
Her yolculuk, aslında yeni ufuklara açılan bir kapı ve geleceğe uzanan bir köprüdür. Ancak yolculuk yalnızca geleceğe değil, aynı zamanda geçmişin izlerine de ışık tutar. Bu yazı da böylesi bir yolculuğun ürünü olarak kaleme alınmış olup hem geçmişten beslenmekte hem de Türkiye’nin geleceğine dair umutlar taşımaktadır.
Yazının ilham kaynağı, İstanbul Tersanesi’nde düzenlenen Mavi Vatan Programıdır. Mavi Vatan kavramı denildiğinde akıllara pek çok şey gelebilir. Benim zihnimde ise üç temel başlık öne çıkmaktadır. Bunlar;
- Uçsuz bucaksız deniz alanlarımız,
- Amiral Cihat Yaycı’nın ortaya koyduğu doktrin,
- Teknofest ruhu ve deniz askeri sistemlerimiz.
Bu üç başlığı merkeze alarak Mavi Vatan’a daha yakından bakmak, aslında bize üç farklı perspektif sunar: güvenlik, millilik ve sürdürülebilirlik. Yazının devamında ise hem görseller hem de bu üç boyut rehberliğinde Mavi Vatan’ı yeniden düşünme fırsatı bulacağız. Böylece yalnızca askeri ve stratejik bir vizyonu değil, aynı zamanda milli kimliğimizin, teknolojik ilerlememizin ve geleceğe dair çevresel sorumluluklarımızın bir parçası olan bütüncül bir yaklaşımı da konuşabiliyor olacağız.
Görseller, tarafımdan çekilmiş olup Mavi Vatan’ın farklı boyutlarını yansıtmaktadır. Bir yanda uçsuz bucaksız deniz alanları, diğer yanda bu alanların koruyucusu olan denizaltılar ve denizle kara alanını birleştiren Teknofest’in başarıları... Her biri, Türkiye’nin denizlerdeki varlığını, kararlılığını ve teknolojik atılımlarını somut bir şekilde göstermektedir.
Bu ülkenin ferdi olan her insan gibi, Türk Bahriyesi de yalnızca bir askeri güç değil; aynı zamanda milletimizin güven kaynağıdır. Bayrağımızın dalgalandığı her gemi, ufukta beliren her denizaltı ve güven duygusu aşılayan her araç, aslında bağımsızlığımızın ve caydırıcı gücümüzün sembolüdür.
Ancak burada üzerinde durulması gereken asıl mesele, bu araçların millileşme oranlarıdır. Çünkü millileşme yalnızca stratejik bağımsızlık sağlamaz; aynı zamanda sürdürülebilirliği de beraberinde getirir. Yerli ürünler kullanılarak geliştirilen teçhizat, dışa bağımlılığı azaltırken, lojistikte taşımaya bağlı karbon ayak izini de önemli ölçüde düşürmektedir. Böylece güvenlik ile çevresel sorumluluk arasında güçlü bir bağ kurulmaktadır.
Özellikle denizaltılar, Mavi Vatan vizyonunun en kritik unsurlarından biridir. Hem caydırıcılığıyla bölgesel güvenliği artırmakta hem de teknolojik ilerlemenin bir göstergesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Denizaltılarla ilgili belirli bilgileri ve bu bilgilerin Mavi Vatan’ın geleceği açısından nasıl bir anlam taşıdığını örneklerle beraber resmi kaynaklar ışığında şu şekilde ifade edilebilir;
Türkiye’nin millileşme projeleri kapsamında denizaltı gücüne yeni imkân ve kabiliyetler kazandırmak, mevcut sistem ve cihazları modernize etmek amacıyla, 2019 yılında PREVEZE Sınıfı Denizaltı Yarı Ömür Modernizasyonu Projesi sözleşmesi imzalanmıştır.
Bu proje ile birlikte denizaltılarımızın yerli imkânlarla modernize edilmesi süreci başlatılmış ve bugün itibarıyla %79 oranında millileşme sağlanmıştır. Özellikle basınç altında çalışan sonar sistem elemanlarının milli olarak imal edilmesi Türk savunma sanayii açısından kritik bir dönüm noktasıdır.
Türk denizaltıcılığı 139 yıllık bir geçmişe sahiptir ve bu köklü geleneğin üzerine inşa edilen MİLDEN – Milli Denizaltı Projesi, ülkemizin gelecekte tamamen bağımsız denizaltı teknolojilerine sahip olmasının yolunu açmaktadır.
Bugün denizaltılarımız, yalnızca savunma amaçlı değil, aynı zamanda milli silah sistemlerinin denendiği ve etkin şekilde kullanıldığı platformlar haline gelmiştir. Öne çıkan başarılar şu şekildedir:
AKYA Torpidosu Harp Atışı
Tamamen yerli ve milli imkânlarla geliştirilen AKYA ağır torpidosu, 27 Aralık 2023’te TCG Preveze tarafından Antalya Körfezi’nde başarıyla atılmış ve hedef gemi M/G Gazal batırılmıştır. Bugün itibarıyla tüm denizaltılarımız milli AKYA torpidosu atma yeteneğine sahiptir.
ATMACA G/M Test Füzesi Atışı
12 Mart 2025 tarihinde TCG Preveze, yerli ve milli geliştirilen ATMACA güdümlü mermisini denizaltından başarıyla ateşlemiştir. Bugün AY Sınıfı hariç tüm denizaltılarımız bu kabiliyete sahiptir.
MALAMAN Mayını Atışı
22 Mart 2024 tarihinde TCG Pirireis, milli imkânlarla geliştirilen MALAMAN mayınını başarıyla denizaltından atmıştır. Bu atış, REİS Sınıfı denizaltılarımızın döküş yeteneğini ortaya koymuştur.
Yalnızca birkaç örneğini saydığımız bu deniz araçlarının bir stratejik anlamı olduğunu unutmamak gerekir. Bu doğrultuda, yapılan ilerlemeler Türk Deniz Kuvvetleri’nin caydırıcılığını artırmakla kalmamış; aynı zamanda yerli ve milli savunma sanayii ekosisteminin gücünü de kanıtlamıştır. Bugün denizaltılarımız, hem barış zamanında görünmez caydırıcılık unsurları olarak görev yapmakta hem de gerektiğinde millileşmiş silah sistemleriyle Mavi Vatan’ın en güçlü savunucuları olmaktadır.
Savunma sistemlerinde millileşme yalnızca stratejik bağımsızlık sağlamaz; aynı zamanda çevresel sürdürülebilirliği de beraberinde getirir. Özellikle yerli üretim teçhizat ve sistemler, dışa bağımlılığı azalttığı gibi, lojistik süreçlerde taşımaya bağlı karbon ayak izinin düşürülmesine de katkı sunmaktadır.
Bunun yanı sıra modernize edilen denizaltılar ve savaş gemileri, yalnızca güvenlik açısından değil, çevre dostu teknolojiler bakımından da gelişmektedir. Burada öne çıkan iki önemli başlık şunlardır:
Atık Yönetimi Sistemleri
Günümüzde deniz araçlarında atıkların doğrudan denize bırakılması yerine, özel arıtma ve depolama sistemleri kullanılmaktadır. Bu sayede gemi ve denizaltılardan kaynaklanabilecek çevresel kirlilik en aza indirilmektedir.
Balast Suları
Uluslararası denizcilik standartları çerçevesinde balast suları, deniz ekosistemine yabancı türlerin taşınmasına karşın titizlikle yönetilmektedir. Türk Bahriyesi’nin modern gemilerinde balast suyu yönetim sistemleri, çevreye zarar vermeyecek şekilde tasarlanmakta ve uygulanmaktadır.
Bu çerçevede, güvenlik unsurları ile çevresel duyarlılık bir arada ele alınmakta; hem millileşme yoluyla stratejik üstünlük kazanılmakta hem de karbon ayak izinin azaltılması içinde özen gösterilmektedir. Böylelikle Mavi Vatan vizyonu, yalnızca savunma ve güvenlik değil, aynı zamanda sürdürülebilir bir gelecek açısından da anlam kazanmaktadır.
…Zihnimize ve Gönlümüze Dokunan Yönüyle…
Bu gelişmeler ışığında, tüm bu bilgilerin aslında bir hayalin yolculuğa dönüşmesi anlamına geldiğini düşünüyorum. Bu yolculuk yalnızca denizlerde değil; aynı zamanda toplumun ortak bilincinde, milli gururunda ve gelecek vizyonunda yankı bulmaktadır.
Nasıl ki büyük bir gemi, yalnızca denizi aşmak için değil, bir toplumu geleceğe taşımak için seyreder; aynı şekilde millileşme projeleri de bireysel başarıların ötesinde, tüm bir milletin ufkunu genişletmektedir.
Bugün birçok alanda düzenlenen festivaller, teknoloji etkinlikleri ve Mavi Vatan programları, toplumun farklı kesimlerine yeni ilhamlar sunmakta; özellikle gençlerin kendi yolculuklarına çıkmaları için yeni kapılar aralamaktadır. Bu yönüyle her başarı hikâyesi, yalnızca askeri ya da teknolojik bir kazanım değil; aynı zamanda toplumsal bilinçlenmenin, umut ve vizyonun güçlenmesi demektir.
İşte bu nedenle bu satırları, bir not değil, bir yolculuğun iz düşümü olarak kaleme almak istiyorum: Denizlerde başlayan her hayal, topluma yayılan bir geleceğin parçasıdır.