
Tarih yazılırken çoğu zaman savaşlar, antlaşmalar ve isimler öne çıkar. Oysa tarih, en az bunlar kadar simgelerle konuşur. Bayraklar, armalar ve işaretler; bir siyasî yapının kendini nasıl tanımladığını, nasıl hatırlanmak istediğini anlatır. Daha önce kaleme aldığım “Karabahtlı Vatan Toprağı” başlıklı yazıda Penah Ali Han’ın Karabağ’da kurduğu hanlığın coğrafî, siyasî ve tarihî temellerine değinmiştim. Bugün ise bu anlatımın devamı olarak, Karabağ Hanlığı’nın kayıp bayrağının bulunması meselesi, tarihle yeniden yüzleşmemizi zorunlu kılıyor.
Bugüne kadar Karabağ Hanlığı denildiğinde bilinen tek bayrak, hanlığın Rus Çarlığı himayesine girmesinden sonra Rus çarı tarafından Karabağ hükümdarına tevdi edilen, üzerinde çift başlı Rus kartalı bulunan bayraktı. Bu bayrak, 1805 Kürekçay Antlaşması sonrasında Karabağ hanının Rusya’ya bağlılığını ifade eden bir siyasî emareydi.
Oysa bu bayrak, bağımsız bir hanlığın değil, bir imparatorluğa tâbi olmanın işaretiydi. Buna rağmen, Karabağ Hanlığı’nın Rus himayesinden önceki döneme ait kendi bayrağının bilinmemesi, tarih anlatımında ciddî bir boşluk teşkil etti. Bu boşluk, farkında olunmadan, Karabağ Hanlığı’nı siyasî öznesi zayıf bir yapı gibi göstermeye başladı.
Bugün gündeme gelen kayıp bayrak meselesi, işte bu tek yanlı tarih algısını sarsıyor. Çünkü eğer Karabağ Hanlığı’nın Rusya öncesi döneme ait bir bayrağı varsa — ki yeni bulgular bunu güçlü biçimde işaret ediyor — bu durum, hanlığın kendi siyasî kimliğini ve egemenlik iddiasını simgeler aracılığıyla da ifade ettiğini gösterir.
Son dönemde ortaya çıkan bilgilere göre söz konusu bayrak, Gürcistan’da, Tiflis çevresinde bulunan özel bir koleksiyon içinde tespit edilmiştir. 19. yüzyıla ait Kafkasya menşeli askerî ve idarî nesneler arasında yer alan bu bayrak, ilk olarak dokuma tekniği, renk kullanımı ve üzerindeki simgesel unsurlar üzerinden yapılan karşılaştırmalı incelemelerle dikkat çekmiştir. Ardından Karabağ Hanlığı dönemine ait yazılı kaynaklar ve hanedan nişanlarıyla örtüşmesi sebebiyle ayrı bir değerlendirmeye tâbi tutulmuştur. Uzun yıllar özel muhafaza altında kalan bu bayrağın, yakın zamanda bilimsel çevrelerin dikkatine sunulmasıyla birlikte Karabağ tarihine dair önemli bir boşluk doldurulmuş olmaktadır.
Bir bayrağın varlığı, bir devletin “ben buradayım” deme biçimidir. Bayrak; toprak, halk ve iktidar arasındaki bağın görsel ifadesidir. Bu nedenle kayıp bayrağın bulunması, sadece tarihî bir nesnenin ortaya çıkması değil; Karabağ Hanlığı’nın tarihteki varoluş mücadelesinin yeniden anlaşılır hâle gelmesidir.
“Karabahtlı Vatan Toprağı” yazısında vurguladığım gibi, Karabağ sadece bir coğrafya değil; siyasî hafızanın şekillendiği bir merkezdir. Penah Ali Han’ın Şuşa’yı inşa etmesi, savunma hatları kurması ve devleti kurumsallaştırma çabaları tesadüfî değildir. Bu çabaların doğal tamamlayıcısı da devlete ait simgelerin varlığıdır.
Ancak tarih uzun süre Karabağ Hanlığı’nı yalnızca Rusya ile kurduğu ilişki üzerinden okudu; hanlığa ait hâkimiyet emareleri ise işgal dönemlerinde unutturuldu. Rus tarzı çift başlı kartallı bayrak, bu nedenle bir “tarihî gerçek” olmaktan çok, tarihi daraltan bir anlatım aracına dönüştü.
Kayıp bayrağın bulunması, Karabağ Hanlığı tarihindeki karanlık bir noktayı aydınlatmaktadır. Al zemin üzerine işlenmiş arslan ve güneş simgesi, Avşarların Civanşir kolundan gelen hükümdar sülalesinin isminde yer alan “Şir”, yani Arslan adının tarihî bir simgeyle temsil edilmesinin ne kadar yerinde olduğunu göstermektedir. Karabağ Hanlığı’nın kayıp bayrağı, şanlı geçmişin sessiz ama güçlü bir şahididir.
Bazen tarih, bulunan bir belgeden değil; geri dönen bir simgeden yeniden doğar. Karabağ Hanlığı’nın kayıp bayrağı da tam olarak bunu yapmaktadır.
