Borçalı’da Kimlik Mücadelesi

Borçalı’da Kimlik Mücadelesi
15-07-2025

Borçalı… Bugünkü Gürcistan’ın güneyinde, tarihî Ahıska sınırından Azerbaycan sınırına kadar uzanan bu 6.500 kilometrekarelik verimli ova, sadece tarım açısından değil, etnik kimlikler ve siyasî hesaplar açısından da her zaman stratejik bir yer oldu.

Selçuklu zamanından beri yüzyıllardır burada yaşayan Azerbaycan Türkleri, tarihî Borçalı Sultanlığı’nın tebaası olarak bu coğrafyanın doğal sakinleriydi. Borçalı’nın Türk kimliği 16. yüzyıldan itibaren Şah Abbas döneminde Safevî nüfus politikalarının bir parçası olarak Anadolu’dan göç ettirilen Türkmen aşiretleri ile daha da pekiştirildi. Antalya ve çevresinden gelen Tekeli Türkmenleri başta olmak üzere, Ustacalu, Şamlu, Varsak ve Çepni gibi Kızılbaş destekli Anadolu Türkmen grupları, hem Safevî yönetimine sadakatleri hem de askerî kabiliyetleri sebebiyle Borçalı’ya yerleştirildi. Bu aşiretler sadece birer nüfus unsuru değil, aynı zamanda bölgeye Türkçeyi ve Anadolu kültürünün izlerini taşıyan canlı damarlar olarak damga vurdular. Borçalı adıyla özdeşleşen Borçalu veya Sünnî Karapapak topluluğunun yanında Avşarların Civanşirler kolu da bu tarihî mirasın bir parçası olarak, Azerbaycan Türklerinin bölgedeki varlığını daha da köklü hâle getirdi. Ayrıca 1919/1920 Ermeni mezaliminden kaçan birçok Karslı ve Ardahanlı buraya sığınarak canını kurtarabilmiştir.

Köylerin adları, mezarlık taşları, gelenekler, diller, düğünler… Her şey bu halkın burada ne kadar köklü olduğunu gösteriyordu. İşgal ile birlikte şehir, belde ve köylerin adları ile oynanmaya başlandı. Ama zamanla başka halklar da bu coğrafyada yer bulmaya başladı. Özellikle Rus işgali ve akabinde Sovyetler döneminden itibaren Borçalı’ya İsvanetya’dan — Gürcistan’ın kuzeyindeki dağlardan — İsvan halkı buraya taşımayla getirilmeye başlandı.

Bu sıradan bir göç hikâyesi değil. Bu, devlet eliyle yönetilen, dikkatlice kurgulanmış bir etnik mühendislik süreciydi.

İsvanlar – hem Gürcü hem değil. İsvanlar, görünüşte Gürcü kimliğine yakın olsalar da aslında dilleri, kökenleri ve yaşam biçimleriyle farklı bir halktır. Kültür ve ananeleriyle Kuzey Kafkasya topluluklarına daha yakın bir topluluktur. İsvan dili, Gürcüce ile uzaktan akraba olsa da bambaşka bir dildir – karşılıklı anlaşma neredeyse mümkün değildir. İsvanların kendi mitolojileri, töreleri, müzikleri ve yaşam tarzları vardır. İsvanetya’nın dağ köylerinde bugün bile başka bir çağdan kalma gibi yaşayan topluluklar görmek mümkündür.

Sovyetlerin çöküşüyle birlikte Gürcü devleti, sınır bölgelerinde Gürcü nüfusunu artırmak için fırsatlar aramaya başladı. Ancak bunu yaparken sadece merkezî Kartveli nüfusu değil, dağlarda yaşayan, marjinalleşmiş İsvanları da güneydeki Azerbaycan Türkü yoğunluklu bölgelere yönlendirdi.

İsvanların Borçalı’ya yerleştirilmesi, sanıldığı gibi doğal göçlerle değil, oldukça sistematik bir devlet politikasıyla gerçekleşti. Sürecin temelleri 1950’li yıllarda Sovyetler Birliği döneminde atıldı. 1959’dan itibaren Kuzeybatı Gürcistan’daki İsvanetya’da yaşanan heyelanlar ve altyapı sorunları gerekçe gösterilerek İsvan köyleri tedricen Gürcistan’ın güneyine taşındı. Özellikle 1960’lar ve 70’lerde bu topluluklar, Azerbaycan Türklerinin yoğun yaşadığı eski Borçalı Sultanlığı’ndaki Dmanisi, Marneuli ve Bolnisi gibi bölgelere yerleştirildi. Bu nüfus hareketi, sadece doğal afet önlemi değil, aynı zamanda Sovyet döneminin bir etnik dengeleme stratejisiydi. 1990’ların başında, Gürcistan bağımsızlığını kazandıktan sonra, bu politika daha da görünür hâle geldi. Gürcü devleti, dağlık bölgelerde yaşayan kontrolü zor toplulukları merkeze yaklaştırmak, aynı zamanda güneydeki Türk nüfusunu dengelemek için Svanları tekrar düzlüklere indirdi. 2008 Rusya-Gürcistan Savaşı sonrası güvenlik gerekçesiyle de bu göçler bireysel olarak devam etti. Böylece Borçalı’daki etnik yapı sadece Sovyetlerin değil, yeni Gürcistan’ın da aktif müdahaleleriyle değiştirildi.

Neden mi? Çünkü bir taşla iki kuş vuruluyordu.

Dağlık bölgelerde yaşayan İsvanlar, merkezden uzak ve denetlenmesi güç topluluklardı. Ayrı dil, ayrı kültür, kendi içinde kapalı yapılar… Gürcistan devleti için potansiyel birer “sorun”dular. Resmî gerekçeler; zemin kaymaları, çetin iklim, altyapı eksikliği gibi sebeplerdi. Gerçekteyse amaç, onları “uygarlaştırmak” kisvesiyle düzlüklere indirmek ve merkezî kontrolü güçlendirmekti.

Aynı zamanda Azerbaycan Türklerinin yoğun olduğu bölgelerdeki siyasî ağırlığı kırmak istiyorlardı. İsvanların yerleştirilmesiyle etnik oran dengeleniyor, Borçalı’da Gürcü kontrolü yeniden inşa ediliyordu. Devlet, bu işe İsvanları “maşa” olarak kullanıyordu.

Azerbaycan Türkleri, yerleşik düzenlerini korumaya çalışırken, bir yandan da yeni gelenlerle dil, din, toprak meselelerinde sürtüşmeler yaşadı. İsvanlar Müslüman değildi, Türkçe konuşmuyordu, hatta Gürcüce’yi bile şiveli konuşuyorlardı. Aradaki farklar göz ardı edilemeyecek kadar derindi.

Ve korkulanlar oldu, etnik gerilim patladı. İki–üç yıl önce, sadece bir bira isteği ya da trafik kazası gibi sıradan olaylar, Borçalı civarındaki etnik huzursuzluğu gün yüzüne çıkardı. Küçücük kıvılcımlar, yılların bastırılmış öfkesini gün yüzüne çıkardı.

Başgeçit (Dmanisi) (Mayıs 2021): Bir bakkalda İsvan gençlerin “bira kredisi” tartışması, Azerbaycanlı gençlerle kavga çıkarınca ortalık savaş alanına döndü. İki gün süren sokak çatışmalarında çubuklar, taşlar, sopalar konuştu. Polis güçleri ve özel timler bölgeye sevk edildi. Bu olay, 1989'dan beri bölgede yaşanan en sert etnik çatışmalardan biriydi.

Arıhlı köyü (Aralık 2024): Çörükkemerli (Bolnisi) ilçesi Arıhlı köyünde iki Azerbaycanlı gencin bir İsvan sürücü tarafından öldürülmesi halkı ayağa kaldırdı. Katilin küfür ve hakaretle olayı meşrulaştırması, adalet sistemine duyulan güveni sıfırladı. Sürücünün korunduğu ve hakaretle savunulduğu iddiaları sosyal medya aracılığıyla yayıldı ve halkta derin bir infial yarattı. Çatışmalar günlerce sürdü.

Bu olaylar gösteriyor ki, yerleşim politikaları sadece nüfusu değiştirmiyor; güvensizlik, düşmanlık ve potansiyel patlamalar yaratıyor.

Azerbaycan Türkleri, kendi topraklarında yaşamaya devam etseler de artık yalnız değiller. Yerleşik düzenlerine müdahale edildi, genç kuşaklar göçe zorlandı. Toprak paylaşımı, okul dili, ibadet özgürlüğü gibi alanlarda sürekli baskı altında hissediyorlar, tartışmalar tansiyonu yüksek tutmaya devam ediyor.

İsvanlar da kolay entegre olamadı. Gürcülüğe yakınlıkları siyasi olarak işe yarasa da kültürel olarak ne tam Gürcü oldular, ne de Azerbaycan Türkleriyle kaynaştılar. Bir nevi tampon topluluk haline geldiler: yukarıdan itilmiş, aşağıdan dışlanmış bir ara halk.

Gürcü devleti kısa vadede amacına ulaştı: Borçalı artık eskisi kadar homojen değil. Gürcü bayrakları, devlet tabelaları, resmî okullar bölgede daha görünür hale geldi. Ancak uzun vadede bu yerleştirme politikası etnik kimlikler arasında kalıcı bir güvensizlik doğurdu.

Hatta son zamanlarda her gün güçlenen Gürcü Kilisesi etkisiyle Hristiyanlık ile alakalı dinî baskılar ve zorbalıklar da maalesef dikkat çekmekte. Bazı Hristiyan Gürcü aktivistler güya devletten bağımsız olarak Azerbaycan Türklerinin yaşadığı köy ve beldelerin girişine büyük haç dikiyorlar. Yapılan haklı itirazlara rağmen polis genelde zorbaların tarafını tutuyor. Bu kadim vatan toprağında bütün bunlar Türkiye Gürcistan ve Azerbaycan arasında devam eden stratejik işbirliğinin gölgesinde oluyor.

Borçalı’da süregelen yerleşim yerlerinin isim değiştirme oyunu ciddi bir sorundur. Zaman zaman Azerbaycan’nın Avrupa Konseyi’ndeki temsilcileri bunu dile getirmekteler. Önce Çarlık devrinde ve daha sonra Sovyet zamanında önemli şehir ve ilçelerin isimleri değiştirildi. Bostandere Rustavi oldu, Sarvan/ Borçalı Marneuli oldu, Başgeçit Dmanisi oldu, Çörükkemerli önce Alman yerleşimcilere binaen Katarinenfeld sonra Bolnisi oldu, Karatepe Kardabani, Parmaksız Salka ve Akbulak Tetriskaro oldu. Şimdilerde köy ve mezra isimleri ile oynanmakta. Bu ise yörenin sakinleri olan Azerbycan Türkleri tarafından tepkiyle karşılanmaktadır.

Borçalı artık bir ovadan ibaret değil. Burası Gürcistan’ın etnik gelecek tasarımı için çizdiği bir laboratuvar. Burada denenen her nüfus politikası, sadece sınırın içini değil, sınırın ötesindeki Azerbaycan’ı ve Türkiye’yi de ilgilendiriyor.

Gürcistan devleti, bu kırılgan coğrafyada uzun vadeli istikrar arıyorsa, komşularıyla – özellikle Azerbaycan ve Türkiye ile – yapıcı ilişkiler kurmak zorunda. Aksi hâlde Borçalı'da parlayan kıvılcımlar, bölgesel bir yangına dönüşebilir.

 

Borçalı İsa Aliyev’ın diliyle (20. Yüzyılın başı):

Borçalı’dır bil mahalım,

Herkese bellidir halım,

Gaçağan’da hoş ahvalım,

Vardı dillerde, dillerde...

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?