Büyük Oyun

15-09-2022

Ukrayna ordusu başarılı bir taarruz başlatarak hem kuzeyde ve hem güneyde Rus ordusuna büyük darbeler indirerek, işgal altındaki bölgelerin bır kısmını bilhassa Harkov bölgesindeki yerleşim yerlerini kurtarmayı başardı. Bataklığa saplanan Rusya altı aydır devam eden savaşta ciddi bedeller ödedi, kaybının takriben 200 bin kişi olduğu söyleniyor ki bunun 50 bini ölü gerisi yaralı veya esir asker. Ayrıca malzeme tahribatı o kadar yüksek ki fotoğraflarla teyitli takriben 2 bin tank ve 4 bin kadar zırhlı araç kaybedilmiş. Batılı istihbaratlara göre Rusya’nın bu kayıpların yerini doldurması yıllar alabilir.

Hezimete doğru giden Ukrayna seferi Putin’i kendi ülkesinde sorgulanır hale getirmiş, hatta istifa sesleri bile cılız olsa da seslendirilebilmekte. Bunun için bazı milletveilleri tarafından imza toplandığı bildirilmekte. Askeri harekât başladığından bu yana Rusya içinde ciddî bir güç mücadelesinin yaşandığı aşikâr. Oligark olarak adlandırılan aşırı zengin olan bir kaç kişi şüpheli bir şekilde öldü. En son bir Tatar Türkü olan Lukoil isimli petrol şirketinin genel müdürü Ravil Maganov bir hastane penceresinden düşerek vefat etti. Maganov’un kardeşi Nail ise Tataristan’da siyasetçidir. Bir başka olay Japon Denizi’nde vuku buldu. Rus bürokrasisinin önemli isimlerinden İvan Poşarin gezi teknesinden düşerek yaşamını yitirmiştir.

Zayıflayan Rusya karşısında Batı’nın elinin güçlenmesi Türkiye ve Azerbaycan ile görünürde dostane ilişkileri olan Ukrayna hükümetini farklı bir tavra itmiş olması göze çarpmakta. Türkiye’nin başarılı arabuluculuğu ve sürdürdüğü Bayraktar desteğine rağmen, Ukrayna dışişleri bakanlığı Rusya’da halihazırda iş yapan Ziraat Bankası gibi bazı Türk bankaları ve şirketlerine Batılı ülkeler tarafından yaptırım uygulanmasını talep etti.

Azerbaycan Rus ve Ermeni tehdidine rağmen yaptığı silah ve mühimmat yardımına bakmayarak, Ukrayna’da yaşayan bazı Azerbaycanlı Türkler ikinci Karabağ Savaşı’na katıldıkları için tutuklanmış, bunlardan 2020 yılının gazisi Misir Kasımlı tutuklu olarak yargılanmaktadır. Suçu ise Azerbaycan saflarında Ermeni işgalinde olan vatan parçasının kurtuluşu için savaşmış olmasıdır.

Bütün bunlar Ukrayna’da farklı güçlerin kontrolünün yükselmekte olduğuna işarettir. Türkiye ve Azerbaycan bu süreci iyi takip etmeli, bilhassa Ukrayna’da yaşayan Kırımlı Türkler ve diğer Müslüman unsurların haklarını takip ve temin etmelidir. Zafer sarhoşluğu ve Batılı ülkelerin goygoyculuğu sanki Ukrayna’yı görece olarak kendisine samimi ve dostane yaklaşanlardan uzaklaştırmaktadır.

Öbür taraftan aynı güçler Yunanistan’ı Türkiye’nin önüne atmakta, haksız olduğu halde dayılanıp efelenmesine ABD ve Fransa gibi ülkeler zemin hazırlamakta. Aynı Fransa Türkiye’nin Afrika’daki yükselen etkisinden rahatsız, Libya’ya girememiş, Mali’den kovulmuş olmanın hırçınlığıyla, Fransız cumhurbaşkanı Makron Cezayir gezisinde soykırım uyguladıkları Cezayir halkına Türkiye’ye sempati ile baktıklarından dolayı çıkışmıştı. Fransa yine de yeniden Libya’da rol kapmaya çalışmakta. Türkiye dostu meşru Libya hükümetine karşı destekledikleri Türk asıllı, fakat asi olan Fethi Başağa’nın emrinde emekli Fransız lejyonerlerin varlığı konuşulmaktadır.

Terörle mücadeleyi dilinden düşürmeyen ABD ise, Suriye’deki PKK’ya askeri destek vermeye devam etmekte. Bir yandan da Yunanistan’ı tabiri caizse dişine kadar silahlandırarak verdikleri silah ve teçhizatla Türkiye’ye karşı kendilerince bir üstünlük sağlamaktalar. Bütün bunlardan askeri olarak zayıf ve de eknomik olarak kurulduğundan beri iflasın eşiğinde yaşayan Yunanistan deli cesareti alarak her gün taciz ve tahriklerde bulunabilmektedir. Bütün bu gelişmelerde temel amaç Türkiye’yi aynı Rusya gibi bir tuzağa çekip, yükselen gücünü tasfiye etmek olabilir.

Hâl böyle iken Ermenistan Azerbaycan sınırındaki durum birden bire alevlendi, 2020 yılından beri yürürlükteki ateşkese rağmen 12 Eylül gecesinden itibaren sıcak çatışmaya döndü. İlk belirlemelere göre 50 kadar Azerbaycanlı asker şehit düştü, Ermeni tarafı ise Ermeni telegram kanallarındaki verilere göre en az 400 kadar kayıp verdi.

Ermenilerin sürekli var olan sınır ihlâl ve tacizleri genelde Rus güdümlü olur, bu şekilde Rusya Güney Kafkasya’da oluşan istikrarsızlığın tartışmasız kontrol gücü elde eder. Rusya’nın müdahalesi ile 13 Eylül sabahı yerel saate göre saat 9’da ateşkes ilân edilmesine rağmen Ermeni saldırıları daha da şiddetlenmiş tüm sınır boyunda savaşa dönüşmüştü. Azerbaycan haklı olarak nefsimüdafaa amaçlı Ermenistan topraklarından gelen tecavüzün kaynaklarını imha etmek zorunda kalmış, güvenlik nedeniyle sınır boyunda Ermenistan içine 5 ile 10 km arası girerek sürekli devam eden bombardıman ve tacizlerin önüne geçmeyi amaçlamaktadır.

Rusya, Kazakistan ile Kırgızistan’ın da üye olduğu Kolektif Güvenlik Örgütü Ermenistan’ın askeri destek talebini reddetmiş, hatta Kazakistan sınırların yeniden anlaşmalar yaparak belirlenmesini tavsiye etmişti. Buna rağmen Paşinyan 2020 senesinde yaptığı gibi yine defalarca Putin’i arayarak destek istese de Rusya bu talebi defaatle geri çevirdi. Türkiye ve Azerbaycan arasında var olan Şuşa Beyannamesi’ni dikkate alarak Rusya’nın Ermenistan lehine ve Azerbaycan aleyhine alacağı tavır, Türkiye ve Rusya’yı karşı karşıya getirebilir. Ukrayna’daki durumu hesaba katarak bu Rusya tarafından tercih edilecek bir durum değil. O halde son eylemlerde Rusya’nın dahili olmayabilir.

Fakat Ermenistan’ı eğer şimdiye kadar olduğu arkasında Rusya yoksa hangi güçler olabilir? Ermeni başbakanı Paşinyan Rusya’dan yüz bulamayınca durumu Fransa ve ABD’ye bildirmişti. Fransa ise işgüzarlık yaparak BM güvenlik konseyine toplantı çağrısı yaptı. Buradan da anlaşılıyor ki bölgede barış sözünü dillerinden düşürmeyenler bir büyük oyunun içindeler. Bu aktörler zayıflayan Rusya’nın alanlarına girmeye çalışırken Türkiye ve Azerbaycan’ı hedef tahtasına koymaktalar. Bu yorumu Rus kökenli siyasi analist İvan Korotçenko kısmen teyit etmektedir.

Bu hengâmede son günlerde Güney Azerbaycan ve Kaşkay Türklerine baskı politikası ile öne çıkan İran İslam Cumhuriyeti peşinen Ermenistan tarafında olduğunu ikrar etti. İran Azerbaycan sınırına şu an asker ve mühimmat yığmaktadır. İran İslam Cumhuriyeti matbuatında ölen Hristiyan Ermeni askerleri için şehit ifadesi kullanılırken şehit olan Müslüman Azerbaycanlı askerlerden kayıp olarak bahsetmektedir.

Ukrayna savaşı yüzünden Rusya’dan silah ve mühimmat temin edemeyen Ermenistan’a İran’dan silah ve mühimmat gönderildiği rapor edilmekte. Fakat bu güçlenen Bütöv Azerbaycan Hareketi’ni daha da güçlendirebilir, Güneyli Türkler’in İran merkezi yönetiminden duygusal kopuşunu hızlandırabilir. Bunu hesaba katarak İran devletinin PKK ile işbirliği yaptığı gözlenmekte. Maku gibi Güneyli şehir ve kasabalarda PKK terörüne göz yummaktadır. Ermenistan konusunda İran ve Fransa’nın işbirliğinin varlığı teyit olmasa da hissedilebilmektedir.

Daha geniş açıdan bakacak olursak, 2015 yılında düşürülen Rus savaş uçağını hatırlamakta fayda var. Sınır ihlâli yapan ve angajman kurallarına göre düşürülen Rus uçağı olayından hemen sonra Batılı ülkelerin Türkiye’yi koruma amaçlı Patriot hava savunma sistemlerini geri çekmeleri olası Türkiye ile Rusya savaşında NATO’ya rağmen Türkiye’yi yalnız bırakabilecekleri mesajını vererek Türkiye’yi bağımsız hava savunma sistemleri temin etme yoluna itmiştir. Daha sonra Rusya’ya veya Ukrayna’ya mal edilen 2022 Mart ayındaki Karadeniz’de İstanbul Boğazı’na doğru sürüklenen deniz mayınları olayının da bir ihtimal başka ülkeler tarafından çıkarılmış olamaz mı? NATO üyesi olan Bulgaristan ve Romanya’da da eski Sovyet yapımı deniz mayınlarına sahip olduğu bilinmektedir. Coğrafi yakınlığı dikkate alarak Boğazlar’a gelen mayınlar böyle bir komplonun parçası olabilir mi?

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?