KÜLTÜREL KODLARIN ÖTESİNDE GÖNÜLLÜLÜĞE NİÇİN İHTİYAÇ DUYUYORUZ?

KÜLTÜREL KODLARIN ÖTESİNDE GÖNÜLLÜLÜĞE NİÇİN İHTİYAÇ DUYUYORUZ?
19-11-2025

Bu yazıyı 5 Aralık Dünya Gönüllülük gününden önce bu konuya dair farkındalığı sağlamak ve gönüllü yapıların daha fazla kurumsal olmasının zorunluluğunu vurgulamak adına kaleme almaktayım.

Gönüllüğün dönüştürücü gücünü bilmek, Türk Dünyası’ndaki yerini vurgulamak ayrıca diaspora, ekonomi ve sürdürülebilirlik bağlamında etkisini tartışabilmek önemlidir. Çünkü gönüllülük, yalnızca bir iyilik ya da karşılıksız yardım davranışı değildir; toplumların ekonomik, kültürel ve sosyal yapısını taşıyan görünmez bir harçtır. Türk kültüründe kökleri imece, vakıf geleneği, ahilik, sadaka-i cariye, komşuluk hukuku ve ensar-muhacir dayanışması gibi çok güçlü mekanizmalara dayanan bu değer, modern dünyada sürdürülebilir kalkınmanın vazgeçilmez bir unsuru hâline gelmiştir. Bugün gönüllülüğü anlamak, yalnızca sosyal fayda üretmekle sınırlı değildir; diasporadan ekonomiye, çevresel sürdürülebilirlikten gençlik çalışmalarına kadar geniş bir çerçevede stratejik bir dönüşüm aracıdır.

Türk toplumunun tarihsel hafızasında gönüllülük, örgütlü ve kurumsal yapılardan çok daha eski bir gelenektir. Köylerde imece usulü, bireylerin kendi çıkarlarını geri plana alarak ortak faydanın ortaya çıkmasını sağlamıştır. Osmanlı döneminde vakıf medeniyeti, eğitimi, sağlığı, yoksul bakımını ve hatta hayvan haklarını bile gönüllülük esasına göre örgütleyebilmiştir. Cumhuriyet döneminde de bu kültür çeşitli toplumsal kampanyalar, dernekleşme girişimleri ve toplumsal dayanışma hareketleriyle sürmüştür.

Bugün gönüllülüğü sürdürülebilir kalkınmanın merkezine yerleştirmek, bu köklü geleneğin modern kurumlarla buluşturulması anlamına gelir. Çünkü gönüllülük, toplumsal güveni artırır, sosyal sermayeyi güçlendirir ve ekonomik sistemin dışladığı kırılgan grupları görünür kılar. Ancak bu durumu fark eden grup ve toplulukların az olması ve bunu başarabilenlerin güçlü yapı ve mekanizmalar kurduğu göz ardı edilmemelidir. Bu durumun örneği verilerle net bir şekilde sunulabilir.

Gönüllülük, çoğu zaman ekonomik bir faaliyet olarak görülmez; fakat aslında “görünmeyen ekonomi”nin en önemli bileşenlerinden biridir. OECD ve UNDP’nin analizlerine göre gönüllülüğün yarattığı ekonomik değer, bazı ülkelerde GSYİH’nin %2–5’ine denk gelmektedir. Örneğin 100 gönüllünün yılda ortalama 60 saatlik gönüllü emeği, bir kurumun hem maliyetlerini düşürmekte hem de sosyal etki kapasitesini artırmaktadır.

Tüm bu gelişmeler gönüllüğü ekonomik ve toplumsal düzlemde ele alırken daha geniş bir çerçevede isimlendirmeyi de gerekli kılmaktadır. Gönüllüğün bu yüzüne ve ortaya koyduğu sisteme “toplumsal iyilik ekonomisi” diyerek sac ayakları çok hızlı bir şekilde ele alınabilir. O halde gönüllülük yalnızca fedakârlık değil; ekonomik bir yatırımdır. Türkiye’nin ve Türk toplumunun gönüllülüğe bu minvalde bakması elzemdir. Türk toplumunun ekonomik dönüşümünü destekleyen “toplumsal iyilik ekonomisi” dijitalleşme, diaspora ağları ve uluslararası gençlik hareketleriyle daha görünür ve katma değeri daha yüksek olacaktır. Bu bağlamda, diaspora ve diaspora ağlarını özellikle incelemek gerekir.

Diaspora toplulukları, modern dünyanın en güçlü sosyal sermaye aktörlerindendir. Bugün milyonlarca Türkiye kökenli insan Avrupa’da, Amerika’da, Avustralya’da ve Orta Doğu’da yaşamaktadır. Bu topluluklar sadece ekonomik kaynak değil, aynı zamanda bilgi, tecrübe, ağ ve kültürel aktarım gücü sağlar. Bu bağlamda Türk diasporası, bilgi transferi gönüllülüğü (know-how vb.), kültürel gönüllülük (örn. gastrodiplomasinin gelişimi), sosyal ve insani gönüllülük gibi geniş alanda bir pergel çizilebilir. Nihayetinde, Pierre Bourdieu tarafında ele alınan sermaye çeşitleri gibi bir dönüşüm süreci başlar.

Diasporanın gönüllülük kapasitesi, Türkiye’nin uluslararası görünürlüğünü artırırken topluluklar arası bağları da güçlendirir. Böylece gönüllülük, sadece yerel değil; transnasyonel bir sosyal etki üretir.

Son olarak ise her şeyin sürdürülebilirliği gerekir. Bugünün moda kavramı olan sürdürülebilirlik bakış açısıyla gönüllülüğe yaklaştığımızda, gönüllülük geleceği korumak için kolektif bir sorumluluğu ön plana çıkarmaktadır. Bu doğrultuda sürdürülebilirliğin her boyutuyla gönüllülük için imza atılabilir. Bu doğrultuda yapılabilecek örnekler şu şekildedir; gençlerin çevre STK’larında aktif rol almasını sağlamak, yerel ve uluslararası çevre hareketleriyle işbirliklerini sağlamak, Türk kültür mirasının gönüllü faaliyetlerle korunması, diaspora aracılığıyla kültürel aktarımın sürdürülmesidir. Çevresel, sosyal, ekonomik yönüyle sürdürülebilirliğin gönüllülüğü inşa etmesi “toplumsal katılım” mekanizmasını da daha güçlü kılmaktadır. Diğer taraftan bakıldığında ise sürdürülebilirlik yalnızca politika değil, bir gönüllülük kültürü gerektirir.

Son sözü, Türkiye ve Türk kültürü bağlamında gönüllüğün niçin ihtiyaç olduğu ve geleneksel köklerin ötesinde kurumsallaşma ihtiyaçlarını vurgulayacak mottolar belirlemek üzerine olmalıdır. Bu doğrultuda; gönüllülük, Türkiye’nin geçmişinden gelen güçlü kültürel bir mirası geleceğe taşıyan bir sosyal harekettir. Diaspora ağlarıyla güçlenen, sürdürülebilirlik perspektifiyle yeniden yorumlanan ve ekonomik değeri giderek daha fazla fark edilen bu gönüllülük kültürü, toplumların dönüşümünde stratejik bir rol üstlenmektedir.

Türk kültüründeki dayanışma ruhunu modern dünyanın gereksinimleriyle harmanlayabilmek, sadece toplumsal ilerleme için değil; aynı zamanda daha güçlü bir Türkiye için de büyük bir fırsattır. Çünkü gönüllülük; merhametin örgütlü hâli, dayanışmanın sistematikleşmiş biçimi ve sürdürülebilirliğin sosyal zeminidir.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
Dr.Elif HABİP
Dr.Elif HABİP

Elif Habip, 2016 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi İşletme Bölümünden mezun oldu ve aynı yıl Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler çift anadal programını tamamladı. Habip, 2018 yılında Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yönetim ve Organizasyon tezli yüksek lisans programından mezun oldu. 2018 yılında doktora programına kabul edilmesinin ardından akademik kariyerine yöneldi. Aralık 2022'de "Yeşil Girişimcilik" başlıklı tezini savunarak doktora derecesini aldı. Habip, akademik hayatına devam etmekte ve öğrencilik yıllarından beri yer aldığı sivil toplum kuruluşlarındaki çalışmalarını aktif olarak sürdürmektedir.