Biraz Soluklanın

25-05-2022

Bir yanda neşeli çığlıklarıyla koşturan çocuklar, bir yanda alabildiğine sessizlik. Bir yanda betondan göz göz odalar, bir yanda sırt sırta vermiş mezarlar. Binalar göğü tutmak için yarışırken mezar taşları da toprak olma hevesinde. Yıpranıyor ve eskiyorlar zamanla.

 

Bir plastik sandalye konulmuş mezarlığın tenha bir yerine. Tenha da laf mı şimdi? Orada nere kalabalık ki? Taşlar için kullanılırsa kalabalık kelimesi tamam, epey kalabalık. Yoksa tenha oralar. Bildiğin ıssızlık yayılıyor, bildiğin ıssızlık.

 

Sandalye diyordum, çok yakışmış konulduğu yere. Yeşillikler arasında beyaz bir nesne. Bir imge gibi. Manzaraya yakışmış, manzarayı bütünleyen bir imge. Biraz durun ve oturun burada diyor. Hasbihal edin buradakilerle. Siz duyamazsınız, karşılık da veremezler ama onlar dinler ve duyarlar sizi.

 

Sessizlik ve ıssızlık korkutur, ürpertir bazen insanı. Buradaki öyle değil. Gökten mi yağıyor, yerden mi fışkırıyor belli değil ama bir huzur yayılıyor etrafa. Bunu tarif etmek zor, hissetmek gerekir. Sandalye de işte tam bunun için var. Bir durun, bir soluklanın demek için var. Zira durunca duyulacak kuşların sesi. Bir kelebek uçacak,  bir kaplumbağa geçecek usulca,  bir kedi zamanı yavaşlatacak uzanıp yattığı yerden.

 

Bir duvar ve üzerindeki teller ayırmış gibi duruyor hayat ve ölümü. Parktaki çocuklar sallanıyor, kayıyor, bağırıyor, gülüşüyor. Duvarın ötesi sessiz.

 

İki çocuk kumlarla oynamaya başlıyor salıncaktan inip. Kumları kaldırıp yukarıya, bırakıyorlar ellerinden. Tozarak dökülüyor onlar da yere. Pek seviyorlar ve tekrar tekrar yapıyorlar aynı şeyi çocuklar. Kum ve zaman neden bütünleşmiştir acaba birbirleriyle? Akıp gidiyorlar elden, kayıp gidiyorlar, ondan mı? Bir toz bulutu bırakıyorlar ardından yoksa ondan mı?

 

Bir çocuk bir karıncanın ardından koşmaya başlıyor. Ardından koştuğumuz evler, arabalar, makamlar geliyor aklıma. Yoksa hiç büyümüyor muyuz? Önümüze çıkanların şekli değişiyor da koşturmamız hep aynı. Sandalye diyordum, oradaki beyaz sandalye. Biraz durun diyor, biraz soluklanın.

 

Kum saatine dönüşüyor bulunduğum yer. Hayattan ölüme bir sevkiyat başlıyor yavaş yavaş. Tüm insanlar bir kum tanesi gibi. Sandalye olduğu gibi duruyor yerinde. Hayat nedir diyor, ölüm neresi? Gel buradan bak bir de. Burada her şey, tüm bildiklerinin tam aksi.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
Adem KURUN
Adem KURUN 2 yıl önce
Samimi bir anlatım, yalın bir dil, akıcı bir tarz. Ayrıca buluşlar, imgeler ve söz sanatları da cuk oturmuş. Bu işi biliyorsunuz Hocam. Bir edebiyatçı olarak takdir ettim.
Hümeyra
Hümeyra 2 yıl önce
Çok teşekkür ediyorum hocam. Yazılarınızı ilgiyle okuduğum ve kaleminizi çok samimi bulduğum sizden, bunları duymak hem sevindirdi, hem gururlandırdı beni.