Kıbrıs sorunu 1963 yılında başlayan, 1964'te de Birleşmiş Milletler'in (BM) dahil olduğu uluslararası bir sorundur.
1960'ta kurulan ortak Kıbrıs Cumhuriyeti devletini silah yoluyla gasp ederek adanın tümüne hakim olmayı hedefleyen Rum toplumu, bu amaçla 1963 yılında Kıbrıs'taki Türklere yönelik silahlı terör eylemlerini başlatır.
Ancak Türk toplumunun buna direnmesiyle işler istedikleri gibi gitmez.
Bunun üzerine konuyu bir "iç mesele" olarak göstermeye, yaşananları "Türkler yönetime karşı ayaklandı" diyerek bir terör şeklinde lanse etmeye çalışırlar.
Ancak Türkiye'nin diplomatic alandaki başarısı ile olayların bir iç mesele değil de uluslararası bir sorun olduğu gerçeği BM'ye kabul ettirilir.
Böylelikle 1964 yılında BM askerleri Barış Gücü adıyla Ada'da görev yapmaya başlarlar.
Ancak ne acıdır ki, adı Barış Gücü olan BM askerleri Kıbrıs'ta barışı tesis etmek şöyle dursun, Rum terör örgütü EOKA'nın gerçekleştirdiği tüm terör faaliyetlerine seyircilik etmekle yetinir.
Hatta bazı yerlerde bunlara yardımcı bile olur.
EOKA'ya direnen bazı Türk köylerindeki Kıbrıslı Türk Mücahitlerin ellerindeki silahları toplayan BM Barış Gücü böylelikle buraların savunmasız kalmasına ve EOKA tarafından katledilmelerine neden olmuştur.
Hatta BM Barış Gücü Ada'da Türklere karşı yapılan soykırım saldırılarına ve toplu mezarlara dahi engel olamamıştır.
Bu durum 1974 yılına kadar sürer. O yılın Temmuz ayının 15'inde Yunan Cuntası destekli EOKA B tarafından yapılan darbe üzerine Türkiye uluslararası anlaşmalardan kaynaklanan hakkını kullanır ve duruma müdahale eder.
Sonrası malum, bugünkü durum oluşur.
Yani, barış ve huzur tesis edilir.
Türkiye'nin müdahalesi sonrasında Kıbrıs'ta savaş sona ermiştir.
Her iki halk artık kendi taraflarında ve kendi devletlerinde, kendi egemenlikleri çerçevesinde yaşamaktadır.
Barışı gerçek anlamda tesis eden BM'nin Barış Gücü değil, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri Komutanlığı olmuştur.
Bu gerçekler ışığında bugün konuşulan konular arasında olan ve bizim de başlığımıza yansıyan bir konu mevcut.
BM dünyada kaybolan prestijini Kıbrıs'ta atacağı adımlar ile kurtarmayı hedeflemekte.
Nafile gayret..
Çünkü BM Kıbrıs'taki prestijini yıllar önce Kıbrıslı Türklerin soykırıma uğrarken seyirci kalarak kaybetmiştir.
Bu gerçek asla değişmez...
