız” kararlılığı, ticareti hayatın merkezine alan toplumla beraber bir düzende gerçekleşiyor.
Antakya’da yıkılmış olsa bile kaybolmamış olan bir ruh var. Bu ruhun etkisiyle birlikte bu şehirde bir dönüşümü görmek kaçınılmaz. Bugün hala %80’nin konteyner kentlerde yaşadığı ve bu doğrultuda kurulan çarşılara karşın neredeyse üç yıla yakın bir sürede çoğunluğu bitmiş bir inşaat sahasının varlığını da göz ardı etmemek gerekir. Fotoğraflarda da görüldüğü üzere hem şehir merkezinde hem de dağ eteklerinde binlerce inşaat gözlemlenmektedir.
Deprem sonrası büyük bir yıkıma uğrayan Hatay, bugün yeniden inşa sürecinde devletin güçlü yatırımlarıyla hızla ayağa kalkmaktadır. Şehirde yükselen yeni binalar, yalnızca betonarme yapılardan ibaret değildir; aynı zamanda geleceğe duyulan umudun, devletin kararlılığının ve halkın yeniden hayata tutunma iradesinin sembolüdür.
Yaklaşık üç yıla yakın sürede devlet, adeta %200 kapasiteyle çalışarak bölgedeki inşaatları yürütmüş, kısa sürede çok sayıda konut ve kamu binasının yapımını tamamlamıştır. Bu süreç, Türkiye’nin kriz anlarında nasıl hızlı refleks gösterebildiğinin, kaynaklarını en verimli şekilde harekete geçirdiğinin bir göstergesidir.
Bugün Hatay’ın ufuk çizgisinde yükselen vinçler, geleceğin şehrini inşa eden ellerin simgesidir. Devletin güçlü desteğiyle yürütülen bu yeniden yapılanma, yalnızca kaybedilen yapıları yerine koymak değil, daha güvenli, daha dayanıklı ve modern bir Hatay inşa etme hedefini taşımaktadır.
Ancak bu yoğun yeniden inşa sürecinde dikkat çeken bir eksiklik de bulunmaktadır: sürdürülebilirlik. Şehrin birçok noktasında toz bulutlarının yoğun olduğu, yeşil alanların henüz yeterince oluşturulmadığı gözlenmektedir. Kentin yeniden inşası yalnızca sağlam binalar yapmakla sınırlı kalmamalı; aynı zamanda yeşil şehir altyapıları, çevre dostu ulaşım sistemleri, yağmur suyu toplama ve enerji verimliliği gibi yatırımlarla desteklenmelidir.
Hatay, tarihi ve kültürel mirasıyla özel bir şehir olmanın yanında, gelecekte sürdürülebilir şehirleşmenin örneklerinden biri haline gelebilecek potansiyele sahiptir. Bu nedenle yeniden inşa sürecinde yalnızca hız ve güç değil, aynı zamanda doğayla uyumlu, insan odaklı ve çevreye duyarlı bir yaklaşım benimsenmelidir.
Bu durumu daha özele indirgersek aşağıda fotoğrafı yer alan Asi nehri ile süreci değerlendirebiliriz. İklim krizinin de etkisiyle birlikte tarih boyunca Antakya’ya hayat veren, kültürlerin buluştuğu bu nehir, bugün neredeyse kuruma noktasına gelmiş durumdadır. Yatakta biriken molozlar, azalan su debisi ve kirlilik, Asi’nin ekosistemini tehdit etmektedir.
Bu durum, yeniden inşa sürecinin yalnızca binalarla sınırlı kalamayacağını, aynı zamanda doğal yaşamın korunması ve çevresel sürdürülebilirliğin sağlanması gerektiğini göstermektedir. Asi Nehri’nin bugünkü hali, bize ekolojik yatırımların ve çevre yönetiminin ne kadar kritik olduğunu hatırlatmaktadır.
Tüm bu gözlem ve bakış açısı doğrultusunda ÇETA Derneği’nin üstlendiği AB projesi kapsamında gençler bölgeyi ziyaret etmiş olup şehrin bu eksiklerine yönelik politika yapıcılara önerilerde hazırlamıştır. O halde toplum-STK ve politika yapıcılar bir araya gelmelidir. Bu genel çerçevede ise birkaç başlıkta önerilerimizi sunarak yazıyı tamamlayabiliriz.
Nehir Islah Çalışmaları: Asi’nin yatağındaki moloz ve atıkların temizlenmesi, doğal akışın yeniden sağlanması noktasında ilk adımlar atılabilir.
Yeşil Altyapı Yatırımları: Nehir kenarında yürüyüş yolları, yeşil koridorlar ve ekolojik park alanları oluşturulabilir. Bu sayede toplumsal iyi oluşa da katkı sağlanabilir.
Su Yönetimi ve Koruma: Tarımsal sulama ve şehirsel kullanımda su verimliliğinin artırılması, su kayıplarının önlenmesi önem arz etmektedir. Kuraklıkla mücadele için elzem olduğu için acil planlamaya alınması gereklidir.
Arıtma ve Kirliliği Önleme: Kanalizasyon ve atık suların doğrudan Asi’ye ulaşmasını engelleyecek ileri biyolojik arıtma sistemlerinin kurulması yeniden doğuşa imza atan şehirde yaşam alanlarının gelecekte sorun yaşamaması ve döngüsel su kullanımı için bir gereklilik olarak görülebilir.
Toplum Katılımı: Yerel halkın, STK’ların ve üniversitelerin sürece dahil edilmesi, Asi’nin korunması için bilinçlendirme kampanyalarının yapılması ve Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri ile sürdürülebilirlik kültürünün inşa edilmesi Antakya’nın geleceği için atılım olacaktır.
Kısacası Hatay, Asi Nehri’nin yeniden canlanışıyla, Antakya’nın inşa oluşuyla ve şehre yeniden dönecek olan yerlileriyle yeniden doğuşun sembolü olacaktır.