Kazakistan: Tokayev’in Nazarbayev Gölgesini Aşma Mücadelesi

Kazakistan: Tokayev’in Nazarbayev Gölgesini Aşma Mücadelesi
08-09-2025

Kazakistan’da siyasi dönüşümün sahnelenmeye başladığı o kritik satırlardan soyutlarsak hâlâ aynı soruyla karşılaşırız: “Demokratik bir geçiş miydi, yoksa bir gölge devir-teslim mi?” 2019 yılında Nazarbayev’in sürpriz bir şekilde istifa ederek Tokayev’i “vekil başkan” olarak ataması, başlangıçta “mirasın garantiye alınması” olarak okunmuştu. Oysa aradan geçen kısa sürede bu vekâlet rejimi, yerini kendi sayfasını yazmaya başlayan bir liderliğe bıraktı. Tokayev, krizler içinde şekillenen bir iradeyle Nazarbayev’in gölgesini aşmaya başladı.

Nazarbayev, istifasıyla birlikte güvenlik şurasını elinde tutuyor, Nur Otan Partisi’ni yönetiyor, başkente adını veriyor ve “Elbası/ Elbaşı” unvanıyla devletin üzerinde bir otoriteyi temsil ediyordu. Tokayev’in ise uzun kariyeri teknokrat, diplomat, uyumlu bir yönetici olarak geçmişti. Yani formülde risk yok gibiydi. Planlanan senaryoda Tokayev, sessiz bir başkanlık yürütecek, Nazarbayev ailesinin güvenliği ve çıkarları korunacaktı. Ama siyaset, hesap kitapla yönetilemeyecek kadar kaygan bir zemindir.

Ocak 2022 olayları, Tokayev’in kaderini değiştirdi. Sokaklarda patlak veren protestolar ve güvenlik krizleri, onu fiilen Nazarbayev çevresine bağımlı güvenlik aygıtından kopardı. Tokayev, güvenlik konseyinin başkanlığını devraldı, Nazarbayev’in kilit adamlarını tasfiye etti. Ardından gelen sembolik kararlar —Astana’nın yeniden eski adını alması, “Elbası/ Elbaşı” unvanının kaldırılması, aileye ait servetlerin sorgulanmaya başlanması— bir dönemin kapandığını gösterdi. Tokayev artık yalnızca vekâlet eden bir başkan değil, kendi bağımsız liderliğini inşa eden bir figürdü.

Nazarbayev’in otuz yıla yakın iktidarı, sadece içerde medya ve hukuk üzerinde mutlak denetim kurmakla kalmadı; dış politikada da bazı kritik kararlarla Kazakistan’ın bugününü belirledi.

Nükleer başlıkların devri (1994): Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından Kazakistan topraklarında kalan nükleer başlıkları Rusya’ya teslim ederek ülkeyi savunmasız bıraktı. Bu karar, bugün hâlâ güvenlik politikalarında tartışma konusudur. Kazakistan, Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması'na (NPT) katılarak uluslararası güvenlik normlarına uyum sağladı.

Çin ile sınır anlaşması (1994–2002): Nazarbayev döneminde Çin ile imzalanan sınır anlaşmaları sonucunda 26 Nisan 1994’te Almatı’da anlaşma imzalandı ve 15 Haziran 1995’te onaylandı. Bu süreçte Sovyetler Birliği döneminden kalan anlaşmazlıklar çözülmüş, Kazakistan 2.420 km²’lik alanı Çin’e bırakmış oldu. 1997 ve 1998 yıllarında ek protokollerle sınır netleştirildi, 2002’de nihai protokol imzalanarak sınır demarkasyonu tamamlandı.

Bu kararlar, Nazarbayev’in uluslararası saygınlık ve istikrar adına aldığı kararlar olarak görülebilir, ancak ülke güvenliği ve toprak bütünlüğü açısından tartışmalı oldu.

Tokayev döneminde Kazakistan’ın dış politikada öne çıkardığı en kritik alanlardan biri, Türk Devletler Teşkilatı (TDT) oldu. Tokayev’in çok yönlü dış politika vizyonunda TDT üyeliği, Kazakistan’ın Batı-Doğu dengesinin yanı sıra, kardeş Türk dünyasıyla bağlarını güçlendirmesi açısından stratejik önem taşıyor. Bu çatı, sadece kültürel bağları değil, siyasi ve ekonomik işbirliğini de derinleştiriyor.

Bu bağlamda Kazakistan, sadece Moskova ve Pekin arasında sıkışan bir ülke değil; Ankara, Bakü, Taşkent ve Bişkek’le birlikte yeni bir bölgesel merkez olma yolunda ilerliyor.

Kazakistan’ın kuzeydeki dev komşusu Rusya ile ilişkileri, bağımsızlıktan bu yana hassas bir denge üzerine kurulmuş durumda. Enerji ihracatı büyük oranda Rusya üzerinden yapılıyor. Ukrayna savaşıyla birlikte bu bağımlılık artık bir baskı aracına dönüştü.

Moskova, Kazak petrolünün ihracatını teknik gerekçelerle kısıtlayarak Astana’ya mesaj verdi.

Ukrayna savaşıyla birlikte Moskova çevrelerinde Kazakistan’ın kuzeyindeki Rus nüfus üzerinden ayrılıkçı söylemler daha sık dile getirilmeye başlandı. Kremlin yanlısı bazı figürlerin “Kuzey Kazakistan tarihi Rus toprağıdır” açıklamaları, Astana açısından doğrudan bir tehdit anlamına geliyor. Tokayev ise bu konuda net bir tavır aldı.

Haziran 2022’de St. Petersburg Uluslararası Ekonomi Forumu’nda Putin’in yanında yaptığı konuşmada, Luhansk ve Donetsk benzeri sözde cumhuriyetleri tanımayacaklarını vurguladı. Bu çıkış, Kazakistan’ın toprak bütünlüğüne yönelik kırmızı çizgisini ortaya koydu. Tokayev yönetimi ayrıca çok yönlü dış politika, Türk Devletler Teşkilatı üzerinden bölgesel işbirliği ve dil-kimlik politikalarıyla ayrılıkçılığın zeminini daraltmaya çalışıyor.

Bunun devamında Tokayev yönetimi, Azerbaycan üzerinden geçen Trans-Hazar Orta Koridoru gibi alternatif güzergâhları öne çıkardı, Çin ve Batı ile işbirliğini artırdı. Ayrıca Türk Devletler Teşkilatı üzerinden bölgesel dayanışmayı pekiştirerek, Rusya’nın baskısını dengelemeye çalıştı. Bu adımlar, Kremlin’in hoşuna gitmedi. Kremlin yanlısı çevreler, Kazakistan’daki bilgi savaşlarını körükleyerek Tokayev’in çok yönlü politikasını yıpratmaya çalışıyor.

Bu bağlamda gündeme Murat Nurtleu’in tutuklandı haberleri medyaya düştü. Oysa Murat Nurtleu, Tokayev’in en güvendiği isimlerden biri. Cumhurbaşkanlığı’nda danışmanlıktan dışişleri bakanlığına yükselen kariyeri, Tokayev’in ekibine sadakatini gösteriyor. Çin ile stratejik görüşmelerde ön planda olması, BRICS gibi platformlarda yaptığı konuşmalar, Kazakistan’ın çok yönlü dış politika arayışının somut tezahürü. Nurtleu, bir Moskova ya da Pekin adamı değil, Tokayev’in çizgisini temsil eden bir diplomat.

Tam da bu yüzden, onun üzerinden yürütülen söylentiler Tokayev’i hedef alıyor.

Mesaj açık: ‘Ekibine darbe vurursak, stratejini sarsabiliriz.’

Nurtleu hakkındaki iddialar, Nazarbayev sonrası Kazakistan’ın hangi yönelime gideceği sorusunun hâlâ güncel olduğunu kanıtlıyor. Olayların arkasında üç olasılık öne çıkıyor:

· Eski elitlerin gölge savaşı: Medya ve hukuk mekanizmaları üzerinden Tokayev’in güvenilir kadrolarına gölge düşürmek.

· Rusya’nın bilgi savaşı: Çok yönlü çizgiyi Moskova lehine kırmak için söylenti üretmek.

· İçerdeki denge oyunları: Tokayev’in çevresinde bile hâlâ eski düzenle bağlarını koparmamış unsurlar bulunabilir.

Tokayev’in hikâyesi, post-Sovyet coğrafyasında alışıldık halef-selef ilişkisini tersine çeviriyor. Çoğu yerde halefler selefin gölgesinde kalırken, Kazakistan’da halef selefi gölgede bıraktı. Nazarbayev’in teslimiyetçi adımları nükleer başlıkların Rusya’ya verilmesi (1994), Çin ile sınır anlaşmaları (1994–2002), medya ve hukuk üzerindeki tekelleşme Tokayev’in bugünkü bağımsızlık arayışının tam tersini temsil ediyor.

Bugün yaşanan her söylenti, aslında bu güç devrinin yankılarıdır. Nazarbayev’in gölgesi hâlâ dolaşıyor, Rusya’nın baskısı sürüyor, ama Tokayev’in çok yönlü ve Türk dünyasına yaslanan çizgisi, Kazakistan’ı yeni bir yola taşımak için direniyor. Tokayev, Nazarbayev’in planladığı sadık bir vekil değildi; krizler onu kendi iradesiyle bir lidere dönüştürdü. Bugün Kazakistan’da yaşanan her söylenti, aslında bu iktidar devrinin gölgeleriyle mücadeledir.

Önümüzdeki dönemde Tokayev’in asıl sınavı hem Rusya’nın baskı araçlarını hem de eski elitlerin gölge oyunlarını bertaraf ederek Kazakistan’ı istikrarlı birçok kutupluluk zeminine oturtmak olacaktır.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?